Helal Olsun SYRIZA’ya!

Batı Trakya

Evet; helal olsun…

Azınlık olarak, yıllardır oylarımız ile desteklediğimiz iki büyük parti, PASOK ve Yeni Demokrasi (ND), bizi bir kez daha hayal kırıklığına uğratırken, SYRIZA, Azınlık konusunda bu iki partiden daha samimi olduğunu, ispat etti…

Bizlerin, “çok sevdiği” şu PASOK ile ND, Doğu Makedonya – Trakya Bölge Genel Sekreterliği için Azınlıktan birer “Genel Sekreter Yardımcısı” göstermez veya gösteremezken, bugüne kadar oylarımızla pek de destek vermediğimiz SYRIZA ise, listesinden, İskeçe’li bir Azınlık ferdini sekreter yardımcısı olarak, aday gösterdi…

SYRIZA’nın göstermiş olduğu bu cesaret, büyük bir alkışı hak ederken, Azınlık tarafından da, bunun üzerinde önemle, durulması gerekir… Diğer yandan, yıllardır oylarımızla desteklediğimiz PASOK ve ND’nin ise, Azınlığa karşı ne kadar samimi olduklarının, çok ciddi bir şekilde, sorgulanması lazım. Çünkü artık bu durum, daha fazla böyle devam edemez…

Azınlığı, “çantada keklik” sananlara, bunun böyle olmadığını göstermenin zamanı çoktan gelmiştir de, geçmiştir bile!..

Vebali Sizindir!..

Öğrendik ki, üç Azınlık adayının, Yasıköy’de seçimlere “Tek Liste” ile inmek için yaptıkları toplantı, sonuçsuz kalmış… Nedeni de, anlamsız gurur ve bizdeki şu “baş olma” hastalığı…

Biz de, Azınlık Basını olarak, yılladır bu nedenle, bir türlü birleşemiyoruz. Sonuçta kaybeden de, tabii yine toplum oluyor!..

Geçtiğimiz günlerde, büromuzu ziyaret eden bazı Yassıköylü’lerin anlattıklarına bakılırsa, 8 Kasım 2010 sabahı da kaybeden, Yassıköy’deki Azınlık Seçmenleri olacak!..

O nedenledir ki sevgili başkanlar; inadı bir kenara bırakın ve hemen 4’üncü bir ismin altında, birleşin… Yoksa çıkacak olumsuz bir tablonun tüm vebali, sizin olur…

Bizden söylemesi…

“Çile Bülbülüm, Çile!..”

Geçtiğimiz hafta, benim için, zor bir hafta oldu! Zor olmanın ötesinde, ömrümden de, yine ömür gitti!..

Valla ne yalan söyleyeyim, öyle bir noktaya geldim ki, Sezen Aksu’nun da bir şarkısında dediği gibi: “Ayıpsa, ayıp…” diyerek, gelmişine – geçmişine, sözdüm… Siz benim yerimde olun da, dayanın görelim bakalım…

Ah kahpe felek, aaahh… Kimine hep ballı börek; bize ise, hep kelek! Bir başka ifadeyle: “Çile bülbülüm, çile…”.

Neden mi bahsediyorum? Hemen söyleyeyim…

Malumunuz; bizim ne öyle baskıcımız, ne de dağıtıcımız var… Her işimizi, tek başına kendimiz yapıyoruz… Böyle olunca da, yaşanan en ufak bir aksilikte, gazetenin düzeni de, yayını da, aksıyor… Geçen hafta da, böyle oldu…

Ömrünü çoktan tamamlamış olan, ancak maddi imkânsızlık nedeniyle bir türlü yenileyemediğimiz baskı makinesi arıza yapınca, gazetenin basımı, yarım kaldı… Tabii tamir için, usta lazım. Ama bu işin, buradaki ustaları da öyle sürüyle değil ki; bir – iki tane… Hadi işin yoksa bekle bakalım, bunların da keyfi gelsin…

Ben de 4 gün, bekledim. Ama buna rağmen, keyfi gelmemiş olacak ki, usta bir türlü gelmedi. Sonuçta: “İş başa düştü…” diyerek, çöktüm makinenin başına. Zaten bu işe başladığımdan beri, makinist mi olmadım, matbaacı mı olmadım, yoksa postacı mı? Aklınıza ne gelirse; sayın sayabildiğiniz kadar…

Hani, her hafta beğeniyle okuduğunuz bu gazetede, angarya işlerden arta kalan zamanda anca yüzde 30 gazetecilik yapabiliyorum. Azınlık basını açısından, ne acı bir durum!..

Neyse; sonuçta makineyi tamir etmeyi başardık ve gazeteyi gecikmeli de olsa, basabildik. Hani: “Geçtiğimiz haftanın sayısı niye gelmedi veya geç geldi?” diye merak ederseniz, işte bundandır…

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ