Haklıyız ve Kazanacağız…

Ozan Ahmetoğlu

İskeçe’deyiz. Geçtiğimiz Şubat ayının bir sabahında. Gümülcine sokağındaki bir azınlık esnafının işyerindeyiz. Yaşça bizden hayli büyük olan abimiz sohbetin konusunu bir soruyla değiştiri veriyor. “Gördüm ki geçenlerde mahkemeye gitmişiniz. İskeçe Türk Birliği davası için. Hala devam ediyor işte. Bizim ömrümüz geçti bakalım daha kaç yıl sürecek bu mesele. Peki sana sormak istiyorum. Bu kulübün tabelasının nasıl yerinden söküldüğünü biliyor musun?”

“Anlatılanlardan biliyorum biraz” diye yanıt veriyorum. Devam ediyor büyüğümüz: “Ben sana anlatayım. Sonbahardı. Polisler geldi ve tabelayı bir sabah yerinden söküverdiler. O yıllar oldukça gençtik. Tam olarak ne olduğunu, bunun ne anlama geldiğini anlayamıyorduk. Fakat tüm yaşıtlarımızın sevip saydığı bizden daha büyük bir ağabeyimizin söylediği hiç aklımdan çıkmıyor. ‘Seçimle işbaşına getirdiğimiz vakıf idare heyetini Cunta nasıl görevden aldıysa, şimdi de geldiler ve kimeye sormadan bu tabelayı söküp götürdüler’ demişti. Hakikaten de öyle. Bak tabelayı söküp götürdükleri günün üzerinden 35 sene geçti. Geçenlerde gazete okurken sizin Gümülcine’de mahkemeye gittiğinizi görünce 35 yıl önceki o yaşadığımız gün aklıma geldi.”

Evet. Büyüğümüze ilham kaynağı olan ve onu eskilere götüren o mahkeme 9 Şubat 2018 tarihindeydi. On yıl önce, 27 Mart 2008’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) açıkladığı ve haklı bulduğu İskeçe Türk Birliği’nin bu kararı Yunanistan tarafından uygulatılmasına yönelik davanın duruşmasıydı. 2008 yılında İskeçe Türk Birliği davayı AİHM’de kazanıp Yunanistan’dan bunu uygulamasını yani bu karara dayanarak İTB’nin resmiyetinin iade edilmesi talep edildiğinde Yunanistan çeşitli gerekçelerle (bahane demek daha doğru) bu talebi reddetti. “AİHM kararları iç hukuku bağlamaz” , “Bu kararı uygulayacak yasal düzenleme yok” , “Gereken mevzuat değişikliğini yapmaya çalışıyorum” diyerek çeşitli “bahaneler” ileri sürüldü. Bunun sonucunda on yıldır sürekli bir şekilde “Azınlık dernekleriyle ilgili AİHM kararlarını uygula” şeklinde uyarılar alan ve bu anlamda artık kendini Avrupa Konseyi’nde anlatmakta güçlük çeken bir Yunanistan sözkonusu. Yunanistan son 10 yıldır AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını takip eden Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin sürekli bir şekilde gündeminde oluyor.

Sürekli uyarılara maruz kalmamak için 2017 yılı Ekim ayında mecliste bir yasa kabul edildi. AİHM kararlarının Yunanistan mahkemeleri tarafından uygulanması amacına yönelik bir yasa. Gerçi yasaya sonradan konulan maddelerle çok değiştirildi ama neyse. İskeçe Türk Birliği de bu yasaya dayanarak on yıldır uygulanmayan AİHM kararının uygulanmasını sağlamak amacıyla Trakya İstinaf Mahkemesi’nde dava açtı. Amaç yeni yasaya dayanarak, 2008 yılındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının uygulanmasını sağlamak, yani İTB’nin resmiyetinin iadesini sağlamak.

Ancak gel gör ki, mahkeme yine bir gerekçe (bahane demek daha doğru) bulmuş. Bu kez de “daha önce aynı taleple dava açılmış, bu yüzden davaya bakmıyorum” diyor. Yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararını uygulamama politikasını devam ettiriyor. Yeni bir yasanın varlığını dikkate bile almıyor mahkeme.

Aslında durum çok net. İsminde “Türk” kelimesi geçen tarihi azınlık derneklerine resmi statülerini iade etmemeye niyetli bir devlet var ortada. Her fırsatta “uluslararası hukuktan” bahseden ve bunu “milli meselelerinde” en güçlü referans olarak gösteren Yunanistan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamıyor! Üstelik de on yıldır yapılan tüm uyarılara rağmen. Uluslararası hukuk kararlarını uygulayacak bir irade yok. Çünkü söz konusu olan Batı Trakya Türk Azınlığı.

Ülkemiz Yunanistan son mahkeme kararıyla birlikte uluslararası hukuk kararlarını uygulamayan ülke konumunda. Yunan demokrasisi çok büyük bir zaaf gösteriyor. Kendi abarttığı korkulara yenik düşen ve böylelikle demokrasi ve insan haklarını da kurban eden bir devlet anlayışı var. Umarım bu anlayış değişir. Değişmek zorunda. Eğer demokrasiden ve hukuktan bahsedeceksek değişmek zorunda…

İskeçe Türk Birliği’nin 35 yıllık hukuk ve demokrasi mücadelesi her halükarda devam edecek. Bugüne kadar hukuktan ayrılmadan süren bu mücadele bundan sonra da elbette ki aynı şekilde ve aynı kararlılıkla devam edecek. HAKLI olduğunu bildikten sonra, adalet tecelli etmekte gecikse bile bu haklı mücadelenin doğruluğuna en ufak bir halel gelmez… Çünkü biz HAKLIYIZ ve KAZANACAĞIZ…

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ