Türkiye’ye Giriş Yasağı Ne Anlama Geliyor?

Yrd. Doç. Dr. Kader Özlem

Aralık ayının ortalarından itibaren Bulgaristan’da yaşanan gelişmeler soydaşlarla ilgili sıra dışı sonuçlar yaratmaya devam ediyor. Rus jetinin düşürülmesinin ardından Türkiye yanlısı açıklama yapan dönemin Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) Genel Başkanı Lütfi Mestan’ı partiden ihraç eden Ahmed Doğan’a ve HÖH milletvekili Peevski’ye 11 Şubat 2016 tarihinde Türkiye’ye giriş yasağının getirilmesi Türkiye’nin HÖH’e yönelik bakış açısına dair ipuçları vermektedir. 11 Şubat’tan günümüze kadar geçen süre zarfında partiden ihraç edilen Lütfü Mestan ve kendisiyle birlikte hareket eden milletvekilleri DOST adında yeni bir siyasi parti kuracaklarını ilan ettiler. Buna bağlı olarak Peevski’nin sahibi olduğu medya kuruluşları Türkiye karşıtı propagandalarını yoğunlaştırdı. Hatta HÖH Türkiye’nin Bulgaristan’ın içişlerine karıştığının araştırılmasına yönelik Meclis’e sunulan önergeye imza attı. Ayrıca geçtiğimiz hafta içerisinde Burgaz Başkonsolosluğunda görev yapan Türk ataşe “persona non grata” ilan edilirken, Türkiye ise Bulgaristan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda görev yapan bir diplomata aynı işlemi uygulayarak buna yanıt verdi. Yarın ise Mestan’ın liderliğinde DOST partisinin kurulmasıyla Bulgaristan Türkleri için siyasi arenada yeni bir sayfa açılmış olacak. Sıra dışı gelişmelerin yaşandığı ve azınlığın kaderinin önümüzdeki 25-30 yılının şekillenmekte olduğu ileri sürülebilir. Zira tarihsel süreç içerisinde Bulgaristan Türklerine bakıldığında her 20-25 yıllık sürede kuvvetli bir dönüm noktası yaşandığı görülür.

Türkiye’ye Giriş Yasağıyla Verilen Mesaj Nettir

Ahmed Doğan ve Delyan Peevski’ye getirilen Türkiye’ye giriş yasağı tahmin edilenin ötesinde anlamlar taşıdığını belirtmek gerekir. 11 Şubat’ta Star Gazetesinde çıkan bu habere ilişkin fazlasıyla yorumlar yapıldı, çeşitli senaryolar üzerinde duruldu, gerçek olup olmadığı sorgulandı. Hatta söz konusu yasağın bütün HÖH elitlerini kapsadığı da belirtildi. Esasen yasağın yasal dayanağına bakmanın daha nesnel sonuçlar vereceği kanaatindeyim. Halihazırda yürürlükte olan 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununda konuya ilişkin hükümler yer almaktadır. Örneğin ilgili Kanununun 9. maddesinin 1. fıkrası der ki “Genel Müdürlük (İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü), gerektiğinde ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerini alarak, Türkiye dışında olup da kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından Türkiye’ye girmesinde sakınca görülen yabancıların ülkeye girişini yasaklayabilir.” Dolayısıyla yasak getirilen kişinin Ankara tarafından nasıl algılandığı açıktır.

10. madde ise bunun yasak getirilen kişiye tebliğinin Türkiye’ye giriş yapmak üzere geldiğinde sınır kapısındaki yetkili makamca gerçekleştirileceği yönündedir. Yasağın nasıl doğrulanacağı da bellidir.

Karşılıklı “Persona Non Grata” İlanları

1961 Viyana Sözleşmesi hükümleri esas alınarak yapılacak bir değerlendirmede bu durum daha netlik kazanabilir. Neticede Bulgaristan ilgili diplomatı kabul eden devlet olarak açıklama yapmaksızın bu yola gidebilir. Egemen bir devlet olarak bu hakkı vardır. Ancak bu hamlenin zamanlamasını ve niteliğini sorgulamak gerek. Zamanlama açısından HÖH’ün de imzacı olduğu Bulgaristan Parlamentosu’na sunulan Türkiye’nin Bulgaristan’ın içişlerine karıştığının araştırılmasına yönelik önergeyle denk geldiği belirtilmelidir. Burada bir mesaj var. Nitelik açısından da siyasi bir hüviyeti çağrıştırıyor. İddia olarak ileri sürülen gerekçe malumdur: Diplomatın görev kapsamının dışına çıkması… Türkiye için Bulgaristan “dost, komşu ve müttefik bir ülke” durumundadır. Ancak Türkiye’nin Bulgaristan’da 1 milyona yakın soydaşının bulunduğu bir gerçek. Soydaş ile anavatan arasında akrabalık bağı var. Ayrıca Türkiye 93 Harbinden günümüze değin devam eden göçler var. Tarihsel süreç içerisinde Türkiye’nin Bulgaristan Türklerinin statüsünü güvence altına antlaşmalara taraf olduğu da ortadadır. Dolayısıyla Türkiye’nin soydaşlarla ilgili gelişmelere kayıtsız kalmasını kimse beklememelidir.

DOST Partisi Başarılı Olabilir

Anlık bir durum değerlendirmesi yapmak gerekirse, DOST hareketinin başarılı olacağına dair güçlü deliller mevcut olduğunu söylenebilir. Birincisi, artık kendi tabanlarını yaratma yolunda epey mesafe kat ettiler. İkincisi, Türkiye’deki göçmen dernekleri tarafından destekleniyorlar. Üçüncüsü, Avrupa’ya göç eden Bulgaristan Türkleri DOST hareketine sempatik yaklaşıyorlar. En azından sosyal medya ve çeşitli platformlarda buna yönelik sinyaller var. Dördüncüsü, Ankara faktörü. HÖH’ün artık muhatap alınma durumu ortadan kalktığına göre DOST hareketi soydaş meseleleriyle ilgili bu boşluğu doldurmaya taliptir. Beşincisi, soydaşların beklentileri. Mestan ve ekibinin soydaş sorunlarına olan duyarlılığı malumdur. Önceki örnekleriyle beraber en son 21 Şubat tarihinde Uluslararası Ana Dil Günü etkinliklerinde bu teyit edildi. Hele ki HÖH internet sitesinde Türkçe bölümü kapatırken, DOST oluşumu farklı bir yönde politika izliyor. Altıncısı, Mestan’ın ekibi. Türkiye’de oldukça sevilen ve yıpranmamış kişilerden oluşuyor. Bu kişilerin ve partinin ülkenin geneline hitap eden, Bulgaristan siyasetine entegre olmuş bir çizgide bulunmalarının makro önem taşıdığını belirtmek gerekir. Bir de Kasım Dal faktörü var tabi. Kendisine Türkiye’de yoğun bir sempati ve saygının olduğu biliniyor. Onun da alacağı tutum oldukça önemlidir. Özetle şimdilik genel göstergelerin DOST hareketi lehine olduğu söylenebilir.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ