Yanya Savunması ve Esat Paşa

Ayhan Demir

Netice itibariyle Balkan Harbi, Osmanlı Devleti’ni derin bir hüzne boğmuşsa da, İşkodra ve Edirne’de olduğu gibi, Osmanlı Ordusu Yanya’da da kahramanca savaşmıştır. Bu yazı dizisinde Yanya Kolordu Komutanı Esat Paşa ve Kolordu mensubu vatan evlatlarının kahramanca direnişlerini tüm ayrıntılarıyla okuyabilirsiniz…

1699’da imzalanan Karlofça Antlaşmasından itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nda toprak kaybının başlaması ve 1789 Fransız İhtilali’nin olması ve milliyetçilik fikirlerinin gelişmesi yeni yeni sorunların oluşmasına sebep oldu. İngiltere’nin Adriyatik Denizi’ndeki Yedi Ada’yı bağımsız hale getirmesi, özellikle Balkanlardaki, Türk ve diğer millerden Müslümanlardan gayrı unsurların bağımsızlık fikrini kamçıladı.

Avrupa devletlerinin zaman zaman yaptıkları fiili müdahaleler ve Osmanlı topraklarını aralarında pazarlık konusu yapmaları durumu gittikçe daha ciddi hale getirmeye başlamıştı. Bir taraftan İngiltere, Fransa ve İtalya Osmanlı Devletinin topraklarına el atmışken, diğer taraftan Rusya ve Avusturya-Macaristan devletleri de, Osmanlı Devleti ile yakından ilgilenmeye ve maddi ve manevi olarak destekledikleri azınlıkları kışkırtmaya yönelmişlerdi. Örneğin İngiltere ve Fransa 9 Temmuz 1829’da Babıâli’ye (Osmanlı hükümetine), Mora ve Siklat (Kiklat) adalarında Yunan Devleti’nin kurulması hakkında nota bir nota vermişlerdi. Osmanlı Devleti bu notayı reddettiyse de, bu iki devlet, Rusya’yı da aralarına alarak, düzenledikleri protokol doğrultusunda Yunanistan’ı kurdular ve kurulan Yunanistan’ın kuzey sınırını Aspropotamos Nehri’nin ağzından Spercheyos Nehri’nin ağzına uzanan hat olarak ilan ettiler. Neticede 1828’deki Osmanlı-Rus Harbinden bitkin halde çıkmış olan Osmanlı Devleti İngiltere, Fransa ve Rusya’nın isteklerine boyun eğerek, 24 Nisan 1830’da Yunan Devletini resmen tanımak zorunda kaldı.

Osmanlı Devleti’nin Berlin Barış Anlaşmasındaki fedakârlıkları ve iyi niyetli yaklaşımları da Balkanlarda sükûnetin tesis edilmesini sağlayamadı. Aksine Osmanlı topraklarına göz koyan düşmanların siyasi oyun ve yağmaları her geçen gün gittikçe büyüyen ortaya yeni sorunların ortaya çıkmasına sebep oldu. Yunanlılar işi bir bahane ile 1897’de ayaklanan Girit’e yardım için asker göndermeye kadar vardırdılar. Ardından da Girit’in Yunanistan’a katılmasını talep ettiler. Bu girişimde başarısız olunca 18 Nisan 1897’de Osmanlı Devletine harp ilan ettiler. Ancak Ethem Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri Yunan ordusuna gerekli cevabı vermekte gecikmedi. Yok, olma noktasına gelen Yunanistan, dünya devletlerine yalvararak ateşkes imzalamak zorunda kaldı. Alman İmparatoru ve Rus çarının devreye girmesiyle 4 Aralık 1897’de imzalanan barış anlaşması, dökülen Osmanlı kanıyla orantılı olmadı. Yunanistan Ufak tefek sınır düzeltmeleri ve dört milyon liralık harp tazminatı ile kurtuldu. İmzalanan anlaşma aynı zamanda Batılıların; “Osmanlı Devletinden koparılan, hıristiyaların yaşadığı, bir bölgenin silah gücüyle de olsa Osmanlı Devletine katılmasına artık müsaade edilmeyecektir” düşüncesinin acık tezahürüdür. Harp sırasında Osmanlı ordusu tarafından zapt edilen Teselya’nın Berlin anlaşması ile Yunanlılara verilmesi bunun en somut ifadesiydi.

İtalyanların Trablusgarp’a saldırısını fırsat bilen Bulgar ve Sırplar da aralarında başlayan görüşmeler sonucunda ittifakın temellerini attılar. Rus Çarının kişisel ağırlığını kullanmasıyla da 13 Mart 1912’de iki devlet arasında ittifak anlaşması imzalandı. Bulgar-Sırp ittifakının kesin şeklini almasının ardından 29 Mayıs 1912 tarihinde Bulgar-Yunan İttifak anlaşması da kesinleşti. Bu anlaşmaya göre Osmanlı Devletine karşı Yunanistan 120.000, Bulgaristan 300.000 kişilik kuvvet temin edecekti. Bulgar-Sırp-Karadağlıların anlaşmasına göre de, Sırbistan 120.000, Karadağ 40.000 kişilik kuvveti aynı amaç için kullanacaktı.

Bulgar-Sırp-Yunan ittifakı

Balkan Devletleri, harp hazırlıklarını sürdürürken Osmanlı devleti birçok zorlukla karşı karşıya olduğundan elden geldiğince harpten kaçınmaya ve eğere harpten kaçınmak mümkün değilse geciktirmeye çalışmaktaydı. Hatta İngiltere ve Fransa’ya, Balkan Devletlerine baskı yapmalarına karşılık Rumeli’den ödün vermeye ve Yunanistan limanlarının ablukasını kaldırmaya hazır olduğunu bile önerdi. Ancak Osmanlı Devleti, hiçbir devletten beklediği yardımı bulamadı, siyasi bir yalnızlık içinde kaldı.

Osmanlı Devleti için savaştan başka çıkar yol kalmamıştı. Osmanlı Ordusu Başkomutanlığı 1912–1913 Sefer Planlarını muhtelif devletlerle girişilecek harp ihtimallerine göre göz önünde tutarak 12 farklı duruma göre hazırladı.

Seferberlik ve harp ilanı

30 Eylül 1912’de Bulgaristan, Sırbistan Karadağ ve Yunanistan’ın gizli olarak yaptıkları harp hazırlıklarını hızlandırarak açıktan açığa savaş hazırlığı yapmaya başlayınca Osmanlı Devleti de 1 Ekim 1912’de seferberlik ilan etti.

Başkomutanlıkça 1 Ekim 1912 günü 5 numaralı sefer planının uygulanması kararını aldı. Bu kararı Selanik’te bulunan İkinci Ordu Müfettişliği’ne de bildirdi. Ancak 5 numaralı plan ortalarda yoktu. Plana ne olmuştu? Bu sorunun yanıtını kimse bilmiyordu. Bu nedenle daha başlangıçta büyük bir şaşkınlık yaşanmış ve İkinci Ordu Komutanlığına 4 numaralı plan gönderilmişti.

Bulgaristan, Sırbistan Karadağ ve Yunanistan’dan oluşan Balkan devletleri, ittifaktan aldıkları güçten ve Osmanlı Devleti’nin İtalya ile harbi esnasında iyice gün yüzüne çıkan güçsüzlükten yararlanarak 13 Ekim 1912’de birlikte hazırladıkları bir notayı elçilikleri kanalı ile Osmanlı Devletine ilettiler. Osmanlı Devletinin egemenliği ile bağdaşmayan istekler dolu bu nota Osmanlı Devleti’nin seferberlik emrini geri almasına dair diplomasi terbiyesinden mahrum bir hükmü bile içeriyordu.

Notayı devletin içişlerine karışmak ve milli gururu zedelemek olarak değerlendiren Babıâli notaya karşılık vermedi ve 15 Ekim 1912’de Balkan devletlerindeki elçilerini geri çağırdı. Sırp ve Bulgar kıtalarının sınır tacizlerine başlaması üzerine de 16 Ekim 1912 günü Başkomutanlık Şark ve Garp ordularına taarruz emri verdi. Mareşal Fevzi Çakmak Garbi Rumeli’nin Sureti Ziya-ı ve Balkan Harbinde Garp Cephesi kitabının 77. sayfasında Osmanlı ordusunun o günkü durumu şu şekilde anlatıyordu:

Seferberlik ilanından sonra Anadolu’dan gelebilen birkaç bin giysisiz celp eratının dâhil edilmesiyle Anadolu tarafı er mevcudu 40.000’i geçmezdi. Buna Rumeli nüfusunun en çok 80.000 erini de eklersek silâhaltında, 120.000 erden fazla değildi.

Osmanlı ordusu seferberlik ve yığınak uygulamalarının yetersizliği içinde çırpınırken 18 Ekim 1912 günü Yunan Devleti ile Osmanlı Devleti arasında harbin başladığı haberi geldi. Megalo İdea’yı (Büyük Ülkü) gerçekleştirmek isteyen Yunan ordusu her ne kadar denizde güçlü olsa da karada zayıftı. Osmanlı ordusuna karşı böyle bir harekâtı tek başına gerçekleştirecek kuvvette değildi. Nitekim bu harpte böyle olmuş ve Yunan birlikleri; Üsküp, Manastır, Selanik’teki Osmanlı ordusuna karşı Sırp ve Bulgar orduları ile birlikte hareket etmişlerdir. Yunan ordusuna biçilen vazife Anadolu ve Rumeli arasında Ege Denizi’nde, Osmanlı ordusunun deniz ulaşımını engellemekti. Bunun için kuvvetlerinin küçük bir kısmı ile Arnavutluk kıyılarını abluka ederek, Epir ordusu ile işbirliği yapacak, büyük bir kısmı ile de, Çanakkale Boğazı ve Anadolu kıyıları abluka edilerek, Teselya ordusunun taarruz harekâtını denizden destekleyecekti. Selanik ele geçirildikten sonra Yunan ordusu tümü ile Osmanlı Garp Ordusu gerilerine İştip doğrultusunda ilerlenecekti.

Neticesi itibariyle Balkan Harbi Osmanlı’yı derin bir hüzne boğmuşsa da, Birinci Osmanlı Ordusu (Bulgar ve Sırplara karşı) ve İkinci Osmanlı Ordusu (Sırp, Karadağ ve Yunanlılara karşı) mensubu vatan evlatlarının üzerlerine düşen vazifeyi, tüm olumsuz şartlara rağmen, fazlasıyla yapmışlardır. İşkodra ve Edirne ile birlikte Balkanlar’daki en önemli direniş noktalarından biri olan Yanya’daki savunma bunun açık ispatıdır.

Yanya vilayeti

Yanya kuzeyden İşkodra, güneyden Narda Körfezi, doğudan kısmen Manastır ve Yunan Teselya toprakları, batıdan Adriyatik Denizi ile çevrilmiş 18.200 km2’lik genişlikte bir vilayetti. Yanya vilayeti dört sancaktan meydana gelmekteydi: Berat, Gjirokastra, Yanya ve Preveze. [Balkan Harbinde Yanya Savunması ve Esat Paşa, Sayfa 43]

Yanya vilayetinin o dönemdeki nüfusu yaklaşık 650.000, Yanya Sancağı’nın 166.691, Yanya şehrinin ise 35.000 kadardı. 1910 yılındaki bir Osmanlı istatistiğine göre vilayette, 238.252 Müslüman, 102.225 Ortodoks Arnavut ve 205.000 diğer milletlere mensup insanlardan oluşmaktaydı. Yanya ahalisinin %55-60’ı Arnavut ve vilayete hâkim olan dini grup ise %55–60 ile hıristiyanlardı. Mevcut Arnavutların 2/3’ü Müslüman’dı.

Yanya Sancağı’nda, 1910 yılında genel nüfus içerisinde 37.000 Müslüman, 16.000 Ortodoks ve 3.000 Katolik Arnavut tespit edilmişti. Yanya sancağı halkının dörtte biri Arnavut’tu. Umumi nüfusun %18-20’sini oluşturan Müslümanların tamamı Arnavut’tu.

Yanya kazasının 1907 nüfusu ise 20.000’di ve bunların 10.000’i Yunan-Ortodoks hıristiyan, 5.000’i de yahudiydi. Şehir merkezi ise lisan ve görünüş olarak Yunanlı şeklinde gözükmekteydi. [Arnavutluk Müslümanları, Sayfa 129, 130, 140 ve 143]

Yanya ilk olarak Yıldırım Beyazıt zamanında barış yoluyla Osmanlı idaresine geçmişse de sonradan elden çıkmıştır. Kesin olarak Osmanlı toprağı olması 1401 yılında II. Murat döneminde sağlanmıştır.

Esat Paşa ve  Yanya Kolordusu

Yanya Savunmasından bahsedip de Yanya Savunması kahramanı Esat Paşa’dan bahsetmemek mümkün değildir. [Esat Paşa’yı İşkodra müdafilerinden Esad Paşa Toptani ile karıştırmamak gerekir.] Yanya Savunması kahramanı Esat Paşa (Esat BÜLKAT), kaderin garip bir cilvesidir ki, II. Murat döneminde Yanya’yı teslim alan Taşkentli Mehmet Kaçı’nın ahfadındandır. Dedesi Yanya İlçesi Emlak Müdürü Vehib Efendi’nin torunu ve Yanya Belediye Başkanı Mehmet Emin Efendi’nin oğludur.

Esat Paşa, Osmanlı-Yunan Harbi’nde Tümen Kurmayı, Hapr Okulu Öğretim Kurulu Başkanı, Üçüncü Ordu Müşir Vekili (Bugün Karşılığı Olmayan Bir Unvan), Dördüncü Ordu Kurmay Başkanı, Dördüncü Ordu Müşir Vekili, Genelkurmay İkinci Başkanı, Genel Levazım İşleri Başkanı, Piyade İstişare Kurulu Başkanı, 5 İnci Tümen Komutanı, 2 Nci Kolordu Komutanı, İşkodra Mürettep Kuvveti Komutanı, Yanya 23 Ncü Bağımsız Nizamiye Tümeni Komutanı, Tekirdağ 3 Ncü Kolrdu Komutanı, Birinci Cihan Harbinde Çanakkale Kuzey Grubu Komutanı, İstanbul Birinci Ordu Komutanı, Bandırma Beşinci Ordu Komutanı, Batum 3 Ncü Ordu Komutanı Namıyla ve Mğtareke Devresinde Bahariye Nazırı (Deniz Bakanı) sıfatıyla hizmetlerde bulunmuştur. 2 Kasım 1952’de vefat eden Esat Paşa Karacaahmet Mezarlığı’nda ebedi istiratgâhında yatmaktadır.

Selanik’in düşmesinden sonra, Aralık 1912’de Çatalca’daki ateşkesi imzalamadıkları için, Osmanlı ordusu ile Yunan ordusu arasındaki çatışmalar Epir’de devam ederken Esat Paşa’da Yanya Kolordu Komutanlığı görevinde bulunmaktaydı. Epir engebeli ve kötü dağ yollarından geçerek ulaşılabilen bir bölgeydi. Yunan ordusu dağlardaki kış soğuğunda birçok zayiat vermesine rağmen, herhangi bir barış anlaşmasından önce, Epir bölgesinin en önemli yerleşim yeri Yanya’yı ele geçirmek istiyordu. Epir ordusu Yanya’yı tümüyle kuşatacak güçten yoksun olduğundan Teselya ordularından üç tümeni buraya naklettiler. Böylelikle Yanya’daki Yunan ordusunun mevcudu beş tümene ulaşmış oldu.

Mirliva (Tuğgeneral) Emin KORAL, Osmanlı Yanya Kolordusunun kuvvet durumunu Yanya Müdafaası adlı kitabının birinci sayfasında şu şekilde izah etmektedir: “Türk evlatlarından oluşan bir kısım kuvvet, Sırp sınırından alınarak Yanya’ya doğru yola çıkarıldı. Bunların Yanya müdafaasına yetişmeleri de ayrı bir dramdı. Bu Türk evlatları, Sırp sınırından yürüye yürüye, takatten düşerek,  neredeyse bir deri bir kemik olmuş, tanınmayacak halde Yanya’ya vardılar. Yolda hiçbir kapıdan bir dilim ekmek bile almadan Allah’ın bitirdiği otları yiye yiye Yanya’nın imdadına koştular…

Ayhan Demir, Milli Gazeteş,

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
YAZARIN SON YAZILARI
Yunan Eziyeti - 11 Mart 2020 14:19
29 Ocak Olayları - 29 Ocak 2020 22:56
Yunan’ın yaptıkları - 15 Mart 2018 02:42
Yunan zulmü - 29 Kasım 2017 21:52
Yunan’ın Çamerya Soykırımı - 21 Haziran 2017 20:01
Yunanistan’da Ramazan Bayramı - 6 Temmuz 2016 01:18
Arnavutluk’ta Ramazan - 30 Haziran 2016 14:31
Bulgaristan’da Ramazan - 23 Haziran 2016 15:46
Yunanistan’da Ramazan - 15 Haziran 2016 14:09
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ