Darbe teşebbüsü, idam tartışmaları ve Yunanistan

Dr. Ioannis N. Grigoriadis

15 Temmuz 2016’da Türkiye tarihine çok acı yeni bir sayfa eklendi. Kanlı darbe teşebbüsü, ülkenin yeniden görmemesini umduğumuz en karanlık günlerini anımsatırken, sonunda demokrasinin zaferi herkesi mutlu etti. Hükümetlerin, darbe değil, sandık yoluyla değişmek gerektiğine dair ana kural bozulmadı. Muhalefet partilerinin ve hükümetten hoşlanmayan halk kısmının darbeye karşı tutumları takdir edilmelidir. Lakin darbe sonrası yapılması gereken hükümet hareketleri, hukuk devleti çerçevesi içerisinde kalmazsa eğer, hem darbe gecesinde oluşup demokrasiyi savunan beraberlik hem de uluslararası destek yıpranabilir.

Bu açıdan da darbe sonrasında Yunanistan’ın Dedeağaç kentine helikopterle kaçan sekiz darbe zanlısının Türkiye’ye iadesi, hukuk devleti tartışmalarından etkilenmektedir. Yunanistan’a yasadışı yollarla giriş yaptıkları ve ülkenin uluslararası ilişkilerine zarar vermeye teşebbüs ettikleri iddialarıyla yargılanacak olan sekiz Türk darbe zanlısı aynı zamanda siyasi sığınma talebinde bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarına göre Yunanistan Başbakanı Aleksis Tsipras iadenin 10-15 gün içerisinde sağlanacağına dair güvence vermiş. Yunan kamuoyu, hükümet ve siyasi partilerinin, Türkiye’de demokrasinin yanında olduğunu ve demokratik yollarla iktidara gelen mevcut hükümete destek olduklarının altını çizmek lazımdır. Lakin Yunanistan’da sekiz darbe zanlısı hakkında başlatılan süreç, siyasi bir süreç değil, hukukidir. Tüm siyasi ve ekonomik sorunlarına rağmen Yunanistan’da kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti prensipleri korunmaktadır. İade talebi, Başbakan Tsipras tarafından değil, Yunanistan adalet sistemi tarafından ele alınıp yorumlanacaktır.

Kuşkusuz kanlı darbe teşebbüsü en vahim suçlardan biriyken, Türkiye’de darbe sonrası meydana gelen tartışmalar Yunanistan ve diğer Avrupa Birliği ülkelerinde endişe yaratmaya başladı. Özellikle idam cezasının geri gelmesine dair tartışmaların alevlenmesi çok dikkat çekti. Çünkü Avrupa hukuki müktesebatının temel taşlarından biri olan idam cezasının kaldırılması, 1999 ve 2004 arasında Avrupa Birliği’nin üyeliğine kavuşmak istediği Türkiye’nin en simgesel hukuk reformlarından biri oldu. Ayrıca bunu darbe teşebbüsü sonrasında yine tartışmalı hâle getirmek, sadece siyaseten değil, hukuken sorunludur. Çünkü ceza hukukundaki olumsuz değişikliklerin geriye dönük uygulanamaması, hukuk devletinin temel ilkelerindendir. Bu istikamete doğru hareket yer alırsa, o zaman Türkiye hükümetine darbe teşebbüsü sonrası uluslararası destek hem yıpranabilir, hem de Yunanistan’a kaçan sekiz zanlının Türkiye’ye dönüşü hukuki engellere takılabilir.

Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’in kararlarına göre, idam cezası hukuken kabul edilmez bir ceza ve insanlık dışı bir muamele olup, idam cezasına çarptırılma tehdidinde olan zanlıların, idam cezası uygulandığı ülkelere iade edilmesine engel olmuştu. 1989 senesinde, AİHM, Jens Soering adlı Alman vatandaşı ve ABD’de cinayet işlemiş zanlının Birleşik Krallık’tan, ABD’ye iade edilmesini onaylamadı. Kararın gerekçesi, ABD’de idam cezasının hâlâ geçerli olduğuna bağlanmıştı. O zamandan beri idam cezasının insan haklarına salt aykırılığı ve insanlık dışı bir muamele olması nitelik kazandı.

Yunanistan hükümeti ve Başbakan Tsipras, Türkiye hükümeti ile ilişkilerini ne kadar bozmak istemese de, iade kararı Yunan yargısına aittir. İdam cezası tartışmaları, Yunanistan’da yargılanan sekiz darbe zanlısının Türkiye’ye iadesini zora sokabilir.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
YAZARIN SON YAZILARI
Mülteci Antlaşması Ardından - 1 Nisan 2016 23:27
Avrupa Birliği’nde Faylar - 3 Mart 2016 03:40
Ege’de İnsan Faciası - 2 Şubat 2016 20:55
2016 Kıbrıs Yılı mı Olacak - 20 Ocak 2016 12:13
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ