2013 azınlık için “kayıp yıl” oldu

Ozan Ahmetoğlu

Bir yılı daha geride bıraktık. 2013 yılı Batı Trakya Türk Toplumu için maalesef kötü bir yıl olmuştur.

“Yeni yıl, yeni umutlar” şeklinde klasik bir söz vardır ya, bu yeni yıl arefesinde bunu söylemek içimden gelmiyor. Çünkü yeni yılın yeni umutlar getireceğine inanmak istesem de inanamıyorum. Son birkaç yıldır ülkemiz Yunanistan’ın Batı Trakya Türklerine olan tutum ve politikasına bakınca buna inanmak aşırı iyimserlik olur gibime geliyor. Peki sadece devletin veya hükümetin tutumunda mı sorun? Ne yazık ki değil. Zira, azınlık mücadele ruhunu, toplu hareket etmeyi, kollektif girişimi “rafa kaldırdı” sanki.

2013 yılının manşetlerine bakarken Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın “hak ihlali” anlamında eper zorlu bir yıl yaşadığını görüyorsunuz. Batı Trakya Türkleri son 25 yılda azınlık hakları alanında çok ciddi kısıtlamalar yaşadı ve bunlar devam ediyor. Azınlık okulları, vakıflar, müftülükler, yani resmi “azınlık kurumları” devletin “boyunduruğu” altında. Azınlık bu kurumlarda “karar verici” olmaktan uzaklaştırıldı. Söz sahibi olmaması için, etkisinin ortadan kaldırılması için 1967 cunta idaresinden itibaret başlatılan plan eksiksiz uygulandı. Azınlığın elinde söz sahibi olduğu, “karar verici” olduğu ve elinde tuttuğu bir tek camiler kalmıştı. Yani Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın dini ibadethaneleri.

2013 yılının ilk sayısını elime aldığımda manşette “240 İmam Yasası” sorununu gördüm. Yılın başından itibaren beş hafta üstüste “İmam Yasası” sorununu manşet yapmışız. Ocak ayında mecliste onaylanan antidemokratik ve din ve vicdan özgürlüğüne darbe indiren “240 İmam Yasası” Batı Trakya Türklerinin söz sahibi olduğu camileri ve azınlık toplumunun buradaki “karar verici” olma hakkını hedeflemektedir. Azınlığın tepkisi buna bu nedenle sert olmuştur. Yönetim, gösterilen tepki nedeniyle uygulamanın “şimdilik” devlet okullarıyla sınırlı olacağını açıklamıştır. Ancak bu yasa ve bu uygulamanın asıl hedefi camilerdir. Hazırlıklar da buna göre yapılmaktadır.

2013’ün azınlık açısından önemli bir noktası da; Batı Trakya Türkünün haklı ve demokratik taleplerine cevap verilmemesidir. Daha doğrusu cevap verilmeme durumunun devamıdır. Son örnek Türkçe – Yunanca eğitim verecek Azınlık Anaokulları meselesidir. Yıl içinde Eğitim Bakanlığı, DEB Partisi’nin ikinci azınlık anaokulu talebine de olumsuz yanıt verdi. “Azınlık eğitimi uluslararası hukukun tanıdığı bir haktır, bu nedenle azınlık anaokulu istiyoruz” çağrısına ve tezi “ilginç” bir şekilde cevapsız bırakılmıştır. Batı Trakya Türk Azınlığı anaokulu talebinin peşini bırakmamalı ve bunun mücadelesi gerek siyasi gerekse hukuki zeminde sürdürülmelidir.

Aayağınızın altındaki halıyı çeker gibi, azınlığın elinde çok az kalmış “haklar” hanesinden “çaktırmadan” çekip alınan bir şey daha var. Okullarımızda Türkçe derslerini verecek öğretmen yetiştiren kurum. Sahi bu konuda ne oluyor? selanik’teki “Azınlık Eğitimi Bölümü” resmi bir şekilde kuruldu mu, kurulmadı mı? Var mı, yok mu? varsa statüsü nedir? Hangi dersler yapılıyor? Eğer böyle bir şey varsa, azınlık okulları için öğretmen yetiştirecek bu kurumda azınlık söz sahibi mi, değil mi? Düşünebiliyormusunuz, okullarımızda Türkçe ders verecek öğretmen konusu bile belirsiz. Bu ne demek? Bunun anlamı nedir? “Birkaç yıl içinde azınlık eğitimini gömeceğiz bu yüzden böyle bir şeye gerek yok mu” demek?

“Azınlık hakları” alanında kayıp bir yıl yaşadığımızın haricinde yılın sonlarına doğru yeni bir kriz daha doğdu. “Türkçe krizi”. Türkçe konuşma konusundaki sıkıntıları çocukluğumuzdan beri biliyoruz, yaşıyoruz. Resmi bir dairede birbirine Türkçe konuşmaya korkan, çekinen azınlık insanının yaşadığı sıkıntı, stres, korku hepimizin malûmu. Bu konuda azınlık öteden beri baskı gördü. Ancak son dönemlerde önemli ölçüde azalan bu önyargı ve baskı yeniden hortladı. Hem de tehlikeli bir şekilde. Önce İskeçe’deki futbol maçında, sonra Gümülcine hastanesinde, en son da akademisyenlerin, bilim adamlarını ve bilimum “eğitimli”, “kültürlü” , “aydın” inanın bulunduğu Gümülcine’deki “Lozan Antlaşması Konferansı”nda yaşanan Türkçe krizi. Neymiş efendim; Türkçe konuşulamazmış. Daha neler! Bu konuyla ilgili olarak olaya şahit olan veya olmayan bazı Yunanlı aydınların kalem oynatması ve olayı kınaması demokrasi ve hoşgörü adına olumlu bir gelişme. “Yetmez ama evet” diyebileceğimiz bir gelişme.

2013, azınlık kurumları ve azınlığın basın özgürlüğü açısından da geri vitesin takıldığı bir yıl oldu. Batı Trakya Türk azınlık dernekleri hakkında uygulanmayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları dururken, bu dernekleri resmi birer dernek haline getirecek kararlar uygulanmazken, azınlık derneklerinin “yasadışılıklarını” aramak evrensel hukuka, demokrasiye ve insan haklarına uygun değildir.

Bir de 2013 yılının tüm ülkeyi altına alan, her şehri, kasabayı, köyü ve aileyi etkileyen bir ekonomik kriz var ki, sormayın gitsin. Sonuç itibarıyla 2013 azınlık için kayıp bir yıl olmuştur. Batı Trakya Türkü, hak iadesi şöyle dursun, yeni hak ihlalleriyle karşı karşıyadır. Geride bıraktığımız yıl bu anlamda azınlık için kötü bir yıl olmuştur. 2014’te bu durumun değişmesi dileğiyle hepinize mutlu bir yıl dilerim.

Ozan Ahmetoğlu, Gündem Gazetesi

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ