Kılıçla alındı, kalemle verildi

Ayhan Demir

Alasonya ordusu dört günlük duraklamanın ardından 5 ve 6’ncı Tümenler ile asıl hedef olan Yenişehir’i (Larisa) almak için taarruza başlamıştı. 5’nci Tümen öncelikle Deliler Tepesi civarındaki düşman kuvvetlerini attıktan sonra Matı, Tumba ve Losfaki bölgesindeki düşmanın gerisine düşmeyi amaçlıyordu. Gerisinin tehlikeye düştüğünü gören düşman Yenişehir (Larisa) istikametine doğru çekilmeye başladı. Gün sonunda Köstem Nehri’nin kuzeyi ele geçirilmiş olup, Çayhisar bölgesindeki sınır hattında Yunanlıların elinde bulunan son mevziler de 1’inci Tümen tarafından geri alındı.

23/24 Nisan gecesi Yenişehir’e (Larisa) kadar çekilen fakat takip edilmeyen Yunan Ordusu Komutanı Atina’ya çektiği bir telgrafta ordusunun durumunun kritik olduğunu bildirmiş ve Osmanlı Ordusu ile mütareke yapılmasını hükümetten rica etmişti. Yunan hükümeti ise iç siyasi durumun bozuk olmasından mütarekeye yanaşmadı. Yunan Hükümeti ordunun Köstem Nehri güneyine veya daha gerideki Çatalca bölgesine çekilerek orada gerekli savunmanın yapılmasına karar verdi. Bu karar üzerine 24 Nisan sabahı Yenişehir (Larisa) bölgesinde toplanan Yunan kuvvetleri hükümetin direktifleri doğrultusunda Çatalca’ya çekildi.

25 Nisanda Alasonya Ordusunun 5’nci Tümeni ve Süvari Tümeni Yenişehir’in (Larisa) boşaltılmış olduğunu fark ettiler. Hemen şehri işgal edip güney sırtlarını tuttular. Birçok silah, cephane ve lojistik malzeme de ele geçirildi. Yunanlıların yazdıkları Askeri ve Deniz Ansiklopedisi lahikalarından anlaşıldığı üzere Yunan Ordusu öyle bir panikle geri çekilmişti ki, şehri boşaltırken gizli hareket planlarını bile unutmuşlardı.

Epir Cephesi’ndeki Harekât

20-21 Nisan tarihlerinde Narda Nehri batısına geçmiş olan Yunan 3’üncü Tümen birlikleri 22 Nisanda Yanya genel istikametine doğru ilerlemeye başladılar. Yunan birlikleri Osmanlı birliklerinin iki gün evvel boşalttığı Beşpınar Kalesi’ni ele geçirdi. İki gün evvel gereksiz bir telaşla geri çekilen Yanya Kolordusu’nun 2’nci Tümeni Kolordu Komutanı’nın da yardımıyla iki kolla tekrar Beşpınar istikametinde ilerlemeye başladı. 23 Nisan günü yapılan taarruzla kale tekrar ele geçirildi.

Epir Cephesi’ndeki Yanya Kolordusu 24-25-26 Nisan günleri bir taraftan mevzi çarpışmalar yaparken diğer taraftan da kuvvetlerini kuzeyden güneye doğru kaydırdı. 27 Nisan günü Beşpınar Kalesi ve Steno Boğazı’nda 2’nci Tümen’in emrinde 12 taburluk kuvvet toplandı ve 28 Nisan günü Yunanlıların Halazma Tepeleri’ndeki mevzileri ele geçirildi. 29 Nisan günü tekrar edilen taarruz karşısında daha fazla dayanamayan Yunan kuvvetleri Kervansaray’a çekildi. Burada da tutunamayan Yunan birlikleri daha da geride bulunan Komonciyadis ve Honoplu’daki birliklerin moralini de bozmuştu. 29/30 Nisan gecesi tüm kuvvetleriyle hududa kadar bozgun halinde geri çekilmek zorunda kaldılar.

Alasonya Ordusu’nun I. Velestin Muharebesi

Yaşanan bozgunun ardından Yunan Ordusu Velestin – Çatalca hattının kuzeyine kadar çekilerek kendine çeki düzen vermeye başladı. Alasonya Ordusu ise taarruz için Yenişehir’in (Larisa) güneyindeki hatta toplanmaya başladı.

27 Nisan günü Alasonya Ordu Karargâhı Yenişehir’e (Larisa) intikal etmişti. Fakat düşman hakkında gerekli bilgiye henüz ulaşılamamıştı. Bu sebeple Alasonya Ordusu Yenişehir’den (Larisa) hareketle aynı gün Velestin’in kuzeyinde ve Gerele’nin güneyindeki Rizomilo Köyüne kadar ilerledi. Rum köylüler Yunan kuvvetlerinin olmadığını söylediyseler de, köyün 3-4 km güneyindeki,  ağaçlık tepelerden ve yanlarındaki tepelerden ateş açıldı. Bu durum Yunan birliklerinin Velestin mevzilerini kuvvetli olarak savunmaya niyetli olduğunu gösteriyordu. Bu sebeple Müfreze komutanı Tuğgeneral Süleyman süvari kuvvetlerini geri aldı ve geceyi Rizomilo Köyü ile Gerele Köyü arasında arasındaki bölgede geçirdi. 28 Nisanda müfreze 5’inci Tümenden bir piyade alayı ile bir bataryayla takviye edildi.

29 Nisan günü müfreze keşif kolları ve emniyet tertibatını alarak iki kolla Velestin genel istikametine doğru ilerlemeye başladı. Sağ kol Velestin’in 6-7 km kuzeybatısında Konyari Köyü civarında, sol kol Rizomilo Köyü kuzeybatısında gecelediler. 30 Nisan günü yapılan taarruzda 10-12 bin piyade ve 3-4 bataryaya sahip olduğu düşünülen düşmanın kuvvetçe üstün olması ve mevzilerin iyi tahkim edilmiş olmasından dolayı bir sonuç alınamadı. Müfreze kuvvetleri geri çekilerek Gereli’de toplandılar. Bu taarruz esnasında kahraman müfreze subay ve erleri 138 şehit ve 254 yaralı verdiler.

Alasonya Ordu Komutanı 5 Mayıs günü büyük kısmıyla Çatalca bölgesine yapacağı taarruzda, Yunanlıların Velestin’deki kuvvetlerini bu cepheye kaydırmaması için 5’inci Tümeni de Velestin’in kuzey batısındaki Konyari Köyünün kuzey bölgesine yanaştırdı. 5 Mayıs günü iki alayla yapılan taarruzda Adabeyli ve Taşlıtepe mevzileri zapt edilince Yunan kuvvetleri Ayailya Tepesi’ne çekilmek zorunda kaldılar. 6 Mayıs günü bu tepede zapt edildi. 7 Mayıs sabahı Velestin Kasabasına girildi. İki gün süren çetin muharebe sonucunda Yunan kuvvetleri perişan şekilde büyük kısmıyla Ermiye’ye, bir kısmı ile de Golos’a çekildi.

Çatalca Muharebesi

Birinci Velestin Muharebesi sonucunda Alasonya Ordusundaki Osmanlı birlikleri Tırhala’dan (Trikala) Velestin’e kadar uzanan çok geniş bir cephede dağınık olarak bulunuyordu. İstanbul’daki Başkomutanlıktan alınan bir emirle 25 Nisanda bazı kurmay subaylar ordu karargâhını takviye ettiler. Yunan kuvvetlerinin Çatalca bölgesinde olduğu anlaşıldığından Alasonya Ordusunun Yenişehir (Larisa) bölgesinde toplanması ve bilgi toplaması gereği ortaya çıkıyordu. Bu amaç doğrultusunda 30 Nisan günü gerekli emirler verilerek, keşif hizmetleri için kurmay subaylar görevlendirildi.

Keşifler neticesinde Prens Konstantin komutasındaki Yunan Ordusunun 25.000-30.000 civarında olduğu ve Çatalca sırtlarını tahkime başladığı öğrenildi. Bu durumda 48.918 mevcutlu kuvvetlerle Çatalca mevzilerine taarruz kararı verildi. Tarruz yapılırken Velestin’deki Yunan kuvvetlerinin Çatalca cephesine yardımını engellemek için 5’nci Tümen de aynı gün Velestin cephesine taarruz edecekti. Taarruzdan bir gün önce (4 Mayıs) Yenişehir (Larisa) bölgesine gelmiş olan Afyonkarahisar Redif Tümeni, Yenişehir (Larisa) bölgesinde ordunun gerişsini emniyet altında tutacak şekilde görevlendirildi.

5 Mayıs günü başlayan taarruz sonunda birçok çetin muharebeler yapıldı ve 3’ncü ve 6’ncı tümenler öncü kuvvetleriyle Çatalca İstasyonu’nu ele geçirdiler. Kuşatmayı yapacak olan 2’nci Tümen birlikleri ileri kısımlarıyla Çatalca İstasyonu’nun 4-5 km batısında bulunan Küçükahmetli Köyünü ele geçirdiler. Kuşatmayı yapacak birliklerden 1’nci Tümen kendisine verilen emrin geç ulaşmasından dolayı Sofades’in 3 km kuzeyindeki Şemikli Köyü’nün güneyine kadar ilerleyebildi. Süvari tümeniyse, gerilerde kaldığından ancak Şemikli Köyü’nün güneydoğusundaki Çine bölgesine geçebilmişti.

Çatalca yenilgisinden sonra Yunan Savunma Bakanı 8 Mayıs 1897 günü Ordu Komutanını çağırmış ve muharebe durumu hakkında kendisinden bilgi almıştı. Yapılan konuşma sonunda da Yunan Ordusu’nun moralinin bozuk olduğunu öğrenmişti. Yunan Savunma Bakanı’nın da manevi katkısıyla Yunan Ordusu’nun ovaya hâkim bulunan Dömeke sırtlarına derinliğine yapılacak savunma hatlarının geçilmezliğine birlikte karar vermişlerdi.

6 Mayıs Harekâtı ve İkinci Velestin Muharebesi

Çatalca Muharebesi’nde Yunan Ordu Komutanlığı, 5 Mayıs günü Osmanlı Ordusu tarafından yapılan taarruzun bu bölgede yarattığı kritik durumu sezememişti. Ancak gece yarısından sonra durumu kavramış ve Velestin dâhil bütün birliklerine Dömeke’ye çekilme emri vermişti.

6’ncı Tümen 6 Mayısta gün ağarırken Yunan artçı kuvvetleriyle yaptığı muharebenin ardından Çatalca’ya girdi. Daha sonra Çatalca’nın güneyine ilerleyen 6’ncı Tümen o sırtlarda durdu. Çatalca’nın ele geçirilmesinin ardından Alasonya Ordu Komutanı, Süvari Tümeni’nin Dömeke istikametinde süratle ilerleyerek keşfe devam etmesini ve 1’nci Tümen’in cepheye yanaşmasını istedi.  Bununla Velestin bölgesine takviye için bölgeye 5/6 Mayıs geceden yaklaştırılan 3’ncü Tüemen ve cephede çarpışan 5’nci Tümen’e Velestin’in bir an önce taarruzla işgal edilmesi emri verildi.

6 Mayıs sabahı 5’inci Tümen’in üç alayı ile başlayan taarruzda Velestin’in batısındaki Taşlıtepe’yi ve bütün topçusunun ateş desteğini topladığı Ayailya Tepesini ele geçirdi. Ardından Velestin’in kuzeyindeki Adabeyli sırtlarını yapılan taarruzla aldılar. Yunan kuvvetlerinin büyük kısmı Ermiye’ye geri kalan kısmı da Golos’a geri çekildiler. 6/7 Mayıs gecesi Velestin’in ele geçirildiğini öğrenen Ordu Komutanı Müşir (Mareşal) Ethem Paşa 7 Mayıs sabahı Velstin’e geldi. 8 Mayıs günü 5’inci Tümen Golos’a yöneldiği esnada, Golos’taki yabancı konsoloslar Yunanlıların şehri terk ettiklerini, bu sebeple halkın güvenliği ve asayişin temini için Osmanlı birliklerinin ivedi olarak beklendiğini bildirdiler. Bu zaferden sonra padişah iradesi ile Epir Cephesi’ndeki Yanya Kolordusu da Müşir (Mareşal) Ethem Paşa’nın emrine verildi ve Müşir (Mareşal) Ethem Paşa “Yunan Sınırı Umum Kuvvetler Komutanı” adını aldı.

Gribova Muharebesi

Yunan kuvvetleri Loros’tan bozgun halinde Narda şehri istikametinde çekilirken Yanya Kolordusunun takip etmeyişinden istifade ederek Narda ve civarında toplanarak Polis ve Epir Lejyonları ile takviye edilmişti.

Buna karşılık Yanya Kolordusu da 2’nci Ordudan gönderilen bir tugay ile takviye edilmiştir. Ancak 13 Mayısta günü, Yanya Kolordusu hazırlıklarını tamamlayamadan, 3’ncü Yunan Tümeni Narda bölgesinden Gribova istikametine doğru saldırıya geçti. Bunun üzerine 2’nci tümen iki taburluk kuvvetle Gribova sırtlarını tuttu. İki taburdan oluşan diğer bir kuvvetle Hamidiye köprüsünü kapattı. Böylelikle Yunanlılar daha fazla ilerleyemedi. Ardından Yanya Kolordu Komutanı 2’nci Tümeni takviye amacıyla bir tugayı Loros’a gönderdi.

14 Mayıs günü Yunanlılar tekrar taarruza geçtiler. Akşama kadar devam eden muharebe süresince Yunan 1’nci tugayı önemli miktarda zayiat verdi. Özellikle subay bakımından Yunanlıların kaybı çok ağırdı. Yunan birlikleri moralini tamamen yitirmişti. Ertesi gün yapılacak muharebeyi göze alamayan Yunan birlikleri 14/15 Mayıs gecesi Narda Nehri gerilerine kadar çekilmek zorunda kaldı.

Dömeke Muharebesi

Çatalca ve Velestin zaferinin ardından Dömeke bölgesine çekilen Yunan birliklerinin imhası için komutanların toplanması İstanbul’da bulunan Başkomutan’a padişah tarafından emredildi. Emir üzerine 13 Mayısta Tatarköy’de tümen komutanlarının iştirakiyle bir toplantı yapıldı. Toplantı sonucunda taarruzun 15 Mayısta yapılmasına karar verildi. Bu esnada Alasonya Ordusuna dâhil birçok kuvvet ikmal yollarının korunması ve Ege Denizini hâkim düşman donanmasına karşı kıyıların korunması ve çetelere karşı halkın emniyeti için dağınık bir durumdaydı. Muharebe zayiatı ve hastalıklarda cabasıydı.

Dömeke Meydan Muharebesini kazanmak için bu dağınık kuvvetlerin toparlanması şarttı. Bu maksatla: İhtiyat tugayı Yenişehir’e (Larisa) alındı, Afyon Redif Tümeni Tırhala (Trikala) bölgesi başta olmak üzere geri emniyetini aldı, 2’nci ordudan tertip edilen sekiz taburla Nizamiye tugayı cephe gerisine yanaştırıldı, 2.000 mevcutlu Piriştine ve Ceylan gönüllü askerleri 1’nci Tümen’e dâhil edildi, keşif faaliyetleri artırıldı. Yapılan keşiflere göre düşman kuvveti 30.000-35.000 civarında idi.

Taarruz kuvveti olarak Müşir (Mareşal) Ethem Paşa dört piyade, bir süvari tümeniyle iki piyade tugayını ve ordu topçusunu ayırmış bulunuyordu. Osmanlı taarruz kuvvetinin mevcudu ise 53.100 kişi civarındaydı. 17 Mayıs 1897 günü yapılacak taarruz harekâtında birliklerin fazla yorulmaması için taarruz çıkış mevzilerine yanaştırıldı. 16 Mayıs günü akşamına kadar tüm hazırlıklar tamamlandı. Erlere peksimetleri dağıtıldı. Büyük ağırlıklar geride bırakıldı. Muharebe için tüfek başına 350 fişek, top başına 100 mermi verildi. Tüm bu hazırlıklardan sonra Ordu Komutanı Müşir (Mareşal) Ethem Paşa 16 Mayıs 1897 günü akşam taarruz emrini verdi.

Alasonya Ordusu 17 Mayıs sabahı emir gereğince harekâta başladı. Yapılan savaş ve ilerlemeler sonucu Dömeke bölgesindeki düşman kuvvetleri sıkıştırıldı. Özellikle Taşlıtepe etrafında mevzilenmiş olan Türk bataryalarının isabetli atışları sonucu üç Yunan topu tamamen tahrip olmuş ve Yunan batarya erleri % zayiat vermişti. Neticede Yunan birlikleri birçok mevzii terk etmek zorunda kalmıştı. Düşman topçu ateşinin zayıflaması ve piyade ateşinin artması Yunanlıların çekilmeye karar verdiğini kanıtlamaktaydı. Bunu fark eden Müşir (Mareşal) Ethem Paşa, 3 ve 6’ncı Tümenleri Dömeke Furka yolunu kesmekle görevlendirdi.

Ordu Komutanı Müşir (Mareşal) Ethem Paşa 2’nci Tümen karargâhının bulunduğu Taşlıtepe’ye geldiğinde düşmanın çekilmiş olduğuna dair haber gelmişti. Bunun üzerine Ethem Paşa hemen takip emri verdi. Dömeke’ye ilk olarak 2’nci Tümen Süvari Bölüğü girdi. Müşir (Mareşal) Ethem Paşa Dömeke batısındaki Yıldız Tabya’ya çıktığında Yunan birliklerinin Furka Geçidine doğru çekilmekte olduğunu gördü. Takip harekâtının hızlandırılması için emir verdi.

Takip esnasında perişan olan Yunan Ordusu Atina’nın son dayanak noktası olan Termopil’e doğru kaçıyordu. Nitekim Yunan Ordu Komutanı Harbiye Nezaretine verdiği raporda “Ordunun Termopil Geçidi’nde bile toplanabileceğinden şüphesi olduğunu” bildirmişti. [1897 Türk Yunan Harbi, Sayfa 38] Ermiye bölgesindeki iki alay kadar düşman askeri de, bozgun halinde kıyıya doğru kaçarak sahile bulunan Yunan gemilerine bindiler. Kesin zafer artık Osmanlı Ordusunundu.

Kılıçla alınan, kalemle verildi

Takip harekâtı devam ederken, beyaz bayraklı iki Yunan subayının da yaklaşmakta olduğu göründü. Yunan Ordusu mütareke yapmak istiyordu. Gelen Yunan subayları ile eş zamanlı olarak İstanbul’daki Başkomutandan da bir emir alınmıştı. Gelen emirde “Mütareke için Yunan Ordu Komutanı ile muhabere edilerek harekâtın hemen durdurulması ve zapt edilen yerlerin elde tutulması” bildiriliyordu. [1897 Türk Yunan Harbi, Sayfa 37]

Yunan Ordusu çok kritik bir duruma düşmüşken harekâtın durdurulması çok büyük bir hataydı. Bu sebeple Alasonya Ordu Komutanı bir yandan Seraskerlikten gelen emir doğrultusunda Yunan heyetiyle mütareke görüşmelerine başlarken, öte yandan da ordunun olabildiğince ileri gitmesi ve düşmanla teması kaybetmemesi emrini verdi.

Aslında Yunan hükümeti daha 27 Nisan günü Fransa, İngiltere ve Rusya’ya mütareke girişiminde bulunmuştu. Fakat 29 Nisanda Yunan hükümetinde yapılan değişiklik sonucu yaşanan iç siyasi sorunlar buna olanak vermemişti.

Yunanlılar Dömeke’de kesin yenilgiye uğrayınca başta Rusya olmak üzere büyük devletler devreye girerek Yunanistan’ın tamamen işgalini önlemişlerdi. Bu gelişmeler esnasında İngiltere’nin Osmanlı Devletine olan düşmanlığı iyice artmış, İngiliz Başbakanı Salisbury, “Avrupa, evvelce Salib’in (Haç’ın) girdiği bir memlekete, Hilal’in girmesine asla müsaade etmez” sözlerini, sarf etmişti. [Balkan Harbi 1912-1913, Sayfa 34]

Ekim 1897’de Yunanistan ile imzalanan İstanbul Anlaşması, Salisbury’nin sözlerini doğrularcasına, muharebe meydanlarında akan kanla ters orantılı bir netice içeriyordu. 1881’de Avrupa devletlerinin baskısıyla Osmanlı topraklarından koparılan ve şehitlerimizin kanlarıyla tekrar geri alınan Tesalya toprakları Yunanlılara bırakıldı.

Sonuç

1. Yunan hükümeti devreye girip mütareke istemeseydi ya da Türk hükümeti mütareke önerisini hemen kabul etmeseydi zaten bir kısmı tamamen dağılmış olan Yunan Ordusu’nun geriye kalanı da esir alınabilirdi. Belki de, kapılarına kadar gelinen, Atina çok rahatlıkla yeniden İslam toprağı haline getirilebilirdi. Ancak Osmanlı Devleti bedelini savaş meydanında kahraman evlatlarının kanlarıyla ödediği toprakları masada teslim etmek zorunda kaldı.

2. Osmanlı Devleti’nin, 1897 Türk-Yunan Harbi esnasında tarafsız kalmaları karşılığında Bulgar ve Sırplara verdiği bazı haklar ileriki yıllarda devleti, Balkan Harbi yapmaya mecbur bırakacak olan, çok daha büyük bir sorunun temellerinin atılmasını sağlamıştır.

3. Büyük çoğunluğu Fatih döneminde İslam beldesi haline gelen toprakların yeniden İslam beldesi olması için nice isimsiz vatan evladı evini, nişanlısını bırakıp Yunan dağlarında çarpışmaya gitmişti. Ancak at sırtında kıtaların başında kahramanca savaşan Hafız Abdülezel Paşa ve Celal Paşa gibi nice isimsiz kahraman şahadet şerbetini içerek bir daha geri dönemediler. Dolayısıyla sonuçları itibariyle Türk milletinin hafızasında derin izler bırakan 1897 Türk-Yunan Harbi’nde Osmanlı Devleti sadece toprak kaybetmedi. Bedeli hiçbir miktarla ölçülemeyecek kahraman komutan ve neferini de kaybetmiştir.

4. 1897 Yunan Harbi’nin Osmanlı Devleti açısından yegâne kazancı, Osmanlı Ordusunun 1877-1878 Osmanlı-Rus Seferinde zedelenen itibarını yeniden kazanmış olmasıydı. Ayrıca Osmanlı Ordusunun harp gücünü ve mücadele ruhunu hala muhafaza ettiği bütün dünyaya bir kez daha kanıtlamış oldu. Birçok yabancı ordu subayları da, bu hakikati harp sonunda neşrettikleri hatıralarında dile getirmişlerdir.

Yüzbaşı Bigam, Tesalya’da Osmanlı Ordusuyla isimli kitabının 244 ve 245’nci sayfalarında Osmanlı askerlerini: “…Türk askeri cesur bilgili ve beceriklidir. İyi bir eğitim gösterecek olursanız, dünyanın şimdiye kadar eşini görmediği son derece kuvvetli bir orduya sahip olursunuz. Gelecekte ikinci bir İskender ve Napolyon meydana çıkarsa bu gerçeği anlayacak ve Türk ordusunu sahip olduğu bu haslete göre sevk ve idare edecektir” sözleriyle taltif etmiştir.

Yine 1897 Türk-Yunan Harbi’nden sonra Alman Müşiri (Mareşal) von Der Goltz Paşa da bu sefer için yazdığı eserinde özetle “Türk askerinde o kadar yüksek asalet ve hassalar vardır ki, onunla her şeyi yapmak mümkündür” demek suretiyle bu özelliği vurgulamıştır.

Osmanlı birlikleri Yunan Harbini kazanmak için her özveriye katlandı. Türk subayları ve erleri muharebe meydanında olağanüstü kahramanlıklar gösterdiler. Menzil hattının uzun olması dolayısıyla Ordu Komutanı bile bazen erleriyle birlikte aç kalmış fakat bundan şikâyetçi olmamıştı.

Epir’deki harekâtı izleyen Alman Binbaşı Falkner von Zonnenburg’e göre de: “Türk askerlerinin ertesi günü yapacağı muharebe için düşünce ve duygusunun onları nerece tahrik ettiği ve o gece har türlü görevlerini nasıl dikkatle neşeli ve şevk içinde yaptıkları hayretle görülür. Hâlbuki bunların yedikleri, şey, taş gibi katı bir peksimetten ibaretti” diyerek Osmanlı Ordusunun birçok üstün niteliklerinden sadece birini dile getirmiştir.

KAYNAKÇA:

1897 Türk Yunan Harbi, Genel Kurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
Balkan Tarihi I-II, Barbara Jelavich, Küre Yayınları
Balkanlarda İslam, Aleksandre Popovic, İnsan Yayınları.
Balkan Harbi 1912-1913, Süleyman Kocabaş, Vatan Yayınları.
Fetihten Kaybına Girit, Prof. Dr. Ayşe Nükhet Adıyeke, Yrd. Doç. Dr. Nuri Adıyeke, Babıâli Kültür Yayıncılığı

Ayhan Demir, Milli Gazete

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
YAZARIN SON YAZILARI
Yunan Eziyeti - 11 Mart 2020 14:19
29 Ocak Olayları - 29 Ocak 2020 22:56
Yunan’ın yaptıkları - 15 Mart 2018 02:42
Yunan zulmü - 29 Kasım 2017 21:52
Yunan’ın Çamerya Soykırımı - 21 Haziran 2017 20:01
Yunanistan’da Ramazan Bayramı - 6 Temmuz 2016 01:18
Arnavutluk’ta Ramazan - 30 Haziran 2016 14:31
Bulgaristan’da Ramazan - 23 Haziran 2016 15:46
Yunanistan’da Ramazan - 15 Haziran 2016 14:09
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ