Gönen’den Sevgilerle…
Uzun ve soğuk bir kış mevsiminden sonra, yıllık iznimizi kullanmak suretiyle memleketimiz Yunanistan‘a geldik… Ana-baba eş-dostla hasret giderdik; kutsal görevimizi ifa ettik (ülke seçimleri için oyumuzu kullandık) ve hem bıraz tatil, hem de „“şifa“ bulmak için, sıcaklığın iyice hissedildiği bu günlerde, kendimizi Gönen’in şifalı sularına teslim ettik. Termal kaplıcalarıyla ünlenmiş olan Balıkesir ilinin şirin ilçesi Gönen, havuzlu tesisleri ve hizmet kalitesi ile, Ege sahillerini aratmıyor hani… Giriş biraz reklam gibi oldu ama, gerçekten değer… Benim burada sizlerle paylaşmak istediğim konu, yöremizden (Batı Trakya’dan) Gönen kaplıcalarına gerek grup halinde, gerekse kendi imkanlarıyla gelen insanımız… Yöre insanımızın, o kendine has duruşunu ve yaklaşımını, paylaşmak istedim sizlerle. Hem „şifa“ hem de biraz tatil için Gönen’e gelen teyzelerimiz, amcalarımız, abilerimiz, ablalarımız ve de çok olmamakla beraber kardes ve bacılarımız, gündüz havuzlarda yüzerken, akşamları da, yemekte sahne alan bayan solistin eşliğinde eğlenmeye çalışıyorlar. Akşam namazını kıldıktan sonra lokantada yerlerini alan hanımlar, bayan solistle coşarak hoşça vakit geçirirlerken,beylerin büyük bölümü ise, otelin locasında güncel konuları tartışıyorlar. Hani deyim yerinde ise gecenin geç saatlerine kadar,“memleketi kurtarıyorlar“… İnsanımızın „farklılığı“ burada da göze çarpıyor. Masum kimliği, çekingenliği, sevecenliği hemen farkediliyor. Eğlence ve tatıl kültürünün insanımızda pek de gelişmediği bir gerçek; ama şimdiki nesiller bunu elbette aşıyorlar. Tabii yıllar sonra bu otantik görüntüleri belki de arar oluruz, o da bilinmez… Diğer yandan, Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelen insanlardan oluşan gruplar, tamamen bir sentez oluşturmakla birlikte, beraberce yaşamanın, eğlenmenin ne denli güzel ve değerli olduğunu gözler önüne sermekte. Gerek termal, gerekse normal havuzlarda, bikinli bayanların yanısıra „“haşemalı“ ve türbanlı hanımları görmek mümkün. Yalnız bu hoşgörü ne kadar tahammül edilebilir ve kalıcı olur onu bilemem. Gönen çarşısında sohbet ettiğim esnafın bazı kesimlerinden, gelecek için hiç de hoş olmayan tahminlerin yapıldığına tanık oldum. Bu durumun „“muhafazakar“ kesim için “geçici“ olduğunu, yeri ve zamanı geldiğinde istediklerini insanlara empoze etmek eğilimine gidecekleri izlenimi oluştu bende. Bu da tabii kanımca, çok vahim sonuçlara gebe bir durumun, ortaya çıkmasına vesile olur… Elbette her zaman, madalyonun bir de öbür yüzü vardır. Dengeleyici unsurlar ne kadar kararlı ve azimli olurlar onu zaman gösterecek herhalde. İnsanların kutuplaşması, ilerisi için içinden çıkılmaz bir labirentin oluşmasına ve çok büyük acıların yaşanmasına sebep olur. Bu da, birliği, kardeşliği ve hatta ülkeyi tehlikeye atar. Herkesin, toplumun genel değerlerini rencide etmediği müddetçe, birbirinin özgürlüğüne, iradesine, görüşüne, seçimine, tercihlerine saygı duyması ve kendi benimsemiş olduğu yaşam tarzını, hiçbir şekilde başkalarına empoze etmemesi gerekir. Tabii bu lafla değil, pratik uygulamayla olmalı. İnsanları şekileştirmek hiç kimseye pozitif bir yarar sağlamaz.. Ata’mın kurmuş olduğu bu güzel ülke, Türkiye Cumhuriyeti, inşallah O’nun da dediği gibi:“… İlelebed payidar kalacaktır… Güney sınırındaki tehlikeli gelişmeler, inşallah herhangi bir çatışmaya dönüşmez; yoksa Amerika birgün, her zaman olduğu gibi, çeker gider ve Türkiye’nin ebedi komşusu yine Suriye kalır. Gönenden esenlikler…
Metin Mümin, Cumhuriyet Gazetesi