Yunanistan’ın ekonomik durumu

Barış Hasan

Yunanistan’ın içinde bulunduğu ekonomik kriz haftalardır Avrupa’nın ve dünyanın gündeminde üst sıraları meşgul ediyor. Yunanistan’ın durumu aslında sadece Yunanistan’ı ilgilendiren bir konu değil. Yunanistan’ın sürüklendiği ekonomik kriz, Euro bölgesinde bulunan ve üretim kapasitesi yeterli olmadığı halde tüketim fazlasının bulunduğu ülkelerin her an karşılaşabileceği türden bir kriz. Hatırlarsanız, Yunanistan’dan önce Macaristan ekonomisi iflasın eşiğine gelmişti. Şu an Macarlar da yakalarını toparlamak için çabalıyorlar. Yunanistan’ın ardından da İspanya ve Portekiz benzer krizlerin eşiğinde.

MAASTRİCHT KRİTERLERİ

Avrupa Birliği’nin ekonomik anlamda yükünü çeken iki ülke var: Almanya ve Fransa. Akıllı İngilizler, güçlü ekonomilerine rağmen, AB’ye yeni katılan ülkelerin getirdiği ekonomik yükten her zaman sıyrılmayı başardılar. Euro’yu da kabul etmediler ve İngiliz ekonomisi AB ekonomisinden bağımsız durumda. Ama Almanya ve Fransa, yeni katılan ülkelerin AB’nin ekonomik kriterlerine ulaşabilmeleri için yapılan fonlamaların büyük bir miktarını üstlendiler. Bu ne demek; Alman ve Fransız vatandaşlarının ürettiklerinden elde edilen karlar ve vergiler AB fonlarının büyük bir kısmının oluşturulması için kullanıldı. Oluşan fonlar da, Yunanistan, Portekiz, İspanya, İtalya, daha sonra da Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelere, Maastricht Kriterleri’nde belirlenen AB seviyesine ulaşabilmeleri için karşılıksız hibe olarak verildi. Sözün kısası, Fransızlar ve Almanlar çalıştı; Yunanlılar, İtalyanlar, İspanyollar ve AB’ye sonradan katılanlar işin yeme kısmıyla ilgilendiler.

TEMEL İKTİSADİ ANLAYIŞ

Şimdi, Yunanistan’ın geldiği kriz, AB’nin temel iktisadi anlayışını derinden sarsıyor. 1981’de AB’ye tam üye olan Yunanistan, gerek katılım öncesi, gerekse de katılımdan sonra AB’den milyarlarca Euro (bazı araştırmalar bu miktarın 300 milyar Euro’nun üzerinde olduğunu gösteriyor) karşılıksız hibe aldı. Ancak buna rağmen Yunan ekonomisi bir türlü yeterli üretim kapasitesine ulaşamadı ve en sonunda kaçınılmaz olan kriz patlak verdi. Krizin en önemli sebebi AB’nin verdiği hibelerin, ekonomiyi kalkındırmak için kullanılmayıp direk ceplere indirilmesi. Yani yolsuzluk. AB’de bunu bilmeyen de yok. Yunanistan AB içinde yolsuzlukların en fazla olduğu ülke konumunda. Avrupalıların fazla ses çıkarmadığına aldırmamak lazım. Çünkü, yıllardır Yunanistan’a karşı gözleri kapalı durumdalar ve Yunanistan ne yapsa ses çıkarmıyorlar. Yunanistan’da yolsuzluklar o kadar had safhadaki, bir önceki Karamanlis hükümeti döneminde sadece bürokratlar değil, bakanlar bile açıktan ve yüzsüzce yolsuzluklara karıştılar ve biraz da olsa Avrupalılardan utanmış olacaklar ki istifa ettiler. Bir örnek daha verelim: AB, 90’ların sonunda ulusal hava yolu şirketi Olympic Airlines’ın kalkındırılması için Yunanistan’a 2 milyar Euro’nun üzerinde hibe verdi. Fakat, Yunanlılar bu parayı o kadar güzel kullandılar ki! Olympic Airlines geçen Eylül ayında iflasını açıkladı ve bir Arap konsorsiyumuna satıldı. Olympic Airlines şu an uçuşlarını da büyük ölçüde durdurmuş bulunuyor. Bu konu en son, mahkemeye taşındı; AB Yunanistan’ı mahkemeye verdi ve Birlik tarihinde ilk kez bir üyesiyle mahkemelik oldu.

Yunan ekonomisi şu an iflasın eşiğinde. Memurların maaşları donduruldu. İşçilere ve çiftçilere ödemeleri yapılamıyor. Hükümet iflas açıklamaktan kaçmanın yollarını arıyor. Bu büyük bir rezalet olacağı için tabii yine AB’nin Yunanistan’ı kurtarmasını bekliyorlar. AB (aslında Almanya ve Fransa) Yunanistan konusunda ısrarla gözlerini kapatmaya devam ettiği için Yunanistan’ı yine kurtaracaklar. Ancak, bu kez tahminen çok ağır şartlar altında Yunanistan’a hibe ve krediler verilecek. Bir süre nefes almaları sağlanacak. Ancak, Yunanistan ve Yunanistan gibi yatmaya alışmış İtalya, İspanya, Portekiz gibi ülkeler bu kafayla gittikleri takdirde Alman ve Fransız vatandaşları bu enayilik durumlarına daha ne kadar katlanır orası bilinmez.

Konu aslında o kadar uzun ve derin ki, neresinden tutup tartışsak bilinmez. Bu hafta, Yunanistan ekonomisinin içinde bulunduğu vahim halleri gizleme girişimleriyle ilgili skandal haberler okuduk. 2000 yılında, finansal felaketi gizlemek için Amerikalı yatırım bankası Goldman Sachs ile Yunanistan arasında bir takım anlaşmalar yapıldığı ortaya çıktı. Tam bir rezalet!

Bu gelişmelerin ardından, belki para yardımı yapacak olan Avrupa Birliği, artık Yunanlıların ekonomiyi yüzlerine gözlerine bulaştırdığının farkına varmış olacak ki, siyasi destek verme kararıyla yetindi. Biraz da kendi kamuoylarından çekindiler sanırım. Zira, Avrupa vatandaşları ödedikleri vergilerden oluşturulan fonların yan gelip yatanları kurtarmak için harcanmasına ciddi ciddi sinirleniyorlar tabii.

Yunan hükümeti pek çaktırmasa da, AB’nin bu kararı Yunanistan için tam bir hayal kırıklığı. Çünkü onlar, ağa babalarının nakit kredi vererek kendilerini kurtaracağından emindiler. Peki, şimdi ne olacak bu Yunanistan’ın hali?

Çok sıkı tedbirler almak zorundalar. Nitekim, hükümet üç yıllık kemer sıkma planı açıkladı. Devlet memurları aynı maaşlara talim edecek. Üst düzey memurların maaşlarında kesintiler yapılacak, bazı üst düzey memurların maaşları belirli bir süre dondurulacak. Misal, Yunanistan Genelkurmay Başkanı’nın maaşı 35 bin Euro imiş. Yalan söylemiyorum, Yunan gazeteleri bazı üst düzey kamu görevlilerinin maaşlarını resmi belgelere dayanarak açıkladılar. Yunanistan’da çok yüksek maaşlar alıp, pek bir iş yapmayan binlerce memur olduğu biliniyor.

Hükümet mecburen, çalışan her kesim için vergileri arttıracak. Bu da pahalılığı ve alım gücünün düşmesini beraberinde getirecek ki, eğlenmeye pek düşkün Yunanlılar, akşam sefalarından biraz feragat etmek durumunda kalıp evlerine kapanacaklar. Tabii, vergi artışlarının getireceği sosyal sorunlar ve tepkiler cabası. Bu noktada, hükümetin dengeyi iyi kurması lazım.

Özelleştirme yanlıları için bu kriz büyük bir fırsat. Yunanistan her ne kadar AB üyesi olsa da, aslında kapitalizmin en az girebildiği nadir Avrupa ülkelerinden biri. Ülkede bir çok önemli kurum hala devletin elinde ve AB’nin istediği özelleştirmeler, halkın da sert tepkileri sonucu, pek yapılamıyordu. Şimdi, mecburen bir çok devlet teşekkülü satılacak. İlk olarak Olympic Airlines’la başlandı bu işe zaten. İtinayla batırdıkları ulusal hava yolu şirketi Olympic Airlines bir Arap konsorsiyumuna satıldı. Bu durumda, yabancı sermaye ülke ekonomisine daha çok entegre olacak ve Yunanlılar pek hoşlanmasalar da yabancı sermayenin etkisini günlük hayatlarında daha çok hissetmeye başlayacaklar. Tahminen eğitimde de özelleştirmelere gidilecek. Geçen yıl sokaklara dökülüp ortalığı yakan üniversite öğrencileri bu kez ne yapar bilinmez!

Elbette ki, en çok kazandıran sektör olan turizmde de (zaten son birkaç yıldır gerileme içindelerdi ve Türkiye’ye geçilmişlerdi) gerileyecekleri aşikar. Avrupalı turistlerin büyük bir çoğunluğu gittikçe pahalılaşan bir ülkeye gitmeyi pek tercih etmeyeceklerdir. Bu durumda, önümüzdeki birkaç yıl içinde, Yunanistan yerine Türkiye’yi tercih eden turist sayısında artış beklenebilir. Sözün özü, zor günler bekliyor komşuyu!

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ