Gazi Evrenos Bey İmareti

Özcan Hüseyin Nuri

İmaret nedir?
Önce bunu açıklayalım: İmaret kısaca aşevi ihtiyaç sahiplerinin yolcuların misafirlerin ağırlandığı vakıf idaresinde olan kurumdur. Bünyesinde cami, mektep, misafirhane bulunduran tam bir komplekstir.

Osmanlı döneminde büyük önemi olan ve verilen hizmetlerle örnek olarak gösterilen vakıfların gerçek anlamını anlatan bir sosyal kurumdur.

Bu kurumlarda Hıristiyan, Yahudi, Ermeni dil, din ayrımı yapılmadan herkese hizmet vermek esas alınırdı. Bütün imaretlerde her şeyden önce mektep ve medrese talebesinin ihtiyaçları temin ediliyordu. Bu da imaretlerin kültür hayatımızda nasıl bir fonksiyon icra ettiklerini göstermektedir. Her imaretin, vâkıfın şartlarına uygun olarak hazırlanan bir nizamnamesi (yönetmeliği) bulunur. Bu bakımdan, öğrencilerin imaretlere nasıl girecekleri, ne kadar yemek alacakları, nerede ve nasıl oturmaları gerektiğine varıncaya kadar her türlü hareketleri bir nizama bağlanmıştır.

Osmanlı Türklerinde ilk imaret 1336 yılında İznik’te Orhan Bey tarafından yaptırılmış ve vakfedilmiştir. Mimari açıdan baktığımızda, Osmanlı dönemin deki imaretler, Bina olarak tek başına olabildiği gibi bir kısmı da külliye halinde yapılmıştır. On altıncı asırdan sonra külliye olarak yapılan imaret binalarının iki yanına bitişik birer misafirhane ve ortada namaz kılınacak bir bölüm ile şadırvan bulunurdu. Yemek yenilecek odalar, erzakların saklandığı uygun ambarlar, aşçı ve görevlilerin kalacakları yerler imaretin bölümlerini oluştururdu. Çoğu imaretlerde ekmek pişirilen fırınlar olurdu. “İmaretlerde, imaret şeyhi, vekilharç(alış veriş sorumlusu), kâtip, nakib(başkan), bevvap(hademe), aşçı, ekmekçi, kilerci, kiler kâtibi, et hamalı, ambarcı, buğday ve pirinç ayıklayanlar, kasekaş(çanak, çömlek sorumlusu), ferraşlar(temizlik işçileri), kayyım(vakıf mallarını idare eden kişi), çerağdar(aydınlatmadan sorumlu kişi mum ve kandillere bakan) ve hamallar görev yapardı.

İmaret’lerin tamirat ve işletme giderlerini karşılamak, bu sistemin muhafaza ve sürekliliğini temini için, çevrelerinde han hamam, dükkan gibi yerler yaptırılmış, vakfedilen daha başka bina ve arazi gelirleriyle birlikte, kesintisiz olarak fakir, yoksul ve kimsesizlere sıcak aş verilmiştir. Bu konudaki belgelerde, İstanbul’da bir kısım imaretlerde günde bin kişiye öğle ve akşam yemeğinin verildiği, bu imaretlerde kimsesiz ve yoksulların yanı sıra, medrese talebeleri cami ve hayrat görevlileri, fakirler, misafirler, Allah rızası için doyurulduğu belirtilmektedir. Bu sayede insanların yoksulluk ve açlık nedeniyle bir takım kötü işlere ve yollara yönelmeleri önlenmiştir.

Gazi Evrenos Bey İmareti:
Gümülcine şehir merkezine yakın Eski Camii’nin arka tarafında kalan imaret Osmanlı Türk mimarisinin ilk örneklerindendir. Gümülcine’nin fethinden hemen sonra yapıldığı zannediliyor.Tahmini olarak 1365-1385 yılları arasında yaptırıldığı düşünülmektedir.Avrupa’da ayakta kalmış en eski Osmanlı Türk yapısı olmasıyla da ayrı önem kazanır.

İçinde camii ve mektepte bulunmaktaydı, yakınlarındaki hamamında imarete ait olduğu bilinmektedir.

Evliya Çelebi seyahatnamesinde Gümülcine’deki İmaretin şehir çarşısında bulunduğunu ve gayet mamur bir kurum olduğu, imaretin misafirhane ,yemekhane ve hamam gibi kısımları olduğu, ayrıca buradaki misafirlerin hayvanlarına da vakıf tarafında yulaf verildiği bilinmektedir.

Yapı erken Osmanlı mimarisin tipik bir örneğidir. T planlı camiler kategorisine girer fakat türünün tek örneğidir. Osmanlı’nın bize bıraktığı bu önemli eser yıllarca elektrik idaresi(ΔΕΗ) tarafından santral olarak kullanılmıştır bu dönemde çok büyük hasar gören yapı orijinalliğini azda olsa yitirmiştir. Minaresi yok olmuş demir ve beton takviyelerle değişime uğramıştır. Günümüzde Hıristiyanlık müzesi olarak faaliyet göstermektedir.

Türünün istisna bir örneği olan bu şaheser şehrin orta yerinde azınlık tarafından yalnızlığa tek edilmiştir. İmaretin varlığı zamanla unutulmuş gitmiş. Gümülcine’de bir imaret olduğunu azınlığa hatırlatacak kurum ve kimselerin olmamasıda üzücü bir olaydır.

Nedense atalarımızdan kalan eserlere sahip çıkmak çok zor geliyor.

Düzenlenen kokteyllerde, eğlencelerde, gecelerde rakı masasında memleket kurtarmaktan başka işleri olmayan, ama iş bir şeyler yapmaya gelince kulakları tıkanan ve sağır olan büyüklerimiz koskoca bir Gazi Evrenos Bey imareti aslından çıkıp bir Hıristiyanlık müzesi yapılırken oturdukları masada fikir terapisi ve imaret sahilinde denize girmekten başka ne yaptılar.Bir imaret yok edilirken…

İlk okullarda ders kitaplarında olması gereken konuların başında gelir Batı Trakya’daki Osmanlı eserleri. Hadi ders kitaplarına koyduramadın anladık , bari okullarda seminerler düzenle ,hadi onu da yapamadın, köylerde seminerler düzenle halkı bilgilendir.Yıllarca bu halkın sırtından geçindiniz bari hakkını verin ki yatağınızda rahat uyuyun…

Aldığım tebrikler azınlığın bu konulara olan ilgisi ve merakı beni gerçekten çok gururlandırdı.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
YAZARIN SON YAZILARI
Gazi Evrenos Bey İmareti - 12 Mayıs 2011 13:22
Dimetoka`da bir Şaheser - 4 Ocak 2011 23:28
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ