Yunanistan’da kriz derinleşirken toplum da değişiyor

Yunanistan’da kriz derinleşirken toplum da değişiyor

Ekonomik krizin etkilerinin toplumun hemen hemen her kesiminde kendini hissettirdiği Yunanistan’da toplumsal doku yıpranıyor.

Yunanistan’daki ekonomik kriz, ülkenin yabancı ülkeler nezdindeki zayıflayan imajı ve IMF, AB ve Avrupa Merkez Bankası gibi kredi verenler tarafından halka dayatılan sert tedbirler hakkında şimdiye dek pek çok şey yazıldı ve konuşuldu.

Kriz derinleştikçe, ülkedeki toplumsal değişimin ilk sinyalleri de görülmeye başlıyor. Ay sonunu getirebilmek ve hükümetin sürekli koyduğu yeni vergilerle başa çıkabilmek için büyük mücadele veren 11 milyon nüfuslu Yunan halkına yakından bakıldığında, bu sürecin çok önemli değişiklikleri de beraberinde getirdiği görülüyor.

Yunanistan tarihinde ilk kez 15-24 yaş grubundaki işsiz sayısı, çalışan sayısından yüksek. [Reuters]

Ekonomik krizin beşinci yılını sürdüğü ülkede en büyük sorunlardan biri işsizlik. Yunan istatistik kurumu Hellastat’ın verdiği bilgiye göre, 2010 yılının Kasım ayında yüzde 13,9 olan işsizlik oranı, bir yıl içinde sarsıcı bir sıçrama gerçekleştirerek Kasım 2011’de 20,9’a yükseldi. Eldeki tahminlere göre yaklaşık 1 milyon Yunanlı işsiz durumda ve herhangi bir iş bulma imkanları da yok.

Öte yandan daha iyi bir gelecek umuduyla her yıl Yunanistan’a akın eden binlerce kaçak göçmen, sorunu daha da ağırlaştırıyor. Deniz ve kara yoluyla kolayca erişilebildiği için ana geçiş noktası gibi değerlendirilen ülke, adeta Avrupa’ya açılan bir kapı olarak görülüyor. Vatandaş Koruma Bakanlığı verilerine göre, Yunanistan’a her yıl yaklaşık 250 bin kaçak göçmen giriş yapıyor. AB sınır denetim dairesi Frontex ise, salt Türk-Yunan sınırındaki Evros şehrinde 2011 yılında 54.974 göçmenin yakalandığını; 2010 yılında ise bu rakamın 47.079 olduğuna işaret ediyor.

Ülkede halihazırda 1 milyondan fazla göçmen yaşıyor ve bunların 400 bin kadarı kayıt dışı. Bu insanlar da iş bulmakta zorlanıyor. Sonuç ise işsiz, evsiz ve sigortasız kalarak çoğu kez suça yönelmek oluyor. Nitekim Yunan polisi, bu kayıt dışı göçmen sorunuyla mücadele kapsamında AB’nin şart koştuğu tedbirlere uyabilmek adına, kaçak göçmenleri gruplar halinde gözaltı merkezlerinde toplamaya başladı.

Atina şehir merkezindeki Patission Caddesi, bir zamanlar hayat dolu, işlek bir alışveriş bölgesiydi; ancak bugün cadde boyunca yüründüğünde pek çok mağazanın kapandığını görüluyor. Caddenin hâlâ oldukça kalabalık ve hareketli olduğunu söylemek mümkün, ama toplumsal dokudaki değişiklik gözden kaçmıyor.

Caddede uzun yıllardır faaliyet gösteren bir fotoğraf stüdyosunun sahibi, 42 yaşındaki Evi Pavlu, “Artık burada Yunanlıları görmüyoruz,” diyor.

Doğma büyüme yukarı Patissia’lı olan Pavlu, alışverişe gelenlerin genellikle Arnavutlar ile Bulgarlar olduğundan bahsediyor.

Kentte 15 yıl kadar önce başlayan gettolaşma süreci ise artık gittikçe dışa doğru bir büyüme eğilimi içinde. Örneğin Kipseli ve Patissia mahallelerinde genellikle Nijeryalılar oturuyor. Bunların aşağısında Mısırlıların oturdukları mahalleler bulunuyor. Lehler, Romenler ve Pakistanlıların da kendi mahalleleri var ve kimileri, küçücük bodrum katı dairelerde, kötü koşullarda yaşıyor. Şehir merkezine yaklaştıkça da Müslüman mahalleleri ağırlık kazanıyor.

Gelinen noktayı cesaret kırıcı olarak nitelendiren 64 yaşındaki ressam Orestis Udeniyotis, “Hayatım burada geçti, ama burası artık bizim memleketimiz olmaktan çıktı. Bu çok tehlikeli bir şey. Kaçak göçmenlerin kaybedecek bir şeyi yok, o yüzden de yiyecek ve para için her yola başvurmaktan çekinmeyeceklerdir,” diye özetliyor sorunu.

İşine hergün yürüyerek gidip gelen Udeniyotis, artık sokaklarda nadiren Yunanca konuşulduğundan dem vurarak şöyle diyor: “O eski mahalle anlayışı ve komşuların birbirine verdiği destek tamamen ortadan kalktı. Artık biz Yunanlılar da ülkemizdeki göçmenler kadar yabancıyız.”

Krizin etkilerinin her geçen gün daha da ağırlaştığı ve halkın gittikçe artan vergileri ve kredi borçlarını ödemek için çok ciddi derecede zorlandığı Yunanistan’da, son bir yıl içinde her köşebaşında türeyen rehinciler ve bunların hem internette hem de kentin her yerinde rastlanan “Altınlarınız alınır” ilanları, ülkenin içinde bulunduğu yeni gerçekliği tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Oysa bir zamanlar New York ve Londra gibi büyük şehirlerde oldukça sıkça rastlanan rehinciler, Yunanistan’ın tamamen yabancı olduğu bir kavramdı.

Rehincilerin “Altınlarınız iyi fiyata alınır” yazılı ilanlarına Atina’nın birçok yerinde rastlamak mümkün.

Rehinci kavramıyla ilk kez 1970’lerin başında ABD’ye gittiğinde karşılaştığını anlatan emekli Yianna Gargaliyonis, Yunanlıların şimdiye dek hiç aile yadigarı eşyalarını ya da mücevherlerini rehin vermek zorunda kalmadığını, çünkü her zaman imdada yetişecek bir aileleri ve mülkleri olduğunu söylese de, zor zamanlarda böyle tedbirlere gerek duyulabileceğini teslim ediyor.

Vatandaşın elindeki altın ve mücevheri sorgusuz sualsiz, anında ve en iyi fiyattan alma iddiasıyla ortaya çıkan rehincilerin sayısındaki artış, Yunanlıların durumunun giderek daha zorlu bir hal aldığını gösteriyor. Borçlarını ödemekte zorlanan vatandaşlar, değerli eşyalarını yok pahasına elden çıkarmak durumunda kalıyor.

Yunanistan krizi Yunan halkını toplu grev yapmaya, Yunan hükümetini ise krize karşı çok sıkı kemer sıkma politikaları uygulamaya iterken, Atina sokaklarında karşılaşılan görüntüler Yunanistan ekonomik krizinin boyutları hakkında fikir veriyor. Yoksullara yardım eden bir kilisenin arka sokağında Olga Onasis çöp konteynerlerini karıştırıyor.

Onasis ailesinin miras varislerinden ve yaşayan en yaşlı ferdi olan Olga Onasis’in kocası Georgios, efsane Yunan armatör Aristoteles Onassis’in kuzeni. Aristoteles Onassis Yunanistan’da adeta bir efsane. 1975 yılında ölen ünlü Yunan zengini aynı zamanda Jacky Kennedy’nin ikinci kocasıydı.

Yunan halkı da suçlu !

Olga Onasis, Yunanistan’ın düştüğü duruma inanamadığını belirtirken, mirastan artık bir geliri kalmadığını, aldığı emekli maaşının krizle birliklte azaltıldığını ve 200 euro’ya indiğini üzüntüyle anlatıyor. Yunanistan’da yaşanan kriz intiharları da arttırmış durumda. Yunanistan’da krizin başlıca sorumlusu hükümet olarak gösterilirken, vurdumduymaz Yunan halkının da bu durumda payı azımsanamayacak kadar büyük, zira ortaya çıkan son olay adeta bunun bir kanıtı. Bir taksi şoförü bundan aylar önce kör maaşından istifade etmek amacıyla kendini kör olarak göstermiş. Kısmi felçli olduğunu iddia eden başka bir Yunanlı da, bir tavernada dans ederken yakalandı.

Yunanistan’daki kriz göçmenleri de vurdu

Çalışacak iş bulamayan göçmenler ya kendi ülkelerine geri dönmek ya da başka bir ülkeye tekrar göç etmek istiyor.

İflas sarmalındaki Yunanistan, göç yasalarını sertleştiriyor. Yunanistan İçişleri Bakanı Mihalis Hrisohoidis, geçtiğimiz günlerde Brüksel’deki temasları sırasında Yunanistan’da yasadışı olarak ikamet eden göçmenleri “saatli bombaya” benzetti.

Hrisohoidis, Türkiye sınırı üzerinden Yunanistan’a gelen kişilerin geri gönderilmesi için Türkiye’yle anlaşmanın bir an önce yürürlüğe sokulmasını talep etti. Ancak sadece kaçak göçmenler değil, ülkede yasal olarak bulunan göçmenlerin de son dönemde Yunanistan’da kalmaları neredeyse imkansız hale geldi.

Bir yanda rehinciler gittikçe çoğalırken, diğer yanda çoğu kaçak durumda olan göçmenler de ekmek parası için mücadele ediyor. Bir avro kazanabilmek için, yamulmuş market arabalarıyla gece gündüz demeden çöpleri karıştırarak geri dönüştürülebilir atık arıyorlar. Bu oldukça pis bir iş, ama neticede iş. Ayrıca Yunan halkının çöp ayrıştırma alışkanlığı olmadığından, oldukça kârlı bir seçenek olduğu bile söylenebilir. Piyasa rayici, metalde kilo başına 12-18 sent, elektrikli cihazlarda ise kilo başına 6-8 sent civarında.

Bir yıl öncesine kadar, mobilyadan eski televizyonlara kadar her türlü atık, eski püskü Datsun kamyonetleri ya da üç tekerlekli arabaları ile gezen Romanlar tarafından toplanıyordu. Bugün ise mahalelleler atık toplayıcılar tarafından bölgelere ayrılmış durumda. Çöp tenekeleri, aç olanlara yiyecek, atık toplayanlara ise her türden geri dönüştürülebilir malzeme sağlıyor. Atık toplayıcılar genellikle çiftler halinde çalışıyor: bir kişi çöpten toplananları tutarken, diğeri de arabayı itiyor.

Onlardan biri de 22 yaşındaki Hamid. Afgan genci, “Çöpte herşey var, ama ben metal arıyorum. Tenekeler, eski mutfak eşyaları, şişeler… Metal ne bulursam topluyorum,” diyor.

Olduğundan çok daha yaşlı gösteren Hamid’in yolu, daha iyi bir gelecek arayışı için Yunanistan’a düşmüş, ama artık o da bu ülkede pek şansının olmadığının farkında. Yine de memleketine geri dönmek istemediğini, gidecek bir yerinin olmadığını söyleyen genç, önünde iki seçenek görüyor: Yunanistan’da ayakta kalmayı başarmak ya da Avrupa’ya gitmek.

Nadiren iş bulabiliyor

Arnavutluk’tan daha iyi bir yaşam umuduyla Yunanistan’a gelen İskender Meta, alnının akıyla para kazanarak ailesini geçindirmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. 20 yıldır Yunanistan’da inek sağıyor, bina temizliyor, sebze-meyve topluyor, inşaatlarda çalışıyor ve fayans döşüyor.

Yunanistan’da birçok dükkan iş yapamadığı için kepenkleri indirdi.

Daha doğrusu tüm bunları kriz patlak verene kadar yapıyordu. Çünkü 2009 yılından bu yana Meta nadiren çalışacak iş bulabiliyor. Meta “İnşaat sektörü bitti. Olur da iş bulabilirsen, onda da çok düşük ücretlerle ve sigortasız çalışıyorsun” açıklamasını yapıyor.

İskender Meta’nın adeta uçan kuşa borcu var. Toplam borcu 15 bin euroyu bulan Meta, Yunanistan’daki Arnavut göçmenlerin yüzde 70’inin krizden önce ülkeyi terk etmiş olmak için her şeyini vereceğini savunuyor. Ancak onun için geri dönmek söz konusu değil. Çünkü geldiği köyün ekonomik durumu buradan da kötü…

Peki, Yunanistan’daki durum bu şekilde devam ederse ne mi yapmayı düşünüyor? Meta bu soruya “Çocuklar Arnavutluk’ta kayınpederimin yanında kalacak, ben de Batı Avrupa’ya, büyük ihtimalle de İngiltere’ye doğru yola koyulacağım” yanıtını veriyor.

Göçmenler geri dönmeye başladı

Geçtiğimiz yıllarda 700 bin Arnavut, bir iş bulabilme umuduyla Yunanistan’a geldi. Kriz öncesinde yabancı işçiler memleketlerine toplamda yılda yaklaşık bir milyar euro gönderebiliyordu.

Hatta çoğu bir iş kurarak sırf kendileri değil başkaları için de istihdam imkânı oluşturmuştu. Ancak kriz göçmenlerin belini giderek daha çok büküyor.

Yunanistan Avrupa ve Dış Politika Vakfı’nın (ELİAMEP) yaptığı bir araştırmaya göre Yunanistan’da yaşayan göçmenlerin yüzde 10’u ülkeyi terk etti.

12 yıldan bu yana Yunanistan’da yaşayan Liliana da ne yapacağı konusunda bir karar vermeye çalışıyor. Yarı zamanlı olarak bir kafede çalışan genç anne, son zamanlarda kafe sahibinin masrafları kısması nedeniyle işe nadiren gidebiliyor. Liliana “Eşimle birlikte memleketimize geri mi dönsek ya da şansımızın daha yüksek olduğu başka bir yere mi gitsek diye düşünüyoruz. Daha taşınmadan Arnavutluk’ta bir iş bulabilsek, bu bizim için çok güzel bir başlangıç olurdu” diyor.

Gerekli izinleri yok

Liliana ve eşinin tek şansı Arnavutluk’a dönmek gibi görünüyor. Çünkü Avrupa’nın diğer ülkelerinde çalışmak için gerekli izinleri yok.

Marangoz Loni Nikolli’yse eşini ve çocuklarını Arnavutluk’a ailesinin yanına gönderip, bir süreliğine daha Yunanistan’da kalmakta karar kılmış. Nikolli “Burada beni başkalarına tavsiye ederek bana destek olan birkaç kişi var ama böyle giderse ben de Yunanistan’ı yakında terk etmek zorunda kalacağım” şeklinde konuşuyor.

Genç babanın tek tesellisiyse, Arnavutluk’ta sınıra oldukça yakın oturan ailesini sık sık ziyarete gidip, çocuklarını görebilmesi.

Çocukların durumun vahametini kavrayamayacak kadar küçük olduğunu belirten Nikolli, ondan bir şeyler almasını istediklerinde üzülerek hep aynı şeyi söylemek zorunda kaldığını belirtiyor: “Alacak paramız yok!”

Rehinciler ve atık toplayıcılara göre nispeten daha yeni sayılabilecek bir olgu da, Atina sokaklarında yaşayan evsiz sayısındaki artış.

Yunanlılar, dünyanın diğer ülkelerinde sıkça rastlanan bu sorunun kendi ülkelerinde yaşanmaması ile yıllarca gurur duydular. Sosyologlar, Yunanistan’daki bu durumu, aile ve toplum içi bağlara dayandırıyordu.

Günümüzde ise bu geleneksel yaşam tarzından giderek uzaklaşılırken, işsiz kalan ve borç batağına saplanan, anne babaları ise emekli maaşlarıyla kıt kanaat geçinen insanlar için, eve geri dönmek ve aileden yardım istemek diye bir seçenek kalmadı. Şimdilerde pek çok vatandaş, çığ gibi büyüyen fatura ve kredi borçlarını kapatabilmek için evini satışa çıkarıyor. Öyle ki her sokağın köşesinde bir “Satılık” ilanı görmek mümkün.

Yunanistan’ın içinde bulunduğu durumu anlatan tipik bir manzara: Atina şehir merkezindeki Merkez Bankası binasının önünde yaşayan evsiz bir adam. [Reuters]

İşi ya da parası olmayan, ülkesine de geri dönemeyen kayıt dışı göçmenler için ise sokakta yaşamak tek seçenek.

Vatandaş Koruma Bakanlığı’nın suç oranlarına ilişkin verileri de endişe verici boyutta. Bir zamanlar Avrupa’nın en düşük suç oranına sahip ülkesi olan Yunanistan, bugün gün aşırı bir cinayet, her gün 18 gasp ve saat başı 11 hırsızlık vakası yaşanan bir yer haline geldi.

Yunan emniyetinin elindeki istatistik veriler, 2011 yılında gasp ve hırsızlık vakalarının, bir önceki yıla kıyasla yüzde 10 arttığını ortaya koyuyor.

Nitekim Atina Belediye Başkanı Yorgo Kaminis’in şu sözü de durumu gayet açık bir şekilde anlatıyor: “Atina şehir merkezi, Yunan toplumunu esir alan krizin yol açtığı tüm sorunların bir arada yaşandığı bir yer.”

Yerel ve uluslararası basın, Yunanistan’daki duruma dair karanlık bir resim çizse de, ülkede gönüllülük esasına dayalı çalışmaların öne çıktığı da dikkatlerden kaçmıyor. Hemen hemen her mahallede, muhtaç durumdakilere yardım eli uzatmak amacıyla kurulmuş gruplar var. “Gıda tasarrufu ile hayat kurtarın” sloganıyla yola çıkan Boroume ve Yunan Gıda Bankası gibi özel girişimler, bu yönde yardım çalışmaları yürütürken, kurumsal sosyal sorumluluk kavramı öne çıkıyor; toplumdan aldığını topluma geri verme anlayışıyla hareket eden şirketlerin sayısı giderek artıyor. Belediyelerin girişimiyle kurulan halk pazarları ve eczaneler, ülkenin bu yeni toplumsal gerçeğiyle mücadele edebilmek için çalışıyor.

Boroume’den Kseniya Papastavru, “Her gün onlarca kişi arıyor. İşini kaybedenler, kazandığı ile geçinemeyenler, malullük maaşı az gelenler, çocuğunu tek başına yetiştiren bekar anne ya da babalar, çok çocuklu aileler…,” diye özetliyor tabloyu.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ