Batı Trakya Türklerinin Sorunları

Yrd. Doç. Dr. Turgay Cin

Türkiye’nin, özellikle İstanbul Rumlarıyla ilgili her türlü konuyu AB makamlarıyla ele alırken, Batı Trakya Türklerinin sorunlarıyla birlikte değerlendirmesi, hem tarihsel hem de Lozan Anlaşması’ndan kaynaklanan bir sorumluluktur.

İstanbul Rumlarının sorunları hakkında Yunan iddialarının bilinmesinde fayda var. Bu konuda Yunan günlük basınındaki haberlerin tipik bir örneğini ve özetini, 23 Nisan 2005 tarihli günlük Eleftherotipia gazetesinde yer alan haberin aynen çevirisi şöyle:

  1. Heybeliada Ruhban okulunun yeniden açılması,
  2. İstanbul “Evrensel Yunan Patrikhanesinin Evrensellik” statüsünün hukuken tanınması,
  3. Türkiye’deki azınlık sorunlarının çözümünün, azınlık kurumlarının uluslararası örgütlere başvurmadan çözülmesi,
  4. Yunanlılara ait hayır kurumlarında yöneticilerin seçimle iş başına gelmelerinin sağlanması,
  5. İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada’da yaşayan Rumların rahat, kaygısız ve dinginlik içinde yaşaması,
  6. Türk devletine intikal eden kişilere ait mülklerin iade edilmesi,
  7. Kamulaştırılan vakıf mallarının Türk devleti tarafından iade edilmesi,
  8. (Batı) Trakya’daki “Müslümanların” yararlandığı kontenjanın aynından İstanbul Rumlarının da liseyi bitirince yararlanması,
  9. Yunan dilinin görsel öğretim araçları ile de öğretilmesi,
  10. Türk devleti yönetimi ile Yunanlı soydaşların davalarının adil ve hakkaniyete uygun bir biçimde görülmesi.

Yunan gazetesinde yer alan İstanbul Rumlarının sorunları, esasen Türkiye’nin AB üyelik sürecinde, uzun zamandan beri karşısına çıkarılan konular. Türk makamlarının da Batı Trakya Müslüman Türklerinin sorunlarını isabetli bir biçimde AB görüşmelerinde ortaya koymasında fayda görüyoruz. Batı Trakya Türklerinin sorunlarını özetle aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  1. 1981 yılında AB üyesi olan Yunanistan’da, Batı Trakya Müslüman Türklerinin doğup büyüdükleri bölgelerinde kamu hizmetlerinde istihdam edilmeme sorunu: Yunanistan uyruğundaki Batı Trakya Müslüman Türkleri memur, savcı, yargıç, polis gibi mesleklerde istihdam edilmiyor. Bunun nedeni sorulunca “dil bilmeyle ilişkili sorunlara” atıfta bulunuluyor.
  2. Yunanistan uyruğundan çıkarılan ve uyruksuz kalanlar yani Haymatlozlar sorunu: Yunanistan yönetimi 1955’ten 1998 yılına kadar, 43 yıl boyunca ister Yunanistan sınırları içinde olsun, isterse Yunanistan sınırları dışında olsun, Yunan Vatandaşlık Yasası’nın 19. maddesini gerekçe göstererek, Yunanistan uyruklu Müslüman Türkleri vatandaşlıktan çıkarttı. Bunların mağduriyetleri bugün de devam ediyor.
  3. Taşınmaz mülk edinmede izin sistemi sorunu: 1991 yılına kadar Batı Trakya Müslüman Türklerinin taşınmaz mülk edinmeleri yasaktı. 1991 yılında ilgili yasada yapılan bir değişiklikle, gayrımenkul satın alma hakkı kazandılar. Ancak, illerdeki bir komisyondan izin alma sistemi getirildi.
  4. Siyasi katılım ve temsildeki sorun: Milletvekili seçimlerinde, bağımsız olarak seçime katılacaklar için yüzde 3 barajı getirilerek, Batı Trakyalı Türk bağımsız milletvekillerinin seçilmesi engellendi. Diğer taraftan, yerel yönetimlerde uygulanan “Kapodistrias Planı” ile Müslüman Türklerin yaşadığı iller, nüfus yoğunluğu Yunanlılar lehine olacak şekilde, Ortodoks Hıristiyanların yaşadığı illerle birleştirilerek, Türklerin vali ve belediye başkanı seçilmeleri engellendi.
  5. Eğitim ve öğrenim özgürlüğündeki sorunlar: Batı Trakya’daki azınlık okulları Yunan devletinin mülkiyetinde değildi. Okullar azınlığın kendisi tarafından seçilen encümenler tarafından yönetiliyor, öğretmenlerin maaşları yine veliler tarafından ödeniyordu. Bunların hepsine son verildi ve yavaş yavaş okullar Yunan devletinin mülkiyetine geçerken, eğitim kalitesi düşerek, öğrenciler Türkçe öğrenememe durumu ile karşı karşıya kaldılar.
  6. Örgütlenme özgürlüğünde yaşanan sorunlar: İsimlerinde “Türk” ve “Batı” sıfatları geçen derneklerin kurulmasına mahkeme tarafından izin verilmiyor.
  7. Vakıflar meselesinde yaşanan sorunlar: Vakıf yöneticilerinin seçimle iş başına gelmeleri ve mülk edinme hakları engelleniyor ve doğrudan Yunan makamları tarafından atanıyor.
  8. Din ve vicdan özgürlüğü konularındaki sorunlar: Başmüftülük makamı halen boş, Müslüman Türklerin Müftüleri Ortodoks Vali tarafından atanmıyor, azınlığın çoğunluğu ise müftülerin kendileri tarafından serbest seçimle seçilmesi gerektiğini savunuyor.
  9. Yunanistan devleti ve şahıslar tarafından hukuk hileleri, baskılar ve ihtiyari kamulaştırmalar ile ele geçirilmiş olan vakıflara ait mülklerin iade edilmesi.

Paralel talepler
Görüldüğü gibi AB üyesi Yunanistan’daki sorunlar ile AB üyesi olmak isteyen Türkiye’deki sorunlar ve talepler paralellik arz ediyor.

“Türk-Yunan ilişkilerinde iyileşmeler, dostluk ve gençlerin kaynaşması” yaşanırken önerimiz, gelecekte bu sorunların yaşanmaması için Türkiye ile Yunanistan bu sorunları karşılıklı olarak denk, paralel ve eşit bir biçimde, herhangi bir tarafa ne fazla ne de daha az haklar tanımadan, görüşmeler yoluyla adil bir çözüme kavuşturmalarıdır.

Eğer Yunanistan, görüşmeler yoluyla bu sorunların çözümüne yanaşmıyorsa, Türkiye tarafından İstanbul Rumlarının vakıfları ve İstanbul Rum Başpiskoposu’nun seçimini, görev ve yetkilerini düzenleyen ve Yunanistan’da Batı Trakya Türklerinin vakıf ve müftülerine uygulanan mevzuatın benzeri yasaların çıkarılması ve bu çıkarılacak olan yasaların da, Yunanistan’daki ilgili yasalara denk veya paralel hükümler ihtiva etmesi gerekir.

AB üyesi Yunanistan’da vakıflar ile müftülükler konusunda Batı Trakyalı Müslüman Türklerin ve Türkiye’nin görüşlerini kaale almadan ve anlaşmalara da aykırı olarak çıkarılmış iki ayrı yasa bulunuyor. Buna göre, AB üyesi olmak isteyen Türkiye tarafından da İstanbul Rum Ortodoks vakıfları ile İstanbul Rum Başpiskoposluğu hakkında iki ayrı yasa çıkarılması uygun olacaktır. İstanbul Rum Başpiskoposluğu hakkında çıkarılacak olan yasanın adının “Patrikhane veya Evrensel Patriklik” değil, İstanbul Rum Başpiskoposluk Yasası olması daha uygun olacaktır. Bu iki yasanın da ayrıca AB üyesi Yunanistan’ın Batı Trakya’daki Müslüman Türklerin vakıflar ve müftülükler yasalarına paralel hükümler ihtiva etmesinde büyük fayda görüyoruz.

Batı Trakya Müslüman Türk azınlığına öğretmen yetiştirmek iddiasıyla Yunan makamları tarafından devreye sokulan, Selanik Özel Pedagoji Akademisi, Heybeliada Ruhban Okulu konusu ile birlikte ele alınmalı ve Selanik Özel Pedagoji Akademisi kapatılarak, yerine Gümülcine’de Heybeliada Ruhban okulu ayarında ve statüsünde bir okulun açılması konusu da Türkiye tarafından aynı şekilde ele alınarak, AB üyesi Yunanistan’daki Batı Trakya Müslüman Türklerinin durumu için Yunanistan tarafından öngörülenlere denk ve paralel düzenlemeler yapılmalıdır.

Lozan Barış Konferansı’nda Türkiye ile Yunanistan arasında bir denge -Lozan Dengesi- sağlandıktan sonra, 1923 Lozan Barış Anlaşması imzalandı ve iki devlet arasında barış sağlanabildi.

Lozan Barış Anlaşması’nın 45. maddesi bir taraftan Türkiye’deki İstanbul Rumları için 37. maddeden 44. maddeye kadar sayılanlardan Yunanistan’daki “Müslümanlar” da yararlanacaklardır diyerek, Yunanistan’a yükümlülük yüklerken, diğer taraftan da Türkiye’yi, Yunanistan’daki Yunan uyruklu Batı Trakya Müslüman Türkler üzerinde hak sahibi yapıyor.

Türkiye’nin özellikle İstanbul Rumlarıyla ilgili her türlü konuyu AB makamlarıyla ele alırken, Batı Trakya Türklerinin sorunlarıyla birlikte değerlendirmesi, hem tarihsel hem de Lozan Anlaşması’ndan kaynaklanan bir sorumluluktur.

Yrd. Doç. Dr. Turgay Cin
Ege Üniversitesi İ.İ.B Fakültesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü
Devletler Hukuku Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
YAZARIN SON YAZILARI
Heybeliada Özel Yüksek Okulu - 20 Ocak 2010 23:37
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ