Sözün bittiği yer: Srebrenica

Barış Hasan

Kışın ortasında, soğuk ve karlı bir günde Srebrenica’ya ulaşmak için verdiğim çabanın sonucunu tahmin eder gibiyim. Bosna’nın geçit vermez dağlarında yol alırken çoğu boşalmış, bazılarında üç beş kişinin yaşadığı Boşnak köylerinden geçiyorum. Buralarda pek Boşnak kalmadığı anlaşılıyor. Çoğu insan öldürülmüş, kurtulabilenler de bir daha buralara geri dönmemek üzere gitmişler anlaşılan.

Oldukça zorlu bir coğrafya burası ama Srebrenica’ya varmayı başarıyorum. Derin bir sessizlik. Srebrenica dimdik dağların arasında bir vadiye kurulmuş. İlk düşündüğüm şey şu oldu: burada bir kuşatma olduğunda kaçmanız neredeyse imkansız. 1995’de de aynen böyle olmuş…

Şehrin içinde dolaşırken garip izlenimlere kapılıyorum. Burası bir hayalet şehir… Cami durmasına rağmen çok çok az Boşnak kalmış Srebrenica’da. Az sayıda da Sırp yaşıyor. Bomboş evlerin doldurduğu sokaklardaki ıssızlığı 95 Temmuzunda yaşanan katliamın çığlıkları bozuyor gibi…

1995 Temmuzunda burada neler olduğunu canlandırabiliyorum kafamda. Sırp askerlerinin başına silah dayayıp götürdüğü insanların hayalini gözümün önüne getirebiliyorum. Çığlıkları duymak ve gözyaşlarını hissetmek şu an bile zor değil…

Radko Mladic, hala Belgrad’da yaşıyor kendisi, Srebrenica’nın tepelerinde dünya televizyonlarına pozlar veriyordu o sıcak Temmuz ayında. “Srebrenica’da savaş suçlularını! yargılıyoruz” diyordu. Hollandalı barış gücü komutanı Thomas Karremans, kendisi mahkemeye sevk edilmek üzere şu an, kenti Sırp ordusuna terk ederken Boşnaklar evlerinden teker teker toplanmaya başlamışlardı. Tam 11 bin kişi sistematik bir şekilde birkaç gün içinde öldürüldü o Temmuzda…

Mezarlığa gelirken zor tutuyorum kendimi. 8 bin kişinin kimliği tespit edilmiş ve mezarları var… Hepsi bir arada yatıyor. “Eğer her şeyin bir bedeli var ise bunun neyin bedelidir” diye soruyorum kendime… Cevap bulamıyorum.

Bu insanların günahı neydi? İnsanlar nasıl bu kadar cani olabiliyor? Çok basit galiba: hayatı boyunca kenarda köşede kalmış, bir baltaya sap olamamış anlamsız tipler böyle savaş durumlarında ortaya çıkıp kahraman kesiliyorlar insanoğlunun başına… Yaptıkları şeyle övünüp kendilerini ilahlaştırmaktan da geri kalmıyorlar… Ama sonra zavallı bir son onları bekliyor… Milosevic nasıl olduğu belli olmayan bir şekilde öldü gitti. Karadzic saçı sakalı birbirine karışmış yakalandı, şimdi hesap veriyor. Eşkıya Arkan bir sokak köşesinde öldürüldü. Mladic’in de sonu gelecek elbet, her şey o kadar kolay değil…

Anıt mezardaki ziyaret defterine yazdıklarımla bitireyim: “Slobodan Milosevic: yargılanırken zavallı bir adamın yüz ifadesini taşıyordu yüzünde. Öldü gitti. Arkan (Zeljko Raznatovic): sadece bir eşkıya bozuntusu olduğunu anladı sonunda. Bir sokak köşesinde öldürüldü. Radovan Karadzic: yıllarca kılıktan kılığa girip kaçtı. Yakalandı, şimdi yargılanıyor. Thomas Karremans: sizi Sırp ordusuna teslim ederken vicdanı sızlamamış olsa da şimdi kaçacak delik bulamıyor. Kendi hükümeti onu Savaş Suçları Mahkemesine sevk ediyor. Radko Mladic: hala serbest. Ama içiniz rahat olsun, onun da hesap vereceği gün gelecek. Huzur içinde uyuyun”.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ