Davutoğlu Ziyaretinin Ardından

Ozan Ahmetoğlu

Türkiye Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun tarihi Batı Trakya ziyaretinden sonra, sözkonusu ziyaretin yankıları hala geliyor. Yunan medyası (beklendiği üzere) Davutoğlu’nun Atina ziyaretinden çok, Batı Trakya ziyaretiyle ilgilendi. İsmi uluslararası platformda her geçen gün biraz daha yükselen Türk Dışişleri Bakanı’nın Gümülcine ve İskeçe’deki beyanatları, ziyaretleri, temasları mercek altına yatırıldı.

Davutoğlu’nun Batı Trakya Türk azınlığına yönelik üç mesajı öne çıktı. Birincisi birlik ve beraberlik içinde olun, ikincisi ülkeniz Yunanistan’da etkin olun ve üçüncü mesaj da Avrupa’da da etkin olun. Mesajlar bunlardı.

Ne yazık ki Yunan basını (istisnalar dışında) Davurtoğlu’nun mesajlarını önyargı gözlüğünü çıkarmadan yorumladı. “Davutoğlu azınlığı kışkırtıyor” , “Davutoğlu azınlığı Avrupa’da lobi çalışmaları yapmaya ve Yunanistan’ı şikayet etmeye teşvik ediyor” şeklinde yorum ve haberler çoğunluktaydı. Bölgemizde yayınlanan ve azınlığa karşı “ılımlı” olarak bilinen gazeteler bile böyle bir tutum benimsemesi düşündürücüdür.

Halbuki bakan Davutoğlu Batı Trakya’da bulunduğu süre içinde Yunanistan’la ve Yunanistan’ın Batı Trakya Türkleriyle ilgili politikaları hakkında en ufak bir olumsuz yorumda bulunmadı. Tam aksine Türkiye ile Yunanistan’ın işbirliğine atıfta bulundu. Bunları yazıyorum çünkü bu ziyaret ve temasları takip ettik, konuşulanları, söylenenleri kulaklarımızla duyduk, gözlerimizle gördük. Kaldı ki “Yunanistan’da ve Avrupa’da etkin olun” lafını sosyal, ekonomik ve siyasi anlamda faal olmak, katkı yapmak değil de, “Yunanistan’ı şikayet edin” şeklinde anlayan – algılayan varsa o zaman bu “yarası olan gocunur” atasözüyle açıklanabilir.

Peki o zaman bu yaygara niye? Yoksa sayın Davutoğlu’nun Batı Trakya Türk azınlığının yaşadığı bölgeyi ziyaret etmesi mi hala bazı çevrelerde rahatsızlık yaratıyor? Eğer durum böyleyse o zaman kılıf bulmak kolay. Nitekim öyle de oldu.

Yunan hükümetinin sözcüsü Yorgos Petalotis aracılığıyla Davutoğlu’nun açıklamalarıyla ilgili olarak Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu kastedilerek “Müslüman hemşerilerimizin gerek yurtdışından gerekse yurtiçinden davetsiz avukatlara veya savunuculara ihtiyaçları yoktur.” açıklamasını basının ve muhalefetin baskısı sonucunda yapılmış bir “savunma açıklaması” olarak görüyorum. Böyle bir açıklamanın yapılmamasını Türk – Yunan ilişkilerinin sağlıklı ve kararlı bir şekilde olumlu yönde seyretmesi açısından tercih ederdim.

Bakan Davutoğlu’nun bölgeye gerçekleştirdiği ziyaret bitmeden yine bölgemizin bir milletvekili olan Rodop YDP milletvekili Evripidis Stilyanidis’in bazı açıklamaları var ki şaşılacak türden. Sayın Stilyanidis, Pasok parlamento grubu sözcüsü Hristos Protopapas’la birlikte devlet televizyonu NET’e konuk olmuş. Stilyanidis’in bu programda söylediklerini duyunca baskası konuşuyor sandım. Herşeyden önce geçmişte kaldığına inandığım, ama öyle olmadığı anlaşılan “azınlığı üç etnik parçaya bölme” politikasına sayın Stilyanidis’in alet olduğunu anlaşılıyor. Stilyanidis, Davutoğlu’nun ziyareti sırasında “azınlığın alt grupları olan Romanlarla ve Pomaklarla görüştüğünü” ve “Bu grupları Türkleştirilme çabalarının varlığından” bahsediyor. Davutoğlu’nun “Burada kendimi memleketim Konya’da gibi hissediyorum” demesinden de rahatsızlık duyduğunu ve Yunan dışişleri bakanlığının bu ziyaretle ilgili olarak en ufak bir şey yapmadığını söylüyor. Stilyanidis, aynı zamanda Davutoğlu’nun, Stilyanidis’in tabiriyle “yalancı müftülerle” ve “garip komisyonlarla” (Danışma Kurulu’nun kastediyor olsa gerek) görüştüğünü de ifade ediyor. Hatta, dışişleri bakanlığını “seçilmiş müftüler” konusunu gündeme getiren Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a yanıt vermemekle de suçluyor.

Son derece gergin ve tartışmalı dakikalara sahne olan TV programında Pasok parlamento grubu sözcüsü Protopapas da, hükümet sözcüsü Petalotis’in yapacağı açıklamadan haberi olduğu izlenimini doğuracak şekilde “merak etmeyin Davutoğlu’nun ziyareti bitince gereken cevap verilecektir” deyiveriyor.

Aklımda birden “İkiz çocuklarını İstanbul’da patrikhanede vaftiz eden Stilyanidis neden bu denli tepki gösteriyor?” sorusu geliyor. Yanlış anlaşılmasın, bir Hıristiyan olarak bu Stiyanidis’in doğal hakkı ve buna kimsenin tepki göstermeye yada yadırgamaya hakkı yoktur. Öte yandan “Ruhban okulu ve patrikhane meselesini yıllardan beri uluslararası platformda dile getiren Yunan hükümeti neden ‘davetsiz misafir’ açıklaması yapıyor?” gibi sorular insanın aklını kurcalıyor doğal olarak.

Öyle anlaşılıyor ki anavatan Türkiye’nin Batı Trakya Türkleriyle ilgilenmesi rahatsızlık ve hazımsızlık yaratıyor. Fakat bir hiç de gerçekçi bir düşünce veya yaklaşım değildir. Bir defa, Yunanistan’ı İstanbul Rumlarıyla olduğu gibi Türkiye’yi Batı Trakya Türkleriyle hukuki ve siyasi anlamda bağlayan bir Lozan antlaşması var. Herşeyden önce de hiçbir şekilde yadsınamayacak tarihi ve kültürel bağlar var. Bu da hukuki ve siyasi metinlerden ve anlaşmalardan önce gelir.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ