Bu gidiş nereye?

Batı Trakya

Hani bizde bir söz vardır: “Bindik bir alâmete, gidiyoruz kıyamete…” diye. Sanırım, günümüzde toplumumuzun ve genelde de tüm insanlığın geldiği noktayı en iyi özetleyecek cümle, budur…

Son yıllarda, teknolojinin baş döndürücü bir hızla gelişip – ilerlemesine paralel olarak, insanlar da her geçen gün biraz daha bireyselleşiyor ve birbirlerine, yabancılaşıyorlar… Bu durum, dünyadaki tüm gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlar için olduğu gibi, Azınlığımız açısından da, bir sorun oluşturuyor…

Çok değil, bundan 25 – 30 yıl önce, toplumumuzda var olan sıcak dostluk ilişkilerinin bugün yerini, çıkar ve iş ilişkilerine bıraktığını görüyoruz. Geçmiş yıllarda, tabii bunda, yönetim tarafından uygulanan baskıların da etkisi büyüktü, kendi kültürüne ve değerlerine sıkı sıkıya bağlı, komşuluk ilişkilerine önem veren ve de dayanışma içinde hareket eden toplumumuz, bugün büyük değişime uğramış durumda… Özellikle de, toplumumuzun geleceği olan gençler açısından bakıldığında, yarınlarımızdaki durum, pek de iç açıcı görünmüyor…

Geçmişte, içinde yaşadığı çoğunluğa tamamıyla yabancı olan Azınlığın durumu, bugün, tam tersine dönmüş durumda… Devlet Ortaokul ve Liseleri ile Yunan Üniversiteleri’ne gidişin artmasıyla birlikte, gençlerimizin büyük bir bölümü, çoğunluğun içine karıştı ve onlar gibi giyinip, yaşamaya başladı. Haliyle bu da, daha çok harcamayı ve harcamak için de, daha çok kazanma zorunluluğunu, beraberinde getirdi. Aileler de mecburen, çocukların bitmek tükenmek bilmeyen ihtiyaçlarını karşılayabilmek, aynı zamanda da, karşı komşusundan daha üstün olabilmek için, sürekli bir çaba içerisine girdiler. Toplumdaki artan bu para hırsıyla birlikte, hasetlik – fesatlık da, aldı başını gitti. Kimse, kimsenin olduğunu, istemiyor. Yaşamımızda bir araç olması gereken para, nerdeyse, tek amaç haline geldi.

Toplumumuz düne göre, her alanda büyük bir değişim yaşıyor… Dün hayal bile edilemeyenler, bugün gerçek oldu. Artık gençlerimiz, kız – erkek hiç fark etmiyor, gece yarılarına kadar, eğlence mekânlarında dolaşıyor.

Öte yandan, (mutlaka istisnalar vardır da, biz genelden bahsediyoruz) kızlarımız düğünlerde öyle eskisi gibi sıraya oturup, yavuklularıyla karşıdan karşıya konuşup – işaretleşmek yerine, kuytu ve karanlık köşelerde buluşmayı, tercih ediyorlar. İşin düşündürücü yanı, hani aileler de bundan, pek şikâyetçi değiller. Daha düne kadar, çalı duvarı atlamakta zorlanırken, birden bire “çağ atlamanın” yarattığı şaşkınlıktan olsa gerek, aileler: “Gençlikte olur öyle şeyler…” diyerekten, her şeyi normal karşılıyor…

Tabii ki, toplum olarak, gelişip – ilerlemeyelim, dış dünyaya ve birlikte yaşadığımız çoğunluğa kapılarımızı tamamen kapatalım, demiyoruz… Sadece değişimi yaşarken, ölçüyü kaçırmayalım ve bizi biz yapan değerleri, unutmayalım diyoruz. Çünkü bugünkü gençlere baktığımızda, tek düşüncelerinin: Bol para ve markalı giysiler olduğunu görüyoruz. Bunun ötesinde hiçbir şey, onları pek de ilgilendirmiyor. Yine, çoğu için, mensup oldukları dininin de, bir değeri yok!..  Bu böyle devam ettiği sürece, emin olununuz ki, çok yakında gençlerimiz için, hangi kültüre ve millete ait olduklarının da, bir önemi kalmayacaktır!

Evet; bu manzara karşısında, sizler ne yapıyor, ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama, ben hem sorumlu bir baba, hem de sorumlu bir gazeteci olarak, toplumumuzun geleceği açısından ciddi şekilde endişe duyuyor ve kendi kendime sık sık, şu soruyu soruyorum:

Bu gidiş, nereye?

 

Sezer Rıza, Cumhuriyet Gazetesi

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ