“Karış Pazarım Karış…”
Ne demiştik geçtiğimiz haftaki yazımızda?
“Batı Trakya, pek çok garipliğin olduğu bir yer…”.
İşte bu yazımızın yer aldığı sayımız, piyasaya dağılmadan hemen önce, sanki bunun böyle olduğunu herkese kanıtlamak istercesine, bir gelişme yaşandı…
Tam baskıya girmek üzereydik ki, elektronik postamıza, “Sezai Mehmet” ismiyle, bir iletinin geldiğini gördük. 7 Temmuz 2010 tahinde gönderilmiş olan iletiyi açıp baktığımızdaysa, sürpriz bir belgeyle karşılaştık…
Belgenin başlığında: “MÜFTÜ SEÇİMİ İÇİN, KANUN TEKLİFİ…” yazılıydı. Belgenin üst kısmında yer alan ve: “Değerli basın mensupları” diye başlayan açıklayıcı not bölümünde ise, bu “Kanun Teklifi”nin, Pasok Rodop Milletvekili Ahmet Hacıosman tarafından, Azınlığın görüşü alınmaksızın hazırlandığı ve ilgili bakana sunulduğu, yazıyordu…
Yine, söz konusu not bölümde, şu ifadelere de yer veriliyordu:
“Batı Trakya’da başa gelen milletvekilleri neden ipin ucunu kaçırıyorlar?
Hacıosman da muhalefette iken başka konuşur, başka telden çalar ve dile gelirdi, İlhan Ahmet gibi. Bu öneride yazılanların ardından, Hacıosman’nın İlhan Ahmet’ten farkı nedir sizce?
Peki ne oldu şimdi de, Hacıosman da Batı Trakya Türk Azınlığı’nın camilerini ve din görevlilerini Yunan devletinin emrine sunuyor?
Neden Lozan’ı delmek istiyor Sayın Hacıosman?”
Biz şaşkınlık içinde: “Ne oluyor?” diye düşünür ve bu olayın doğruluğunu araştırırken, ertesi gün elektronik postamıza, Hacıosman’ın sekreteri tarafından gönderilmiş olan ve bunun doğru olmadığını anlatan bir başka iletinin, geldiğini gördük…
“Yalanlama” başlığıyla Mehmet Berat tarafından, 08 Temmuz 2010 Perşembe gecesi saat 02:33’te gönderilen bu iletide ise, söz konusu “Kanun Teklifi”nin Hacıosman’la bir ilgisinin, olmadığı belirtiliyordu…
Mehmet Berat, gönderdiği iletide, özetle, müftü seçimiyle ilgili söz konusu bu çalışmanın, kendisinin şahsi akademik bir çalışması olduğunu ve Hacıosman’ın bundan haberi olmadığını kaydederek, bu çalışmanın, görüşlerinden yararlanmak üzere, birkaç şahsa kendisi tarafından verildiğini ve bunun da, sanki Hacıosman’ın bir çalışmasıymış gibi, basına sızdırıldığını dile getiriyordu… Mehmet Berat ayrıca, meydana gelen nahoş olaydan duyduğu üzüntü nedeniyle, milletvekilinin bürosundaki görevinden de, istifa ettiğini belirtiyordu…
Şimdi bu olayın aslı, öyle midir, böyle midir? Kesin olarak bilmiyoruz!..
Ancak, son dönemde, Azınlık içerisinde yaşan gelişmelere baktığımızda, birilerinin Azınlık üzerinde bazı oyunlar oynadığı da, kesin!.. Bu oyunların neler olduğu ve kim veya kimler tarafından oynandığı, bir gün mutlaka ortaya çıkar!.. Çünkü unutmayınız ki, istediği kadar gizli olsun, her yapılan şeyin, bir yerlerde mutlaka kaydı, vardır…
Onun için biz, birçok açıdan ele alınabilecek ve pek çok yorum götürecek bu konuyu değerlendirmeyi, şimdilik zamana bırakmayı, daha uygun buluyoruz… Fakat bu noktada, yaşanan gelişmeyle ilgili tespit ettiğimiz bir ayrıntıyı da, kamuoyuyla paylaşmanın yararlı olacağını düşünüyoruz. Çünkü bazen, çok küçük bir ayrıntının bile, aynen bir çorap söküğü gibi, olayın bütününü çözmede, büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
Gönderilen bu iletilerde, dikkatimizi çeken küçük ayrıntı, şu: Mehmet Berat imzasıyla basına gönderilen “yalanlama” metni, önce başka bir bilgisayarda hazırlanmış ve daha sonra da “Mehmet Berat” ismiyle başka bir bilgisayardan basına gönderilmiş. Belgeyi ilk yazan, yani oluşturan kişinin, Azınlık basınından biri olduğu görülüyor… Tabii, teknik olarak, herhangi bir bilgisayara, herhangi bir ismi vermek, mümkün… O nedenle de, belgede, ilk yazan olarak soy ismi yer alan gazeteciyi açıklamayı, uygun bulmuyor ve bu konudaki ayrıntıyı, MEHMET BERAT’tan belliyoruz…
Ancak, bu açıklamadan önce, aklımıza takılan şu soruları da, kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz:
1) Bu yalanlama veya istifa belgesini Mehmet Berat adına, başka biri mi yazdı? Yazdıysa niye?
2) Berat’ın, basit bir açıklamayı yazacak kapasitesi, yok mu?
3) Eğer yok ise, o zaman basit bir belgeyi yazmayan kişi, nasıl olur da, akademik düzeyde kapsamlı bir yasa tasarısı yazabilir?
