29 Ocak

Ozan Ahmetoğlu

Batı Trakya Türklerinin tarihinde 29 Ocak şüphesiz en önemli tarihtir. Çünkü bir milattır. Batı Trakya Türkünün, kendisini istemeyen, vücudundaki kanserli hücre gibi gören, ikinci sınıf muamelesini reva gören antidemokratik zihniyete “dur” dediği milattır.

Azınlık gördüğü baskı ve ayrımcılık karşısında ayağa kalkmış ve “Ben bu ülkenin vatandaşıyım. Burası benim memleketim ve ben burada kendi kimliğimle ve haklarıma sahip olarak insan gibi yaşamak istiyorum” demiştir. Olayın izahı budur.

29 Ocak, Batı Trakya Türkünün maruz kaldığı haksızlıklara karşı sesini yükselttiği ve haykırdığı gündür.

31 yıl önce Batı Trakya Türkünün milli kimliğini inkar eden zihniyet, bugün Batı Trakya Türkünün uluslararası hukukun teminatı altındaki Azınlık hakları hedef tahtasındadır.
31 yıl önce 29 Ocak 1988’de haksızlıklara, baskılara ve antidemokratik uygulamalara “yeter artık” diyerek sesini yaşadığı ülkeye ve dünyaya duyuran Batı Trakya Türkü, ne yazık ki haksızlıklarla karşı karşıya olmaya devam ediyor. Hukuk ve demokrasiden uzak uygulamalarla muhatap kalmaya devam ediyor.

29 Ocak 1988’deki Toplumsal Dayanışma ve Milli Direniş Günü’ne nasıl gelindi? 1988’den biraz daha geriye giderek hatırlamaya çalışalım. 1980’li yıllar Batı Trakya Türklerinin büyük haksızlıklara ve ayrımcılıklara maruz kaldığı yıllardır. Ciddi anlamda bir göçe zorlama vardır.

1983 yılının Kasım ayında Rodop Valisi’nin Gümülcine Türk Gençler Birliği ve Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği aleyhine açtığı ve davalı kuruluşların dinlenmediği davadan bir gün sonra açıklanan mahkeme kararı oldukça ilginçtir. Kararda şu ifadeler yer almaktadır: “Gümülcine’de Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında çatışmaların çıkması tehlikesi de göz önünde bulundurularak anılan derneğin bulunduğu binanın girişinde ‘Türk’, ‘Türklerin’, ‘Türklere’ gibi kelimeleri içeren tabela bulundurulmasının ve aynı kelimeleri içeren matbu kağıt ve evrak kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmiştir.” Benzer durum İskeçe’de de İskeçe Türk Birliği için sözkonusudur.

Bu mahkeme kararını, Türk derneklerinin tabelalarının indirilmesi izlemiştir. 1 Aralık 1983’te GTGB’nin, 2 Aralık’ta BTTÖB’nin ve 7 Aralık’ta da İTB’nin “Türk” ifadesini taşıyan tabelaları polis tarafından sökülüp indirilmiştir. Tabelaların indirilmesinden kısa bir süre sonra, 16 Ocak 1984’te Rodop valisi, 30 Ocak’ta da İskeçe valisi mahkemeye başvurarak, Batı Trakya Türklerinin tarihi derneklerinin feshini istemişlerdir. Böylece, Gümülcine’deki dernekleri ilgilendiren dava 9 Mayıs 1984’te, İskeçe Türk Birliği’ni ilgilendiren dava ise 19 Haziran 1984’te görüşülmüştür. Azınlığın etnik kimliğini ortadan kaldırma girişimlerinin önemli bir parçası olan bu davalara Türk azınlık mensupları karşı çıkmış, tüzük ve ad değişikliğine tek ağızdan hayır demişlerdir. İki azınlık derneğini ilgilendiren davanın Yargıtay’da görüşülüp kararın açıklanmasından bir süre sonra 29 Ocak 1988’de Toplumsal Dayanışma ve Milli Direniş Günü yaşanmıştır.

29 Ocak, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın en büyük kitlesel gösterisidir. Demokratik direnişidir. Azınlık tarihinin en önemli dönüm noktası veya dönüm noktalarından biridir. 29 Ocakların azınlığa vatandaşlık haklarının iade edilmesindeki rolü şüphesiz ki çok büyüktür. 29 Ocaklar olmasaydı, “yasalar önünde eşitlik” uygulaması ve azınlık insanına vatandaşlık haklarının verilmesi elbette ki daha sonraya kalacaktı. 29 Ocaklardan sonra Yunanistan devletinin baskı ve ayrımcılıkları devam ettirmesi ve vatandaşlık haklarında adım atmaması halinde bölgenin çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalması işten bile değildi.

29 Ocak 1990’da yaşanan azınlık aleyhine şiddet olayları ise tam bir “utanç” vesilesidir. İnsanca yaşamaktan ve demokratik haklarını almaktan öteye hiçbir talebi olmayan azınlık toplumu açıkça hedef haline getirildi. Kovuldu, dövüldü, şiddete maruz kaldı. Adeta, 35 yıl önce yaşanan 6 – 7 Eylül olaylarının intikamı alındı. Üstelik de Avrupa Birliği üyesi bir ülkede. 29 Ocak 1990’ın özrünü hala devletten duymadık. Hiçbir devlet temsilcisi çıkıp da “1990’da bu azınlığa karşı suç işledik, yanlış yaptık” demedi.

Peki azınlık toplumu açısından son derece önemli gördüğümüz, dönüm noktası olarak nitelendirdiğimiz 29 Ocakları toplumumuza ve özellikle genç nesillere ne kadar iyi anlatabildik. O dönemin ruhunu gençlere verebildik mi? Şu anda çok basit gibi görünen haklara bu toplumun hangi mücadelelerden, hangi badirelerden geçerek kazandığı konusunda bir fikir verebildik mi? Toplumun belli kesimleri dışında 29 Ocakları bilen var mı? O günlerin önemini kavrayan var mı?

Bugünün kıymetini bilmesi açısından azınlığın 29 Ocakları iyi anlaması gerekiyor. O dönemde yaşananları özümsemesi, babalarının, amcalarının, dedelerinin, ninelerinin hangi yollardan geçtiğini bilmek, öğrenmek genç nesillere kendilerini tanımaları için bir fırsat verecektir.

Zira, geçmişini, tarihini, dününü bilmeyen, önemini kavrayamayan bir toplum sağa sola savrulmaya mahkumdur.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ