Türkiye Ekonomisindeki Son Gelişmeler

Ahmet Serdar

Türkiye, nüfus artış hızı yıllık ortalama %1,2 ile dünya ortalamasının üzerinde hatta nüfusu en hızlı artan ülkelerin başında gelmektedir. 2011 rakamlarıyla her yıl kabaca bir milyon yeni işgücüne istihdam yaratma zorunluluğu sürdürülebilir ekonomik büyüme ile mümkün olacaktır. Bu özellik istikrarlı büyüme sorununu Türkiye’nin önemli iktisadi meselesi haline getirmektedir.

Türkiye Ekonomisi 2008 sonu itibariyle bir yıl süren bir daralma döneminden sonra 2009 sonunda hızlı bir toparlanma sürecine girmiş ve 2011 yılı ilk çeyreğinde büyüme hızında dünya liderliğini eline geçirmiştir. 2011 yılı sonunda da bir önceki yıla göre %8,5 büyüyerek burnunun dibindeki ekonomik felakete rağmen Çin’den sonra GSYH’sı en çok büyüyen ülke olmuştur. Ancak küresel finansal krizin ardından Türkiye ekonomisinin bu hızlı toparlanma ve yüksek büyümeye geçiş sürecinde iç talep bileşenleri belirleyici olmaktadır. Ne yazık ki, kriz sonrası net ihracatın (ihracat ithalat farkının) büyümeye olan negatif etkisi artarak devam etmiş ithalata bağımlı üretim yapısının baskısı altında artan dış ticaret açığı cari açığı iyice şişirmiştir. Cari açığın GSYH’ya oranı 2009 ve 2010 yıllarında sırasıyla %2,3 ve %6,4 iken 2011 yılı sonunda 77 milyar $’la yeni bir rekora koştu. 2012 yılının ise ilk yarısı son üç yılla kıyaslandığında farklı bir tablo ortaya çıkmaktadır. Yılbaşında faiz lobisinin (özellikle kur konusunda) öne sürdüğü olumsuz senaryoların gerçekleşme ihtimali ortadan kalkmakla birlikte birçoğumuzun kendi işine yansımalarından rahatlıkla anlaşılacağı gibi bir duraklama periyoduna girildiği aşikârdır. Yine iç talep bileşenleri devreye girmektedir. Ekonomide yatırım ve tüketim talebi daralmıştır.  Ekonomi bir yumuşak iniş moduna girmiştir.  Bunun belki de yegane pozitif etkisi cari açık üzerinde görülebilir. Duraklama ile birlikte cari açık da düşme eğilimine girmiştir. (yılsonu beklentisi 64 milyar $)

Büyümenin en önemli göstergesi olan sanayi üretim endeksi 2011 yılı 1. Çeyrekte %14,4 artışla söz konusu dönemde  %11,9 lük büyümenin gerçekleşmesinde en önemli faktör iken bu yılın aynı döneminde sanayi üretim artışı sadece %2,8 olmuştur. Önemli olan bu yavaşlamanın yılın geri kalanında devam edip etmeyeceğidir. Bu noktada, ihracatın % 60’ını gerçekleştiren istihdamdaki payı %78’e ulaşan KOBİ’lere önemli sorumluluklar düşmektedir. Sorunu ilk hisseden KOBİ ler olduğu gibi bu durumu aşmak da önemli ölçüde KOBİ lerin dinamizmiyle mümkün olacaktır.

Diğer taraftan, kamu maliyesi yönünden gidişata baktığımızda, devlet bütçesinin iyi bir performans sergilediğini görüyoruz. Yılın ilk dört ayında 5 milyar TL bütçe açığına rağmen nisan ayında bütçe 1,4 milyar TL fazla verdi. Yılın ilk dört ayında faiz dışı fazla 16,9 milyar TL ile geçen yılın aynı dönemine göre çok daha iyi bir seviyede. Bu rakamlar mali disiplinin sürdüğünü, kamu borç stokunun azaldığını gösteriyor.

Ekonomideki yavaşlamaya rağmen AB’nin ekonomik kriterleriyle kıyaslandığında Türkiye Ekonomisi birçok gelişmiş ekonomiyi kıskandıracak durumdadır.  Reformlar devam ettiği, iç ve dış şoklara karşı gerekli tedbirleri alabildiği sürece bu özelliğini korumaya devam edecektir.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ