Batacakmıyız yoksa Çıkacakmıyız?

Batı Trakya

Avrupa Birliği (AB) 26 Ekim Çarşamba akşamı tarihi bir toplantıya imza attı. Bu toplantıda sadece Yunanistan’ı değil, tüm Avrupa Birliği’ni derinden sarsan Yunanistan’daki ekonomik krizi ele aldı ve Yunanistan’ın borcunu yüzde 50 oranında azalttı. Zirvede ayrıca Avrupa Finansal İstikrar Fonu’nun da arttırılması karara bağlandı.

Peki bu Yunanistan’da nasıl yankı buldu. İlk önce hükümet cephesine bakalım. AB zirvesinde alınan kararlar hükümeti memnun etmişe benziyor. Hükümet şimdilik nefes aldı. Zira, başbakan Yorgo Papandreu alınan karararı memnuniyetle karşıladı ve son derece başarılı bir sınav verdiklerini söyledi. Maliye Bakanı Evangelos Venizelos’un açıklamaları da aynı paralelde oldu. Venizelos ayrıca Yunanistan’ın 2011 ve 2012 yıllarında alacağı önlemleri aldığını ve bundan başka ek önlemler alınmayacağını açıkladı.

Fakat muhalefet hiç de aynı görüşte değil. Anamuhalefet YDP partisi başkanı Samaras sağlanan anlaşmada karanlık ve net olmayan noktalar olduğunu iddia etti. Samaras ayrıca hükümetin görev süresini tamamladığını öne sürdü. Anamuhalefet ayrıca sağlanan anlaşmayla 2020 yılında 2009’daki borç seviyesine gelineceğini iddia etti.

Anamuhalefetin yanısıra diğer partiler de euro bölgesinde sağlanan anlaşmaya soğuk bakıyor. Son anlaşmayla birlikte Yunanistan ekonomisini denetleyen mekanizma bundan böyle daimi hale getiriliyor. Yani ülkemiz Yunanistan’ın ekonomisi bundan sonra daimi bir şekilde yabancıların denetiminde olacak. Doğal olarak bu gelişme bazı tepkilere yol açıyor. Eleştiriler ülkenin egemenlik haklarını ipotek altına koyduğu yönünde. Bir başka deyişle bu eleştirileri yapanlar Yunanistan’ın artık bir sömürge ülkesi haline geldiğini iddia edecek kadar çıtayı yükseltebiliyor. Yunan ekonomisinin denetimini yapacak “denetim mekanizmasının” daimi hale getirilmesi muhalefet partilerinin eleştirilerini de arttırıyor. Bu bağlamda aşırı milliyetçi görüşleriyle bilinen LAOS partisi lideri Yorgos Karacaferis, iktidarı vatana ihanet etmeye varacak suçlamalara yer verdi.

Peki vatandaş ne düşünüyor? Brüksel’de alınan tarihi kararlara vatandaş nasıl bakıyor acaba? Herşeyden önce Yunanistan’daki sıradan vatandaşın Brüksel’den gelen haberlerden olumlu veya olumsuz şekilde etkilendiğini söyleyemeyiz. Vatandaş deyim yerindeyse “maçın sonucunu” bekliyor. Çünkü bugün kısmen hakim olan iyimserliğin yerine yarın nasıl bir havanın hakim olacağı meçhul. Unutmalım ki hükümet defalarca yeni önlemler alınmayacağını açıklasa da, iki yıl boyunca neredeyse her ay yeni kemer sıkma önlemleri açıklandı. Daha doğrusu açıklamak zorunda kaldı. Bu yüzden vatandaş “ağzı sütten yandığı için, yoğurdu üfleyerek yiyecek.”

Bunun yanısra ülkedeki mevcut durumu yansıtmak açısından şunu da aktarmakta fayda var diye düşünüyorum. Yunanistan 28 Ekim OHİ bayramını kutluyor. 1940 yılında Mussolini İtalya’sının ülkeyi işgaline karşı verilen direnişin yıldönümü kutlandı. Bu vesileyle 27 ve 28 Ekim tarihlerinde resmi geçit törenleri oldu. Ülke genelinde gerçekleşen bu törenlerin birçoğunda hükümet yetkilileri (bazı yerlerde anamuhalefet partililer de) protesto edildi. Hatta bir şehirde öğrenciler geçit sırasında resmi zevatın önüne geldiği sırada başlarını yetkililere doğru değil de öteki tarafa çevirdi. Yunan toplumu gibi milli değerleri ön planda tutan bir toplum böyle bir günde bu şekilde tepkisini dile getiriyorsa bunun üzerinde durulmalı. Bu olay sanırım sokaktaki vatandaşın krizle ilgili ruh halini anlatmaya yetiyor.

Ülkemiz Yunanistan 30 yıldır sırtını Avrupa’ya ve dışarıdan gelecek yardımlara dayamanın bedelini ödüyor bir yerde. Kendi ayakları üzerinde duramayan bir ekonomi sisteminin oluşmaması bu bedeli daha da ağırlaştırıyor. Borç indirimiyle yapılan işlem, aslında iflas eden ekonomiler için uygulanan yöntemden farklı değil. Ülke ekonomisi resmi olarak iflas etmese bile, üretmeye, kalkınmaya ve tabii ki çalışmaya dayanmayan bir hayat felsefesinin iflas ettiği artık apaçık ortada.

Kimlerine göre 26 Ekim 2011, Yunanistan’ın değişmeye başladığı, daha sağlıklı bir sisteme kavuşmanın başlangıç tarihi. Kimilerine göre ise; ülkeyi daha da zora sokacak, krizi derinleştirecek ve belki de iflası da resmileştirecek gelişmelerin başlangıç tarihi. Hangi görüşün haklı çıkacağını, yani “batacakmıyız yoksa çıkacakmıyız” sanırım kısa zamanda göreceğiz. 

 

Ozan Ahmetoğlu, Gündem Gazetesi

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ