Radyolarımız
Radyo insan hayatının vazgeçilmezleri arasındadır. Bu buluş insanları birbirlerine daha fazla yakınlaştırıp, dünyayı deyim yerinde ise küçültmüştür. 12 Aralık 1901 de, İtalyan Guglielmo Marconi nin İngiltere deki Poldhu kasabasından gönderilen sinyalleri almayı başarmasıyla başlayan radyo yayıncılığı, bugün uydu aracılığı ile dünyanın en ücra köşelerine bile rahatlıkla ulaşabilmektedir. Tabii bugün radyodan çok çok daha etkili buluşlar her ne kadar da onun pabucunu dama atmış olsa da, radyo halen insan hayatında çok önemli bir yer tutmaktadır. Bizler (B.Trakya) ezelden beri anavatan radyolarıyla eğlenip, onlardan haberleri dinlemişizdir. Elbette azınlık olduğumuzdan hep ikinci planda kaldığımız için ve bir de Yunancayı iyi ve hatta hiç bilmediğimiz için ülkemizin radyoları insanımız tarafından pek rağbet görmemiştir geçmiş yıllarda. Bu durum pek tabii iyi değildi. 1990lı yılların başlarında özel radyo ve televizyon olayı gerçekleşince B.Trakyamızda da ürke ürke ilk özel radyolarımız ortaya çikmaya başladılar. Daha çok müzik ağırlıklı olan bu radyolarımız, tam teşekküllü olmasa bile insanımız tarafından ilgi ve özenle izlenmekteler. Almanya da biz gurbetçiler internet denilen çagin bir başka mucizesiyle memleket radyolarını dinlemekteyiz. Radyolarımız bence halen yetersiz. İnşallah gelecek yıllarda daha iyi yapımlarla dinleyicilere her alanda hizmet verirler. İzinde bulunduğum Ağustos ayında iki radyomuzda (JOY FM, RADYO CITY) konuk edildim ve çok iyi söyleşiler gerçekleştirdiğimize inanıyorum. Ayrıca sokakta rastladığım soydaşlarım da bunu doğrularcasına bizi tebrik ettiler sağolsunlar. Canlı yayınlarda asıl gözlemlediğim olay ise, insanımız programlara telefon veya mesajlarla katılıp serbestçe görüşlerini belirtmeleriydi. Bu olay beni hem sevindirdi hem de heyecanlandırdı. Bu demek oluyor ki, insanımız artık katılımcı olmak istiyor, fikrini beyan etmek istiyor. Bu da inanılmaz güzel bir olay. Çok sesliliğin insanımıza vermiş olduğu bu fırsat, radyolarımıza olan ilginin daha da artmasına vesile olmuştur. Canlı yayınlarda yapılan anketler, bazı dinleyicilerin sorularına yine bazı dinleyicilerin cevap verme arzuları insanımızın adeta nabzını tutuyor diyebiliriz. Bu arada kamu hizmetine soyunmuş insanlarımız (milletvekilleri, yerel yöneticiler vs) canlı yayınlara katılarak,insanımızı ilgilendikleri konularda aydınlatmaları ve gelecek için onları ilgilendiren konularda neler yapabileceklerini anlatmaları çok hoş. Elbette yazımın başında da belirttiğim gibi, radyolarımız şimdilik program açısından yetersiz. Daha çok konular için programlar yapabilme gayreti ve cabası içerisinde olmalıdırlar. Elbette onların da kendilerine göre sıkıntıları vardır. Ayrıca esnaf ve sanatkarımız da radyolarımıza karınca kararınca destek vermeleri gerekir. Ben buradan radyolarımıza bir çağri yapmak istiyorum. Sağlık ve hizmet konularına bir el atmalarını ve programlarını sadece tarım ve bilhassa tütünle sınırlamamalarını, ayda hiç olmassa bir defa bir doktor kardeşimiz sağlık konularında bir avukat kardeşimiz hak hukuk konusunda, bir mimar bir mühendis kardeşimiz emlak, arsa, inşaat konularında ve daha bir sürü konuda insanımızı bilgilendirip,aydınlatabilirler. Yüksek tahsil görmüş gençlerimizin bizlere verecek çok önemli bilgi ve birikimlerinin olduğuna yürekten inanıyorum. Böyle programların radyo dinleme payını büyük ölçüde arttıracaktır. Buradan ayrıca insanımıza ve özellikle genç kardeşlerime, Yunanca yayın yapan radyoları da dinlemelerini ve programlara aynen bizim radyolarımıza olduğu gibi katılmalarını, fikir beyan etmelerini ve bunu hiç çekinmeden yapmalarını öneriyorum. Bu onlara Yunancayı da geliştirme konusunda son derece yardımcı olacaktır. Hep insanımızın ülke dilini bilmediğinden yakındıklarını duyuyor ve görüyoruz, fakat bu yaz yaptığım bir mini araştırmada evlerimizin %90 nında Yunan TV kanalı tutan anten YOK. Bu da kanımca kabul edilemez bir durum. Haklarımızı söke söke almanın başında Yunancayı iyi bilmemizin yattığını unutmamalıyız…
Metin Mümin, Cumhuriyet Gazetesi
