Anaokulları Meselesi
Gündemde genel olarak eğitim, özel olarak da anaokulu meselesi var. Tekrar olacak ama söyleyelim. Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın eğitim alanında birçok sorunu var. bu sorunlar yıllar içinde ne yazık ki azalmadı, tam aksine arttı. Son yıllarda Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan yakınlaşma ve işbirliğinin artmasından medet uman Türk toplumunun bu alandaki umutları boşa çıktı maalesef. Birçok sorunla karşı karşıya olunan azınlık eğitimi alanında doğal olarak bir dizi de talep var. bu talepler azınlığın “daha iyi bir eğitim” için ortaya koyduğu taleplerdir.
Anaokulu konusu da azınlık eğtimindeki taleplerden bir tanesi. Bu konu 1990’ların sonuna doğru gündeme gelmeye başladı. Anaokulu eğitiminin önemi arttıkça, anaokulu eğitimi sosyo-ekonomik açıdan “iyi durumda” olan ailelerin tercihi olmaktan çıktıkça ve yaygınlaştıkça, azınlığın talepleri arasına girmeye başladı. Azınlık yavaş yavaş Türkçe ve Yunanca eğitim verecek anaokulları istemeye başladı. 2001 yılında PASOK iktidarı döneminde İçişleri Bakanı olan Vaso Papandreu’nun Sirkeli ziyareti sırasında yaptığı açıklamaları hatırlıyorum. Bakan o zaman Türkçe ve Yunanca anaokullar olacak demişti. Bu açıklamadan bir süre sonra adaşı olan dönemin Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu, Celal Bayar Azınlık Lisesi’nin yeni binasının açılışına veya temel atma törenine katılıyordu. Celal Bayar Lisesi bahçesinde yaptığı konuşmada azınlığın anaokulu talebine değindi ve azınlığa bir kez daha “müjdeyi” verdi. Ancak bu “müjde” bugüne kadar hep sözde kaldı. Son yıllarda ise hiçbir yetkili azınlığın anaokulu talebine olumlu bir göz bile kırpmadı!
Verilen vaatlerin yerine getirilmediğini gören Batı Trakya Türk azınlığı bu sorunu bir nebze olsun gidermek amacıyla kendince bir çözüm üretti. Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği çatısı adı altında birkaç yerde Çocuk Kulüpleri kuruldu. Halk çocuk kulüplerine büyük bir ilgi gösterdi. Bu ilgi ve talep çok doğaldı, zira azınlık insanının istediği yönde bir adımdı. Şurası bir gerçek ki çocuk kulüpleri konusundaki insanımızın talebi karşılanamadı. Elbette ki bir derneğin toplumun böyle bir ihtiyacını tamamıyla karşılaması da beklenemez.
Azınlığın kendi iç dinamiklerinin bir sonucu olan bu kulüpler aynı zamanda Batı Trakya Türklerinin “Türkçe ve Yunanca eğitim verecek azınlık anaokulları” talebini de ortaya koyan, bu talebi kanıtlayan bir işarettir. Bir “kanıt”tır. Azınlık bu sayede “Bakınız halkımız Türkçe anaokulu istiyor, bunu talep ediyor, bunu beğeniyor, bunu istiyor.” diyordu bir anlamda. Son derece meşru ve demokratik bir talebe dayanan çocuk kulüpleri, azınlığın Türkçe ve Yunanca eğitim yapacak azınlık anaokulları isteğinin bir kanıtıdır.
Ve geliyoruz 2006 yılına. Yeni Demokrasi Partisi iktidarı döneminde anaokulu eğitiminin zorunlu eğitim kapsamına alınıyor. Yaklaşık bir yıl sonra Rodop YDP Milletvekili Evripidis Stilyanidis, Milli Eğitim Bakanı oluyor. Sayın Stilyanidis anaokulların zorunlu eğitim kapsamına alınması için plan program yapmak durumunda kalıyor. Aynı dönemde Batı Trakya Türkleri de azınlık eğitiminin de zorunlu eğitim kapsamına alınmasını ve Türkçe – Yunanca eğitim verecek azınlık anaokullarının açılması talebini dillendirmeye başladı. Azınlık milletvekilleri zaman zaman konuyu meclise sundukları soru önergeleriyle gündeme getirdiler. En son olarak da 2010 yılında Danışma Kurulu’nun insiyatifiyle Batı Trakya Türk azınlığının seçimle işbaşına gelmiş 211 yetkilisinin imzasını taşıyan mektup, dönemin eğitim bakanına teslim edildi ve azınlık anaokulları talebi tekrarlandı. Aynı şekilde iki azınlık milletvekili, iki öğretmen derneğinin başkanı ve yüksek tahsilliler derneğinin başkanının imzasını taşıyan bir başka raporla da yine 2010 yılında bu talep bakanlığa iletiliyor. Bu taleplerin hiçbirine olumlu bir yanıt gelmiyor.
Gelelim bugüne. Geçen yıldan beri anaokulları konusunda devletin tutumunun sertleştiğini görüyoruz. Şöyle ki; devlet anaokullarına gitmeyen çocukların ilkokul birinci sınıfa kaydı yapılmıyor. Daha doğrusu yapılmamak isteniyor. İlk bakışta herkesin “Evet devlet haklı, madem ki yasa var o zaman herkes bu yasaya uymak zorunda” diyebileceği bir durum. Evet, doğrudur. Zaten Batı Trakya Türklerinin yasalara karşı gitmek gibi bir “alışkanlığı” kesinlikle yoktur. Fakat burada azınlığın demokratik ve meşru bir talebi var. Bu talep yerine getirilmiyor. Ve bugün “anaokuluna gitmediysen, ilkokula kaydolamazsın” baskısı bu demokratik hak gözönünde bulundurulmadan hayata geçiriliyor. Koskoca bir azınlık toplumunun ve öğrenci velilerinin, aynı zamanda bir insan hakkı olan eğitim hakkı elinden alınmak isteniyor. Çok net bir şekilde anlaşılıyor ki, azınlık insanına yapılan bu baskıyla, toplumun Türkçe – Yunanca eğitim verecek azınlık anaokulları talebi kırılmaya ve önüne set çekilmeye çalışılıyor. Azınlığın iradesi bu noktada dumura uğratılmak isteniyor. Mücadele azmi kırılmak isteniyor. Azınlığın bu demokratik ve meşru talebinden vazgeçmesi isteniyor ve bekleniyor, hatta zorlanıyor. Olay bu kadar basit.
Bu noktada azınlık liderlerinin ve temsilcilerinin de genel anlamda gerekli mücadele iradesini ortaya koyduklarını söylemek de gerçekten zor!
Anaokulu Sorunu için ne yapmalı?
Aşağıdaki yazım dört yıl önceye ait. 6 Haziran 2008 tarihli Konusu; AZINLIK ANAOKULLARI. Konuyla ilgili olarak daha eski yazılarım da var. ancak konunun güncelliği bakımından dört kusür yıl önce yayınlanan yazıyı aynen aktarıyorum.
Bu meseleyle ilgili olarak bugün geldiğimiz noktada ilerleme mi var, yoksa gerileme mi onu sizin takdirinize bırakıyorum.
Gündem gazetesinin 586. Sayısında Hayatın İçinden köşesindeki yazım aynen şöyle:
“Azınlık toplumunun yıllardan bu yana çözüm bekleyen bir sorunu var: AZINLIK EĞİTİMİ. Batı Trakya Türk’ü eğitime, gençliğin dolayısıyla toplumun geleceği, yarınlarının güvencesi olarak bakıyor. Zaten dünyadaki bütün çağdaş toplumlar için geçerli olan kuraldır bu. Çağı yakalayabilmiş topluluklar eğitim olgusunu önceliklerinin başına koyarlar.
Batı Trakya Türk toplumu için durum biraz farklı. Şöyle ki; eğitim azınlık insanı için sadece GELECEK demek değildir. Aynı zamanda azınlık insanının “KİMLİĞİ”dir. Aynı zamanda azınlık insanının “KÜLTÜRÜ”dür. Bu yüzden azınlık eğitimi, Batı Trakya Türk insanı için bir değil, iki kez önemlidir ve önceliklidir. Çünkü böyle olmak zorundadır.
Azınlık eğitiminin, toplumumuz için önemini özetlemeye çalıştık. Gelelim bu alanda mevcut duruma. Batı Trakya Türk azınlığının kimliğini ve kültürünü inkar etme prensibine dayanan devlet politikası ne yazık ki devam ediyor. Ve ne yazık ki, azınlık eğitimi de bu devlet politikasından nasibini alıyor. Türkçe ve Yunanca eğitime dayalı iki dilli azınlık eğitimi, bir sorunlar yumağı içinde boğuşup duruyor. Bu durum da azınlık eğitiminin her geçen yıl biraz daha yıpranmasına neden oluyor.
Azınlık toplumunun, eğitim konusuyla ilgili taleplerinin karşılanmaması ve taleplere karşı kayıtsız kalınması, eğitimin seviyesini ve kalitesini sürekli biçimde aşağıya çekiyor. Bu durum Türk azınlık kamuoyunda “devlet azınlık eğitimini bitirmek istiyor” inancının yerleşmesine neden oluyor. Nasıl olmasın ki? Azınlık, okullarımızdaki öğretmen probleminin çözümünü yıllardan beri talep ediyor. Selanik Özel Pedagoji Akademisi’nin kapatılmasını, onun yerine çağdaş bir eğitim fakültesinin açılmasını yıllardan beri talep ediyor. Azınlığın yoğun olarak yaşadığı bölgelerde yeni azınlık ortaokullarının açıklamasını azınlık yıllardan beri talep ediyor. İskeçe’deki Muzaffer Salihoğlu Azınlık Lisesi balkan bölgesinde şube açmayı yıllardan beri talep ediyor. Aynı lise yeni ve daha büyük bir binaya taşınmayı yıllardan beri talep ediyor. Türkçe ve Yunanca eğitim verecek “Azınlık Okulu” statüsüne sahip anaokullarının açılmasını yıllardan beri talep ediyor. Peki cevap ne oluyor? Koskoca bir HİÇ!
Evet cevap bile verilmiyor bazı konularda. Yani sorun, sıkıntı, talep, istek yok sayılıyor!
Son dönemde gündemde olan anaokulu meselesini ele alalım. Biliyorsunuz okul öncesi eğitim yani anaokulu eğitimi zorunlu eğitim kapsamına alındı. Azınlık bu gelişmeden önce de “azınlık anaokulları” talep ediyordu. Anaokulu eğitiminin zorunlu eğitim kapsamına alınmasıyla doğal olarak bu istek üst sıralara çıktı. Rodop milletvekili Ahmet Hacıosman 9 aylık milletvekilliği döneminde Milli Eğitim Bakanı’na dördüncü kez azınlık anaokulları sorusu yöneltti. Fakat hala “Türkçe ve Yunanca eğitim verecek anaokulları yapacağız” veya “Yapmayacağız” şeklide bir cevap yok. Muğlak ifadelerle; “çok kültürlü” veya “kültürlerarası” anaokullarının kurulabileceği, buralarda çocukların evde konuştuğu dilde eğitim verilebileceği kurumların açılacağı veya açılmasının düşünüldüğü gibi yanıtlar var.
HALBUKİ AZINLIĞIN İSTEĞİ ÇOK AÇIK VE NET: Azınlık toplumu, Türkçe ve Yunanca eğitim verecek anaokulları istiyor. Hem de biran önce. Ama bu noktada şunu da üstüne basa basa vurgulamak gerekir. Batı Trakya Türk azınlığı şu ana kadar azınlık anaokulları meselesinde tam anlamıyla bir strateji oluşturmuş değil. Daha doğrusu bu mücadelede bir çizgi belirlenerek halka deklare edilmiş değil. Bu nedenle de bazı durumlarda halkımız ne yapacağını veya neyi nereden ve nasıl talep edeceğini bilemiyor.
Aslında anaokulu meselesinde azınlık üyelerinin geniş çapta katılımıyla yapılacak ve konunun ayrıntısıyla irdeleneceği bir toplantının gerçekleştirilmesi düşünülebilir. Konunun geniş kitlelere iletilmesinin de sağlanması bakımınından bunun için en uygun platform BATI TRAKYA TÜRK AZINLIĞI YÜKSEK KURULU’dur. Bir sorun haline gelen “AZINLIK ANAOKULLARI” meselesinin ele alınacağı ve yürütülecek mücadelenin belirleneceği geniş bir toplantının düzenlenerek Eylül ayında yeni eğitim – öğretim yılı başlamadan harekete geçilmesi adeta elzem haline gelmiştir.”
Unutmamamız gerekir ki, AZINLIK EĞİTİMİ Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu’nun sandalyesidir. Sandalyenin ayakları kırıldı mı yere düşersiniz. Bu durumda eliniz mi kırılır, yoksa başınız mı orası biraz şansa kalmış.
“Anaokulundan, üniversiteye kadar ciddi anlamda sorun yaşayan bir eğitim sistemi sözkonusu. Eğitimi en önemli ve öncelikli sorun olarak gören biri olarak bir öneriyle yazıma son vermek istiyorum. Danışma Kurulu en kısa zamanda Yüksek Kurul’u azınlık eğitimini görüşmek üzere toplantıya çağırmalı. Eğitim konusuyla ilgilil bir yol haritası belirlenmeli ve bu mücadeleyi yürütecek irade ortaya konmalıdır. Yarın çok geç olmadan!”
