Yunanistan Seçimini Yaptı: Yeniden Karamanlis

Dr. Gözde Kılıç Yaşın

Yunanistan 16 Eylül Pazar günü seçimlere gitti ve merkez sağ Yeni Demokrasi Partisi (YDP) sandıktan birinci parti olarak çıktı. Bir dönem daha başbakanlık görevini yürütecek olan Kostas Karamanlis partisinin ilk kez üst üste iki dönem parlamento çoğunluğunu kazanmasındaki baş mimar. 7 Mart 2004 tarihinde gerçekleştirilen genel seçim, YDP’nin son 22 yılın 19 yılında ülkeyi yönetmiş olan PASOK’un (Panhelenik Sosyalist Hareketi)önüne geçmesiile sonuçlanmıştı. Şimdi başarı perçinlendi. Ancak bu zafer pek de kolay kazanılmadı. YDP meclis çoğunluğunu elde etti ama ancak tek başına hükümet kurabilecek kadar milletvekili çıkardı. Yani bir önceki seçimlere göre ciddi oy kaybına uğradı.

Hükümet Başarısı

Partisinin başına geçtiği 1997 yılında parti içinde sıkı bir yeniden yapılandırmaya girişen Karamanlis 2004 seçimlerinde ezici bir çoğunlukla ülke yönetimine geldiğinde de yeni bir nefes arayışındaki Yunanistan için Dünya’ya açılan yeni bir pencere oldu. İktidara gelir gelmez önceliği Atina 2004 Yaz Olimpiyat oyunlarına verdi. İktidarı devraldığında alt yapı çalışmaları yetişmeyecek gibi görünüyordu ve hatta olimpiyatların başka bir ülkeye taşınması ihtimali konuşuluyordu. Hazırlıkları yürüten kültür bakanlığının bizzat başına geçerek kişisel sorumluluk üstlendi ve olimpiyat meşalesinin Yunanistan sokaklarında dolaştırılmasını bizzat sağladı. “Gelmiş geçmiş en iyi ve en güvenli” Olimpiyat Oyunları sözünü yerine getirdi. Ama aynı zamanda gelmiş geçmiş en pahalı oyunlardı; 7 milyar Euro’ya ulaşan maliyet beklenenden çok fazla olmuştu. Fazla kısmı vatandaşa yansıdı, vergiler yükseldi. Hızlı trenler, Orta Yunanistan’ı Mora Yarımadası’na bağlayan Rio-Antirio Köprüsü ve benzeri türden çalışmalar uzun vadeli yatırımlardı; konu kapandı. Karamanlis’i ikinci kez iktidara taşıyan sadece halkın moralinin yükseltilmesi ve Olimpiyatların kaynağı bir ülke olarak böylesi bir organizasyonu hayata geçirmek yoluyla köklere geri dönüşün gururunun yaşatılması değildi.
•2004’te yüzde 7.9 olan bütçe açığının 2007’de yüzde 2.6’ya çekilmesi; işsizliğin yüzde 11.3’ten 8’e düşmesi 2004’ten bu yana yıllık yüzde 4’lük büyümenin sağlanması şüphesiz ki ölçülebilir başarılardandı.
•Neredeyse 15 yıldır ülkeler arası görüşmeler boyutunda kalan Burgaz Petrol Boru Hattı Projesinin nihayet devlet başkanları düzeyinde imzalanması da öyleydi.
•Yunanistan Balkanlarda kavşak ülke olmayı, kuzey-güney ve doğu-batı rotasında uzanacak kara ve tren yolları ile doğal gaz ve petrol boru hatlarının kesişme noktasında bulunmayı hedefliyordu; Karamanlis döneminde bu hedefe büyük ölçüde ulaşıldı.
•Yunanistan “Yeşil Kuşak” teorisinin yarattığı gerilimi bir yana bırakmış ve komşularıyla sorunlarını ve dolayısıyla korkularını AB havucunu kullanarak ve Balkanların başat ekonomisi haline gelerek çevre ülkelerin ekonomisine sızma ve siyasi bağımlılık yaratma politikasıyla çözmeye girişmişti. Karamanlis döneminde bu konuda önemli adımlar atıldı; Yunanistan Telekom alanında ve bankacılık sektöründe Balkanları etkisi altına aldı, yatırımlarını da çok ciddi ölçülerde arttırdı.

Açıkçası Karamanlis’in iktidara gelir gelmez çizdiği yol haritasında hedeflere tam olarak varılamadığının ve bazı noktalarda da sapmalar olduğunun da altı çizilmeli:
•Ekonomik büyüme, enflasyonun düşmesi gibi “iyi” şeyler halkın hoşlanmayacağı türden düzenlemeleri gerektiriyordu. Emeklilik sisteminin düzenlenmesi bunlardan birisiydi ve bu konu yeni döneme bırakılacak denli çok eleştiri aldı. Özelleştirme politikaları gibi eğitim alanındaki neredeyse her düzenleme de sokaklara taşan eleştirilere uğradı. Özel üniversitelere izin veren yasaların çıkarılması da gerçekleştirilemedi.
•İlköğretim öğrencilerinin tarih kitaplarında yer alan Türk karşıtı ırkçı ifadelerin değiştirilmesi ise tam bir fiyaskoya döndü. Hâlbuki bu şimdi PASOK’un lideri olan ancak o dönem Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten Papandreu ile dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in başlattığı yakınlaşma döneminin komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi yaklaşımının bir ürünüydü. Güven arttırıcı önlemler kapsamında Atina 4 Şubat 2000’de imzalanan Yunanistan-Türkiye Kültürel İşbirliği Antlaşmasının öngördüğü düzenlemenin Yunanistan’daki ayağı 2007’ye kalmış ve yine de gerçekleştirilememişti. Kırk yıldır okutulan ders kitaplarındaki milliyetçiliğin arındırılması amacıyla “kötü Türk” imajını hafifleten ve Türkleri “canavar” olarak gösteren ifadeleri kaldırmak yönünde yapılan düzenlemelerde geri adım atıldı. Bizzat Başbakan ağzından aslında kitaplardaki düzenlemeyi kendisinin de beğenmediği mırıltısının alınması hiç değilse protestocuların evlerine dönmesini sağladı. Gerçi okullar açılmış olmasına rağmen istek üzerine tekrar ırkçı ifadelerle bezenen kitapların henüz dağıtılmamış olması ve bunun seçim sonrasına bırakılması hala tartışılacak bir şeyler olabileceğini gösteriyor.
•Seçimlere kısa bir süre kalmışken ülkeyi kavuran ve yasa boğan yangın felaketinde hükümetin önlem almada yetersiz bulunmuştu. Yangın felaketinin 100.000 hektar orman ve tarım arazisinin yok olmasıyla sonuçlanması, kaçak yapılanma için orman alanlarının kundaklandığı fikrini canlı tuttu. Ancak kamuoyundaki YDP yerinde kim olursa olsun sonucun değişmeyeceği varsayımı ciddi puan kayıplarının önüne geçti. Hele ki yangın mağdurlarına bol keseden dağıtılan yardım paraları hiç değilse felaketin telafisinde yeterli bir hükümet görünümüne sebep oldu. Yine de yangınlardan etkilenen bölgelerin çoğunlukla küçük partileri tercih ettiği görüldü. Elbette ki yardım paralarının sorgusuz dağıtılması da kurcalanmaya müsait bir konuydu ancak 65 kişinin ölümü ve 2500 kişinin evsiz kalmasına sebebiyet veren bir felaketten sonra bu konunun seçim malzemesi yapılması mümkün değildi. Seçimlerin ardından hükümetin bonkörlüğünün vergilere yansıması halinde ise konunun tartışmaya açılacağına şüphe yok.

Erken Seçim

Karamanlis, hükümetin dört yıllık döneminin bitişinden altı ay önce erken seçime giderek partisinin yetkilerini tazelemek istedi. Açıkçası partide bir yıpranmışlık vardı ama bu son demlerine ulaşmamışken seçime gidilirse sandıktan güçlü bir şekilde çıkılacağı umuluyordu. Karamanlis sürpriz erken seçim kararını eğitim ve adalet alanındaki anayasal değişikliklerin hızlandırılması, reformların ve devletin modernleştirme sürecinin bir an önce tamamlanması için halkın güvenoyuna ihtiyacı olduğu gerekçesiyle açıkladı. Ancak son dönem yolsuzluk iddiaları hükümeti yıpratmıştı, artık bir bütçe daha hazırlayacak kredi kalmamıştı, normal seçimlere altı ay kalmışken önemli düzenlemeler yapılamıyordu ve elbette ki kamuoyu yoklamalarına göre PASOK’un arayı kapatmaya başlamış olmasının da büyük etkisi vardı. Üstelik anketlerde güç kazanmaya başladığı görülen aşırı sağ eğilimli parti LAOS’un oylarını büyük ölçüde merkez sağ parti olan YDP’den sağladığı kesindi. Hem PASOK’un hem LAOS’un önünün kesilmesi hem de hazine bonosu alış verişi ile ilgili son yolsuzlukta halkta gittikçe yayılan kızgınlığın etkileri büyümeden erken seçime gitmek mantıklı görünmüştü. Skandallardan bir İngiliz cep telefonu şirketinin ve hatta ABD büyükelçiliğinin karıştığı başbakan, bakanlar, genelkurmay, milletvekilleri ve gazeteciler dahil 100 kadar üst düzey yöneticinin dinlendiğinin ortaya çıkmasıyla patlak veren telekulak skandalı unutulmazlar arasında. Hükümet “milli güvenlik” konusu bir suç karşısında sürecin aydınlatılmasında, sorumluların tespitinde ve gerekli tepkinin gösterilmesi konusunda yetersiz bulunmuş hatta skandalı örtbas etmeye çalışmakla suçlanmıştı. Süt skandalı, 900’lü hat skandalı, hazine bonosu skandalı, Sosyal Güvenlik Fonu’nun zarara uğratılması gibi olaylarda kabine üyelerinin isimlerinin anılması bir yandan PASOK’tan devraldığı ülkeyi yolsuzluklardan arındırma sözü veren Karamanlis hükümetini çift yönlü yıprattı bir yandan da halkta “PASOK, YDP ikisi de aynı” bıkkınlığı yarattı. Nitekim halkın güvensizliğinin genelleşmesi iki partinin de aleyhine bir durum yarattı; iki parti de bir önceki seçimlere göre daha az destek buldu dolayısıyla iki partinin milletvekili sayısı da azaldı.

PASOK’a İkinci Yenilgi

PASOK dört yılda ikinci kez yenildi. Ancak 2007 seçimlerinin mağlubunun daha çok Papandreu olduğunu söylemek gerekir. Papandreu Mart 2004 seçimlerine iki ay kala üstelik Merkez Yürütme Komitesi tarafından değil ABD’deki başkanlık seçimlerini anımsatan bir yöntemle PASOK üyelerine gitmiş ve bir milyondan fazla oy alarak seçilmişti. Ne var ki 20 yıldır ülkeyi yöneten PASOK iktidar yorgunluğu yaşıyordu ve Yunanistan da bir değişim arayışındaydı. 1996’da yönetimin başına gelen Kostas Simitis özellikle dış politikada önemli değişikliklere gitmiş ve seçtiği yol başarıyı da getirmişti. Özellikle Yunanistan hakkındaki uzlaşmaz ülke imajının Simitis döneminde büyük ölçüde değiştirilmesi PASOK döneminin artı hanesinde bulunur. Bunda Türkiye ile ilişkilerde kadim “kontrollü gerginlik” politikasını terk ederek hiç değilse işbirliği ortamı yaratmaya çalışması ve kuzey Balkanlardaki komşularına ambargolar uygulamak gibi sert politikalar yerine uzun vadeli hedeflerle mevcut sorunları ekonomik bağımlılık yaratarak çözmeyi tercih etmesi de etkili olmuştu. Karamanlis iktidarının da dış politikada aynı çizgiyi izlemesi Simitis anlayışının PASOK döneminde yerleştirilmesi başarısının da gösterildiği anlamına geliyor. Aynı dönemde Yunanistan’ın Avrupa Para Birliğine girişi sağlanmış, GKRY’nin AB üyeliği garantilenmişti. Hatta Karamanlis döneminin başarı hanesinde yer alan 2004 Atina Olimpiyatları’nın PASOK döneminde kazanılmış bir hak olduğu da kesin. Ne var ki PASOK iç politikada başarısızlıklara uğramıştı. Eğitim ve sağlık sektörlerine aktarılması beklenen paraların savunma harcamalarına yatırılması öncelikli eleştiri konularından birisiydi. Aynı şekilde yüksek enflasyon ve uygulanan kemer sıkma politikası grevlerin neredeyse her güne ve her iş koluna yayılmasına sebep olmuştu. PASOK milletvekillerinin çıkar ilişkilerine girdiği yönündeki iddialar ve yolsuzluk suçlamaları da tüm bunlara eklenince kamuoyu desteğinin yitirildiği anlaşılıyordu. Seçimlerden sadece iki ay önce bile olsa Simitis’in yerine Papandreu’nun getirilmesi yapılan anketlere göre PASOK’un oylarında toparlanma sağladı. Ancak seçim günü PASOK’un ikinci parti olacağı kaçınılmaz bir gerçekti ve soyadının getirdiği ağırlık ile Papandreu dahi bu gerçeği değiştirememişti.

Evet, PASOK’un 2004’te artık iktidara veda etmesi normaldi ancak 2007’e gelene dek Papandreu partisini toparlanma sürecine sokabilirdi, daha güçlü bir muhalefet yapabilirdi, halkını “başbakan olabileceğine” ikna edebilirdi, dahası son bir yıldır dilinden düşürmediği “erken seçim”e hazırlıklı olabilirdi. Karamanlis’in “erken seçim kararının” bir sürpriz yaratması ve PASOK’un hazırlıksız yakalanması herhalde yapılabilecek en büyük hataydı. Üstelik yolsuzluk iddiaları ve yangınlarda önlem almakta yetersiz kalınması suçlamaları seçimi almak için yeterli olmamıştı ve muhtemelen de ters tepmişti. Dolayısıyla iktidar partisi olmaya alışmış PASOK’lular 2004 seçimlerini partinin yenilgisi olarak kabul edebileceklerse de 2007 seçimlerini Papandreu’nun yenilgisi olarak görmek eğilimindeler. PASOK’un faturası erken saatlerde dededen ve babadan siyasetçi Papandreu’ya kesildi. Nitekim oyların henüz tamamı sayılamamışken yenilgiyi kabul ettiğini açıklayan Papandreu daha ilk geceden partisinden güven isteyeceğini söyleyerek genel kurul kapısını aralamıştı.

Gerçek kazanlar küçükler ve Kilise

Seçimin bir mağlubu ve bir de kazananı var. Ancak bu seçimlerin bir de “gerçek kazananı” vardı; küçük partiler/üçüncü partiler. Önceki seçimlerde PASOK ya da YDP’ye verilen oyların yüzde 6’lık kadar kısmını bu kez küçük partiler almıştı. Bu üçüncü partiler lehine 28 yeni milletvekili anlamına geliyor. Meclise bugüne dek iki büyük parti dışında iki de küçük parti girerdi ve bunların geçen seçimlerde ki toplam oy oranı yüzde 9 iken bu kez üç küçük parti yüzde 15’lik oy oranıyla mecliste yer alacak. Yunanistan Komünist Partisi (KKE) yüzde 7.4 ile 22 milletvekili, Radikal Sol İttifak (Syriza) yüzde 4.4 ile 14 milletvekili çıkardı. Aşırı sağ eğilimli olarak tanımlanan milliyetçi LAOS grubu da yüzde 3.79 civarında oy alarak 10 sandalye kazandı ve parlamentoya beşinci sırada giren parti oldu. Bu anlamda aslında sadece PASOK değil YDP de kaybetti.

YDP tekrar iktidar parti oldu ancak parlamentoda sayısal açıdan güç kaybetti. Karamanlis halkın mesajını anlamış görünüyordu: “Halktan yeni bir dört yıl yetki aldık. Daha iyi olmak hataları tekrarlamamak için çalışacağız.” Sayısal çoğunluğun zayıflaması hem icraatların yasalaşmasını zorlaştıracaktır hem de parlamentonun yasama kanadının hükümet üzerindeki denetim ve baskısını arttıracaktır. Artık YDP hassas bir çoğunluğa sahip; Karamanlis sürdürmeyi planladığı reform paketlerini ve hükümeti programını meclisten geçirirken daha güçlü bir muhalefetle karşılaşacaktır. Üstelik LAOS gibi aşırı sağ eğilimdeki ve Kilise’nin etkisi altındaki bir partinin meclisteki bütün havayı değiştireceği de kesin. Kilise, hükümeti denetleme işini genellikle dolaylı yollardan yaparken bu kez bunu meclis sıralarından gözlerinin içine bakarak yapacak. Bunu anlamak için ilköğretim okullarının tarih kitaplarındaki ırkçı ifadelerin kaldırılması yönündeki çabaların Kilisenin örgütlemesiyle sokağa dökülen göstericilerin tepkileri nedeniyle durdurulduğunu ve geri adım atıldığını hatırlamak yeterli olacaktır. Kuşkusuz ki hassas konularda Karamanlis’in ve partisinin hareket kabiliyeti önemli ölçüde kısıtlanacak. Herhalde anayasal anlamda da laik bir ülkeden bahsetmediğimiz biliniyordur. Geçen iktidar döneminde parlamentoda ezici çoğunluğa sahip olmasına rağmen eleştirileri göze alamayarak Karamanlis’in Türkiye’ye yapacağı resmi ziyareti defalarca ertelediği hatırlanacak olursa bu dönem biraz daha zorlu geçecek gibi görünüyor. Türkiye açısından ise Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin seyrindeki iyileşmenin YDP’nin 2004 iktidarı ile sekteye uğradığının altını çizerek ikinci dönemden de fazla bir şey beklememenin yerinde olacağını belirtmek gerekir. Yaratılmaya çalışılan sözde Pontus Soykırımı fenomeni dahi bunu tek başına kanıtlamaya yeterli görünüyor. Çünkü Yunanistan devlet olarak ilk kez 19 Mayıs 2007’deki anma törenlerinde üst düzeyde katılım gösterdi; Dışişleri Bakanı Bakoyanni, Cumhurbaşkanı Papulias ve Başbakan Karamanlis törenlerde hazır bulundu.

Yunanistan Seçimleri

Yunanistan Seçimleri
Yeni Demokrasi Hareketi
 
PASOK
Yıllar
Oy Oranı %
Sandalye Sayısı
Oy Oranı %
Sandalye sayısı
1996
38.12
102
41.49
159
2000
42.70
125
43.80
158
2004
45.36
165
40.55
117
2007
41.86
151
38.2
102

 

Gözde Kılıç Yaşın
TÜRKSAM Balkanlar Uzmanı

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ