Türk-Yunan ilişkileri ve vize politikaları

Dr. Ioannis N. Grigoriadis

Bu yaz eğer tatilinizi Ege Denizi kıyısında planlarsanız, Yunan adalarında birkaç saat veya gün geçirmek bu sene daha kolay olur. Yunanistan, Türkiye vatandaşları için vize zorunluluğunu kaldırmasa da, onlara önemli kolaylıklar sağladı. Tıpkı yakın geçmişteki Türkiye’nin Orta Doğu vize politikası gibi, Türkiye ve Yunanistan vize politikaları da ikili ilişkilerinin gidişatının ilginç bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

Türkiye ve Yunanistan vize politikalarında ilk açılım, 1980’lerin sonunda yer aldı ve tek taraflıydı. Artan Türk özgüveni ve “Davos ruhu” etkileri altında dönemin başbakanı Turgut Özal’ın kararıyla Türkiye, Yunanistan vatandaşları için turist vize zorunluluğunu tek taraflı olarak kaldırdı. Bu münasebetle Yunan turistlerin Türkiye’ye gelmesi çok kolaylaştırıldı. İkili ilişkilerin dalgalanmalarına rağmen sayısı devamlı artan Yunan turistleri, Türk turizm sektörünün en güvenilir müşterileri arasında yer aldı. Birkaç senedir, Yunanistan vatandaşları, sadece vizesiz değil, artık pasaportsuz bile Türkiye’ye gelebiliyorlar. Türkiye, Yunanistan’ın Latince harfli yeni nüfus cüzdanlarını seyahat belgesi olarak kabul etmeye başladı.

Ancak Ege’nin karşı tarafında böyle bir tavrı olmadı. Nüfus büyüklüğü farkı, Türkiye’den yasadışı göç korkusu ve diğer perçinleşmiş Türkiye ile ilgili korkular Yunan hükümetinin karşılık vermesine engel oldu. Daha sonra Yunanistan, Avrupa Birliği çerçevesinde hazırlanan, ama tüm Avrupa Birliği üyelerini kapsamayan Schengen Antlaşması’nı imzalayıp, onun ortak vize programına dâhil oldu. Dolayısıyla Yunanistan’ın vize zorunluluğunu tek taraflı kaldırma konusundaki yetkisi artık Schengen kurumlarına transfer oldu. Bu ne kadar gerçek idiyse, aynı zamanda Yunanistan’ın iyi niyeti o kadar eksikti. Yunan devletinin Türklere karşı bakış, normalde “kaçak göçmen adayı” veya “işgalci” kalıplarından uzak durmuyordu. 1999 yılında başlayan uzlaşma sürecine karşın, Yunanistan, Türk “yeşil pasaportlar” için vize zorunluluğunu kaldırmayan az sayıdaki Schengen ülkesi arasında yerini korudu.

Fakat Yunanistan’ın ekonomik krizi ve Türkiye ekonomisinin kalkınması, farklı düşünce ve politikalara yol açtı. Bir açıdan turizm gelirinin arttırılması, Yunanistan’ın hayati sorunu hâline geldi. Diğer açıdan, Türkiye turisti muhtemel kaçak göçmen imajından kurtulup, artık yüksek gelirli, cazip müşteri olarak algılanmaya başlandı. İlk değişim sinyali, yeşil pasaport sahiplerini ilgilendirdi. 2010 yılında Yunanistan vize zorunluluğunu kaldırdı. O zamandan beri, Türkiyeli turist sayısının giderek arttığını gören ve bu trendin kuvvetlendirilmesine sıcak bakan Ege adalarının yetkili ve esnafları, Türklere karşı vize rejiminin gevşetilmesi konusunda seferberlik açtı. Nihayet bu yaz, Schengen rejimi Yunan hükümetinin elini ne kadar bağlarsa bağlasın, ekonomik baskı altında bulunanYunan hükümeti bir çözüm buldu. Vize rejimi kaldırılmadı, fakat Schengen yetkililerinin onaylamasıyla eylül ayına kadar Doğu Ege Denizi’nin beş büyük adasına, yani Midilli (Lesvos), Sakız (Hios), Sisam (Samos), İstanköy (Kos) ve Rodos’a gitmek için vize alışı artık çok daha kolay oldu. Türkiye vatandaşlarının artık Yunanistan’ın Ankara, İstanbul, İzmir ve Edirne konsolosluklarında vizeye başvurmalarına gerek kalmadı. Vizeleri artık adalara vardıklarında da temin eder ve oralarda 15 güne kadar kalabilirler. Yeni sistem yürürlüğe girer girmez, Türkiye’den gelen turist sayısı patladı. Midilli adasına bakarsak mesela, geçen yıl temmuzda toplam Türkiyeli turist sayısı yaklaşık 3.000 olurken, bu sene tek bir haftasonu gününde gelişler 1.000’e yakın oldu. Talep o kadar yüksek oldu ki, adadaki öngörülen vize verme altyapısı yetersiz çıktı. Bu Türkiyeli turist akını, hem kritik bir dönemde Doğu Ege Denizi adalarının ekonomisine önemli bir katkı sağlayabilir, hem de karşılıklı önyargı yıkılmasına yol açabilir. Yüzlerce sayfanın anlatamadıklarını bazen kısa bir kişisel tecrübe anlatabilir. Eğer Midilli’nin meşhur zeytinyağı ve rakısı, Sakız’ın sakızı, Sisam’ın tatlı beyaz şarabını memleketlerinde tatmaya, İstanköy’deki tarihî “Hipokrat çınarını” ve Rodos’un sur içi şehri ve Lindos kasabasını ziyaret etmeye karar verirseniz, tatilinize bir başka boyut eklenecektir. Ege’nin iki yakasının tahmin edildiğinden ne kadar daha yakın olduğunun farkında da olabileceksiniz.

Dr. Ioannis N. Grigoriadis, Taraf Gazetesi

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
YAZARIN SON YAZILARI
Mülteci Antlaşması Ardından - 1 Nisan 2016 23:27
Avrupa Birliği’nde Faylar - 3 Mart 2016 03:40
Ege’de İnsan Faciası - 2 Şubat 2016 20:55
2016 Kıbrıs Yılı mı Olacak - 20 Ocak 2016 12:13
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ