İstediğimiz Çözümler, Kişi Değil; Mutlaka Sistem Odaklı Olmalı…
Yıllardır, bazen gerginleşen, o zaman da askıya alınan, bazen ise yumuşayan ve hızlanan Türk – Yunan ilişkileri, son dönemde, yine çok hareketli…
İki ülkenin yetkilileri, mevcut sorunlara çözüm bulabilmek için, çeşitli vesilelerle bir araya geliyorlar ve en üst düzeyde, görüşmeler gerçekleştiriyorlar… İşte son olarak, iki ülke Başbakanları ve Dışişleri Bakanları, Erzurum’da buluştular ve bir türlü uzlaşılamayan konuları, bir kez daha masaya yatırdılar… Tabii, iki ülke yetkililerinin bu buluşmalarında, sıkça gündeme gelen bir konu da, Azınlık Sorunları…
Yapılan açıklamalardan öğreniyoruz ki: Erzurum’daki buluşmada da, azınlıklar konusu, yine gündeme gelmiş. Anavatan Türkiye Başbakanı ve Dışişleri Bakanı, Batı Trakya’daki Müftü Seçimi ve hatta bugüne kadar, belki de hiç gündeme gelmemiş olan, başmüftü seçimini, Vatan Başbakanı Papandreu ile Dışişleri Bakanı Druças’ın, önüne getirmişler; çözüm talebinde bulunmuşlar.
Yunanistan tarafından, müftülük konusunda yapılan son açıklamalara baktığımızda, yakın dönemde, bu konuda bazı gelişmeler, yaşanacak gibi duruyor. Hem zaten Türkiye, İstanbul Rum Azınlığı ile ilgili olarak, çok önemli adımlar attı. Şimdi sıra, Yunanistan’da… Yunanistan’ın da, en kısa sürede, Batı Trakya’daki Türk Azınlığı ile ilgili, olumlu adım veya adımlar, atması gerekiyor. Yunanistan, her ne kadar, bu konuda “mütekabiliyet” söz konusu değil diyorsa da, ikili ilişkiler hep bir tarafın özverisiyle yürümez. Bir an gelir, ilişki bitiverir. O nedenle, ilişkinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi, mevcut sorunların çözülebilmesi için, Yunanistan’ın da, belli adımları, atması gerekiyor.
Öte yanda, Türkiye ile Yunanistan arasında, azınlıklar konusu sıkça gündeme gelmeye başlayınca, Batı Trakya Türk Azınlığı içerisinde de, bir hareketlenme yaşanmaya başladı. Neredeyse her hafta, Azınlık temsilcilerinin, mevcut azınlık sorunlarıyla ilgili bir açıklaması, basına yansıyor. Yapılan bu açıklamalar, bazen, Azınlık içinde bugüne kadar pek görmeye alışık olmadığız gerginlikler yaratıyor olsa da, ben şahsen, son tahlilde, bunun toplumumuza fayda sağlayacağını düşünüyorum. Çünkü ancak, konuşarak, tartışarak, değişik fikirler üreterek, en doğru sonuca ulaşabiliriz.
Bu arada, madem şu an için gündemde olan konu müftülük sorunu, ben de o zaman, kısaca kendi görüşümü açıklayayım:
Biz yıllardır ne istiyoruz, Müftülük Seçimi… Peki, bu seçim yöntemi nasıl olacak? Orası teknik ayrıntı ve daha sonraki aşama… Buna uzmanları, yani ilahiyatçılar ile hukukçular karar verir. Sorunun çözümünde öncelikli olan, Yunan Devleti’nin seçimi kabul etmesi ve bu konuda gerekli yasal düzenlemeleri, yapmasıdır… Şimdi eğer biz, bu olmadan, devlet mevcut seçilmiş müftüleri kabul edip atasın dersek, bu geçici bir çözüm olur ve yarın – öbür gün, yine aynı sorunla karşılaşırız.
Diyelim ki, Yunanistan, bizim istediğimiz, sevdiğimiz, beğendiğimiz mevcut iki seçilmiş müftümüzü atadı ve biz de, bunu kabul ettik. İyi, güzel… Ama ya devlet, üç – beş yıl sonra, bu müftülerimizi bir bahaneyle görevden alır ve bugün olduğu gibi kendi belirlediği müftüleri tayin ederse ne olacak? O zaman yine, biz bunları istemeyiz, seçim isteriz mi, diyeceğiz?
Bize demezler mi ki: “Öncekileri de atamıştık, şimdikileri de… Onları kabul etiniz de, bunları niye etmiyorsunuz? Ne değişti?
O nedenle, her sorunun çözümünün, mutlaka sistem odaklı olmasını talep etmeli ve bunu, sağlamalıyız. Bu, eğitim için de, müftülük için de, vakıflar için de geçerlidir. Eğer istediğimiz çözümler, sistem değil de kişi odaklı olursa, hiçbir zaman kalıcı ve kesin çözüme ulaşamayız…
Sezer Rıza, Cumhuriyet Gazetesi
