Kosova’nın Uluslararası Örgütlere Üyelik Durumu

Yrd. Doç. Dr. Kader Özlem

Yeni kurulan her devletin temel beklentisi ‘tanınma’ olduğu gibi, Kosova da 17 Şubat 2008’deki tek taraflı bağımsızlık ilanının ardından uluslararası alanda tanınmak için yoğun gayret sarf etmiştir. Kosova’nın bağımsızlığına giden özellikle 1999 yılı sonrası süreçte, ülkenin nihai statüsüne ilişkin kendine özgü (sui generis) durumu uluslararası camiayı ikiye bölmüştü. Bir tarafta Sırbistan’la olan ilişkileri nedeniyle Belgrad’ın tezlerini destekleme durumunda kalan Rusya bulunurken; diğer yanda dünyada kendi ülke toprakları dışında en büyük askeri üssünü Kosova’da bulunduran Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yer almaktaydı. Bu açıdan, bağımsızlık sonrası dönemde de görüleceği üzere, Kosova küresel aktörlerin güç mücadelelerinin yaşandığı Balkanlar’daki satranç tahtası olmuştur.

2008 sonrasında ABD’nin başını çektiği Batı kanadının Piriştina’da yeni kurulan devletin tanınmasına yönelik ilgisi dikkat çekmiştir. Avrupa Birliği (AB) içerisindeki bazı kayıplar dışında (İspanya, Yunanistan, Romanya, Slovakya ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) Birlik üyelerinin genel çoğunluğu, ABD ve etkisindeki devletler ile bölgesel iddiaları olan Türkiye Kosova’yı tanımışlardır. Buna tezat olarak Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) üyesi devletler ile Rusya’nın etkisinde kalan diğer devletler bağımsızlık ilanının üzerinden beş yıl geçmesine rağmen halen Kosova’yı tanımamaktadırlar.

Birleşmiş Milletler’e (BM) Üyelik Durumu 

Uluslararası arenada bir devletin varlığını kabul ettirdiği küresel ölçekli en önemli siyasi örgütlenme olan BM, Kosova’nın tanınması açısından stratejik bir kilometre taşıdır. Mart 2013 itibariyle Kosova 98 BM üyesi devlet tarafından tanınsa da BM’nin kendine has örgüt yapısı ve karar alma süreci Kosova’nın olası üyeliğinin pek de kolay olmayacağını işaret etmektedir.

BM Kurucu Andlaşması’nın Örgüt’e üye olmayı düzenleyen 4/2. madde çerçevesinde Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’nin daimi bir üyesi olarak en başından beri Kosova’nın bağımsızlık ilanına karşı politika izlediğinden teknik olarak veto hakkını kullanabilir. Bu bağlamda, Rus vetosunun ortadan kalkması Piriştina’nın Belgrad’ı ikna etmesiyle bir nebze olsun mümkünse de Moskova’nın konuya paralel olarak gördüğü Çeçenistan meselesindeki kaygılarının giderilmesi elzemdir. Ne var ki bu konuda Kosova’nın başarılı olması çok güçtür. Ayrıca, Güvenlik Konseyi’nin bir diğer üyesi olan Çin’in de Kosova’yı kendi sorunlu bölgelerine model olma ihtimalinden dolayı tanımadığını belirtmek gerekir. Bu bakımdan Kosova’nın BM’ye üyelik durumu Örgüt’ün mevcut sistemi itibariyle mümkün gözükmemektedir.

Kosova’nın BM üyeliğinin gerçekleşmesi için bir diğer ihtimal ise BM’nin mevcut yapısı ile Güvenlik Konseyi’nin işlevine dair sistem dışında kalan Almanya, Brezilya, İspanya ve Türkiye gibi aktörlerce yöneltilen eleştirilerin de etkisiyle BM örgütlenmesinde meydana gelecek bir revizyondur. Olası bir yeni yapılanmanın getirileri doğrultusunda Kosova’nın üyelik durumu yeniden değerlendirilebilir. Ancak, mevcut BM sisteminde gücü elinde bulunduran aktörlerin, kendi konumlarını korumak amacıyla böylesi bir revizyona onay vermelerini öngörmek fazla iyimser bir yaklaşım olacaktır.

Kosova’nın AB Üyelik Durumu

Balkan coğrafyasında yer alan ülkeler açısından Soğuk Savaş sonrası dönemde önemli bir dış politik amaç olarak beliren AB üyeliği, Kosova örnekleminde de geçerliliğini korumaktadır. Özellikle Şubat ayı (2013) içerisinde AB Komisyonu Başkanı Barroso ile Kosova Başbakanı Taçi’nin Brüksel’de yapmış oldukları görüşmenin ardından Priştina’nın AB üyeliğine ilişkin iyimser senaryolar yazılsa da Kosova ile AB arasında henüz resmi bir anlaşmanın dahi imzalanmadığı  göz önünde bulundurulmalıdır.

Öte yandan, AB üyelik müzakerelerinin kendine özgü uzun periyodu, Brüksel’in olası Müslüman üyeleri (Türkiye gibi) Birliğe kabul etme konusundaki isteksizliği ve Kosova’nın hâlihazırda beş AB üyesi devlet tarafından tanınmaması gibi hususlar, aslında ülkenin AB üyelik sürecinin epeyce uzun soluklu olduğunu işaret etmektedir. AB üyeliği konusunda veto kozunu kullanması kuvvetle muhtemel olan Birlik üyesi devletler, içsel dengelerinden kaynaklanan bir hassasiyetle, Kosova’nın bağımsızlığının kendi sorunlu bölgelerine (İspanya’da Bask, Yunanistan’da Batı Trakya gibi) model teşkil etme ihtimalini hesaplamaktadırlar. Bu da son tahlilde Piriştina’nın AB üyeliği açısından kısa ve orta vadede olumlu bir durumun yaşanmasının mümkün olmadığını göstermektedir.

NATO Üyeliği 

Diğer Balkan ülkelerinde olduğu gibi, Kosova’nın da güvenlik ihtiyaçlarını karşılama hususunda NATO ön plana çıkmaktadır. Ne var ki Kosova’nın AB üyeliğini veto etmesine kesin gözüyle bakılan devletlerin aynı zamanda NATO üyesi oldukları dikkate alınırsa; Piriştina’nın Örgüt’e üyeliğinin pek de kolay olmayacağı anlaşılmaktadır. Yukarıda da bahsedildiği gibi, Kosova’yı tanımayan NATO üyeleri ülkenin özel durumunu kendi egemenlik haklarına tehdit bir model olarak görmektedirler. Bu açıdan, söz konusu ülkelerin konuyla ilgili taviz vermeleri olası olmamakla birlikte veto kartını diplomatik bir araç olarak kullanacakları düşünülmektedir. Örneğin, Yunanistan’ın Makedonya ile yaşadığı isim sorununda Üsküp’ün NATO ve AB üyeliklerini ısrarla veto etmesi, aynı durumun Kosova örneğinde de yaşanmasına neden olabilir. Kaldı ki Makedonya’nın olası üyelikleri önünde engel olarak sadece Yunanistan bulunurken; Kosova’nın karşısında beş Örgüt üyesi birden yer almaktadır. Görünürde, diplomatik açıdan ABD’nin girişimlerinin olumsuzlukları kısmen ortadan kaldıracağı düşünülse de Washington’un geçen beş yıllık süre zarfında konuyla ilgili çok fazla ısrarcı olmadığı görülmektedir. Aslında 1999’dan beri fiilen NATO Kosova’da bulunmaktadır. Ancak egemen bir devlet olarak Kosova’nın NATO içinde yer alması yakın gelecekte pek mümkün gözükmemektedir.

Sonuç olarak, belirtilen sorunların etkisiyle Kosova’nın BM, AB ve NATO gibi uluslararası örgütlere üyeliğinin kısa ve orta vadede gerçekleşmesi öngörülmemektedir. Bu durum, Kosova’nın bağımsızlığına giden süreçte statü konusuna muhatap olan aktörler arasında uzlaşının tesis edilememesiyle doğrudan ilintilidir. Güncel anlamda 98 BM üyesi devlet tarafından tanınan Priştina yönetimi, fiilen ülkeyi idare etse de “tanınma” politikası bağlamında ülkenin uluslararası örgütlere üyelik konusu Priştina’yı epeyce uğraştıracağa benzemektedir.


  • Trakya Üniversitesi, Balkan Araştırma Enstitüsü, Balkan Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Araştırma Görevlisi.
  • “Kosovo-EU Agreement Depends on Reforms”, SETimes, 12.03.2013.

Kader Özlem, Trakya Üniversitesi – Balkan Araştırma Enstitüsü, Balkan Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Araştırma Görevlisi

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ