Yunanistan’ın müftülük politikası iflas etmiştir…

Ozan Ahmetoğlu

Batı Trakya Türk Azınlığı’nın bir türlü çözümlenmeyen ve çözümlenmemesi için de her zaman bahane bulunan sorunlarından biri müftülük meselesidir. Yunanistan’daki müftülük kurumuyla ilgili en eski ve en önemli anlaşma 1913 Atina Antlaşması’dır. Yunanistan devleti bu anlaşmayı tanımak istememektedir.

Azınlık en önemli meselelerinden biri olan müftülük sorunu, Yunan kamuoyunun ve özellikle de elitlerin “ilgi” gösterdiği, üzerinde konuşmaktan haz aldığı konulardan biridir. Hatta, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’na sadece “müftülük” ve müftülüğün yargı yetkilerinden penceresinden bakmayı tercih eden çevreler mevcut.

Ne yazık ki, azınlığın önemli bir meselesi olan ve kurumsal anlamda azınlığın en önemli kurumlarından biri olan müftülükler ülkemiz Yunanistan’ın yanlış politika ve uygulamaları nedeniyle içinden çıkılmaz bir hal aldı. Yanlış politikalar, Batı Trakya Türklerine rağmen alınan ve uygulamakta ısrar edilen kararlar, ülkenin müftülük siyasetini, daha doğrusu devletin atanmış müftülük politikası ve uygulamasını iflas noktasına getirmiştir. Bunun da açık göstergesi son aylarda Dimetoka müftülüğünde yaşanan gelişmelerdir.

Her zaman yazılır fakat son aylarda Batı Trakya’daki müftülük meseleri ulusal ve yerel medyada oldukça geniş bir şekilde yer almakta. Konuyla ilgili türlü, çeşitli haber ve yorumlara rastlamak mümkün. Biliyorsunuz, bir süre önce devlet tarafından müftü naibi olarak Dimetoka Müftülüğü’ne tayin edilen Mehmet Şerif Damatoğlu’nun yerine bir başkası tayin edildi. Damatoğlu görevden alınarak yerine Hamza Osman atandı. Fakat bu atama öyle kolay olmadı. Sular bir bulandı ve hala durulmadı. Ne zaman durulur bilinmez. Hatta, müftü naibi yerine başka müftü naibinin atanması sırasında fiziki olarak zor kullanmaya varan olayların yaşandığına dair haber ve iddialar var. Bölgede yaşayan Müslüman Türk toplumunun bu konudaki görüşünün alınmadığını, azınlığın bölgedeki kuruluşlarının fikrinin dahi sorulmadığını hatırlatmaya gerek var mı bilemiyorum.

Hükümetin, Dimetoka’da bir değişiklik yaparak, İskeçe ve Gümülcine’de de değişikliğe hazırlandığına dair yorumlar yapıldı bugüne kadar. Ancak öte yandan tayinli müftüler Cemali Meço ve Şinikoğlu’nun atanmış müftü olarak varlıklarını sürdürebilmek için bazı girişimlerde bulundukları belirtildi. Atanmış müftülerin birkaç hafta önce Atina’da Kuveyt Büyükelçiliği’nde bir etkinliğe katıldığına ve rahatsızlıklarını dile getirdiklerine dair haberler çıkmıştı. Gerek Meço, gerekse Şinikoğlu’nun, Dimetoka müftü naibi Damatoğlu ile aynı kaderi paylaşmamak için bu yönde bir tavır takındıkları dile getiriliyor. Zira, Dimetoka’da Damatoğlu ile göreve yeni atanan Hamza Osman arasında darp etme noktasına kadar varan tartışma sözkonusuydu. Bu olayla ilgili yargı sürecinin hangi yönde seyredeceğini hep birlikte göreceğiz.

Hatırlayacaksınız, bugüne kadar gerek İskeçe, gerekse Gümülcine tayinli müftüleri Meço ve Şinikoğlu’nun “yaş ve sağlık” gibi konular ileri sürülerek görevlerinden uzaklaştırılmaları yönünde çok sayıda yazı çıktı. Bu tür haber ve yorumları bugün de görmek mümkün. Durum böyle iken atanmış müftülerin Türkiye’de muhatap arayışı içinde oldukları bile konuşuluyor. Diğer yandan Meço ve Şinikoğlu’nun bir değişimin ayak seslerini hissetmiş olduklarından da olabilir, Başbakan Çipras ve Dışişleri Bakanı Kocias nezdinde girişimde bulundukları yorumları da var. Dimetoka’daki olay, devletin müftülük konusunda yapmak istediği, hayata geçirmeyi planladığı değişikliğin veya yeniliğin ne denli sorunlu olduğunu açıkça göstermiş oldu.

Tabii azınlığın desteklediği ve Batı Trakya Türklerinin dini lider olarak gördüğü seçilmiş müftüler İbrahim Şerif ve Ahmet Mete’nin son dönemlerde konumlarını güçlendirdiğine şüphe yok.

Yunanistan’da bazı çevreler yıllarca müftülük meselesine “müftünün yargı yetkileri” penceresinden bakarak bu kurumu yıprattı. Sorunu çözme konusunda ise bir kararlılık gösterilemedi. Yanlışta diretildi. Sonuç itibarıyla atanmış müftülük politikasının yanlıştığı ortada. Bununla bağlantılı bir başka sorun olan “240 İmam Yasası”na ise şimdilik hiç girmiyorum. Devlet yönetiminin, içinden çıkılmaz hale getirdiği, adeta bir sorun yumağı haline gelen müftülük meselesini, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın dini örgütlenmesine müdahale etmekten vazgeçtiği takdirde çözüme kavuşturulabileceği artık aşikar.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ