Bu nasıl bir mantıktır?
Ne zaman ki, Yunanistan ile Türkiye biraz yakınlaşsa, hemen hazırda bekleyen bir kesim çıkıyor ve basıyor yaygarayı: “Ülke elden gidiyor; egemenlik haklarımız, tehlike altında!..”.
Hele ki, bu yakınlaşma kapsamında, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın sorunlarının çözümü konusu da konuşulmaya başlanmışsa, o zaman tehlike daha açık bir şekilde ortaya konuyor ve: “Uyanın ey Yunanlılar; Trakya’mız, elden gidiyor!..” naraları atılarak, vatanını seven tüm Yunanlılar, “göreve” çağırılıyor… Bu kesim, aslı – astarı olamayan bu iddialarına tüm Yunanlıları inandırabilmek veya en azından, kafalarında bir soru işreti oluşturabilmek için, hiçbir fırsatı da, kaçırmıyor.
İşte en son, Gümülcine’de geçtiğimiz günlerde gerçekleşen “2. Türk – Yunan Bölgesel İş Forumu”ndan sonra, bu kesim yine harekete geçti ve: “Türkler, Gümülcine Sanayi Bölgesindeki fabrikalarımızı satın alıyor. Yavaş yavaş, bütün Trakya’yı ele geçirecekler. Biz dostluk masallarıyla oyalanırken, Türkler adım adım hedefe yürüyor.” şeklindeki söylemleriyle, genelde tüm Yunanlıları, özelde ise Batı Trakya’dakileri, Türkiye ve Türklere karşı, kışkırtma yoluna gitti.
Ama bu tarz kışkırtmaları yapan veya bu kışkırtmalara inanan sade vatandaşları da, çok fazla suçlamamak lazım! Çünkü bu ülkedeki gelen mantık, maalesef bu şekilde… Baksanıza, ana muhalefet partisi Yeni Demokrasi’nin (ND) lideri Antonis Samaras, 24 Ocak Pazartesi günü parlamentoda yaptığı gündem dışı konuşmada, Pasok Hükümeti’nin, Türkiye ile yürüttüğü ilişkilerinden duyduğu rahatsızlığı dile getirirken:
"Bu kadar fazla; Türk – Yunan dostluğundan, çok yakında Faliro’da Türk savaş gemilerini seyredeceğiz ve mendil sallayacağız!" şeklinde bir ifade kullanıyor ve Pasok Hükümeti’nden, Türkiye’den şu talepte bulunmasını istiyor: "Kesinlikle, ‘kardeş’ Erdoğan’dan, Ruhban Okulu’nun açılmasını, Trakya’daki ‘sözde’ müftü seçimiyle bağdaştırmaya bir son vermesini, isteyebilirsiniz!"
Bir ülkedeki ana muhalefetin lideri, yani yapılacak bir seçimde, başbakanlık koltuğuna oturma ihtimali yüksek olan biri, Türkiye ile kurulan dostluktan rahatsızlık duyar ve böyle konuşursa, o zaman sokaktaki sade vatandaşa, ne kalmış?
Hani bizde bir söz var ya: “Güler misin, ağlar mısın?” diye, işte gerek ana muhalefet liderinin, gerekse fanatik kesimin söylediklerine bakınca, insan gerçekten ne yapacağına, karar veremiyor.
Neymiş efendim? Türkler Gümülcine Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikaları satın alacaklarmış… Yahu, sözün gelişi zaten oradaki yüz on fabrikanın, sadece onu çalışıyor. Bölgedeki işsizlik oranı, ülke ortalamasının 2 – 3 puan üzerinde ve ekonomik kriz nedeniyle, ülke genelinde olduğu gibi, bölgedeki işsizlik de, her gün biraz daha artmakta.
Şimdi eğer, Türk işadamları, gerçekten bölgedeki fabrikaları satın almak istiyorlarsa, bunun için üzülmeyi bırakın da, sevinin… Unutmayın ki, çalışmaya başlayacak olan her fabrika, bölgedeki insanlar için iş ve aş anlamına geliyor. Sonra, bu fabrikaların çalışmasından ve elde edecekleri karlardan, devlet de, vergi vesaire yöntemlerle bir sürü kazanç elde edecek.
Yunanistan, içinde bulunduğu krizden çıkmak ve iflastan kurtulabilmek için, dünyaya el – avuç açmış para toplamaya çalışıyor, ama sizler, hemen yanı başınızdaki komşunuz Türkiye’den gelecek sıcak parayı, elinizin tersiyle itmeye çalışıyorsunuz.
Bu nasıl bir mantıktır, anlayabilene aşk olsun.
Sezer Rıza, Cumhuriyet Gazetesi
