Akdeniz’de hilal birliği

Akdeniz’de hilal birliği

Suriye’de üç ayrı harekâtla terör kuşağını dağıtan Türkiye, Doğu Akdeniz’de uygulamaya konan kuşatma plânını da çökertti. Enerji paylaşımındaki ‘dışlanma’ tezgâhına karşı Türkiye ile Libya, güçbirliği yapıp Akdeniz’in batısındaki meşru sınırlarını ilân etti. Karar, Birleşmiş Milletler’e bildirilerek yürürlüğe girecek.

Suriye’ye düzenlediği 3 ayrı harekâtla bölücü planları akamete uğratan Türkiye, Doğu Akdeniz’de yeni oyun kurdu. Türkiye ile Libya arasında, Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzalandı.

TÜRKİYE MEŞRU SINIRLARINI TÜM DÜNYAYA İLAN ETMİŞ OLDU!

Anlaşma ile Türkiye, Akdeniz’in batısındaki meşru sınırlarını tüm dünyaya ilan etmiş oldu. İki ülke deniz sınır koordinatlarının ayrıntısını da içeren anlaşmanın hayata geçirilmesinde Libya tüm hukuki işlemleri tamamlarken, Türkiye ise tarihi sözleşmeyi TBMM’de onaylanmasının ardından Birleşmiş Milletler’e bildirecek. Muhtıra böylece resmen yürürlüğe girecek.

TARTIŞMALAR BİTTİ

Akdeniz’deki dev mutabakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla yürütüldü. Son olarak Libya Kara ve Deniz Hudut Komitesi’nin 18-19 Kasım’da Türkiye’yi ziyaretinde teknik çalışmalar tamamlandı. Hazır hale gelen anlaşma Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez el-Sarraj’ın önceki gün Erdoğan’la buluşmasında imzalandı. Libya’da iç karışıklıklar devam etse de anlaşmanın BM nezdinde meşrû bir hükümetle yapılmış olması, mutabakat üzerindeki meşruiyet tartışmalarını bertaraf ediyor.

DENİZDEKİ SEVR ÇÖPE

İki ülkenin Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgelerini (MEB) tanımlayan anlaşmada Türkiye ile Libya arasına ‘deniz yetki alanı şeridi’ çekildi ve bu şerit Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Mısır arasında kalkan oluşturdu. Ayrıca Yunanistan’ın Girit, Kaşot, Kerpe, Rodos ve Meis adaları hattını esas alarak Kıbrıs Rum Kesimi ve Mısır ile sınırlandırma anlaşması yapması girişimi önlenerek oldu-bitti çabalarının önü kesildi. Adeta Sevr niteliğindeki sözde Seville Haritası ile Türkiye’yi Akdeniz’de 41 bin kilometrekarelik bir deniz alanına hapsetme oyunu da bozulmuş oldu. Dolmabahçe Anlaşmasıyla birlikte Yunanistan ne Kıbrıs Rumlarıyla ne de Mısır’la MEB anlaşması yapamayacak.

MAVİ VATAN ÜZERİNDE TAM HAKİMİYET

Mutabakatla birlikte Türkiye, enerji kaynaklarını paylaşma amaçlı kurulan şer ittifaklarına karşı sahada üstünlük kazandı. Ayrıca enerji jeopolitiğine doğrudan etki ederek deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında kritik kazanımlar elde etti. Libya ise Yunanistan’ın gasp ederek hidrokarbon ihaleleri açtığı 39 bin kilometrekarelik bölgede hakimiyetini ilan etmiş oldu.

Libya bu anlaşmayı Yunanistan ile imzalasaydı neredeyse Kıbrıs adası büyüklüğünde bir bölgedeki haklarından vazgeçmiş olacaktı. Dolmabahçe’deki mutabakat, Türkiye’nin Akdeniz’de bir kıyıdaş devletle imzaladığı ilk münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşması oldu. Anlaşmayla Türkiye, Mavi Vatan topraklarının yaklaşık 4’te 1’i büyüklüğünde bir alanda meşrû hakimiyetini resmen ilan etmiş oldu. Bugüne kadar donanma gücüyle izlenen Gambot diplomasisiyle bu bölgedeki hak ve menfaatlerini koruyan Ankara, meşrû hakları için hukuki altyapı oluşturdu.

Türkiye ve Libya, deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması için çalışmaları bundan 9 yıl önce başlatmıştı. Libya, 27 Mayıs 2009’da münhasır ekonomik bölge (MEB) ilan edip sınır ülkelerle anlaşmaya hazır olduğunu duyurunca dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Eşref Uğur Yiğit’in talimatıyla yapılan araştırmalarda, Türkiye ve Libya’nın karşılıklı kıyılarının olduğu ve iki ülke arasında bir sınırlandırma anlaşması yapılabileceği haritalarla ortaya konuldu.

ERDOĞAN ÇALIŞMALARI 29 KASIM 2010’DA BAŞLATTI

29 Kasım 2010’da dönemin başbakanı Cumhurbaşkanı Erdoğan Libya’ya, beraberinde haritalarla gitti. İki ülke, anlaşma için çalışmaları başlattı. Henüz birkaç ay geçmişti ki Libya’da düğmeye basıldı. 2011 yılı başında patlak veren iç savaş, tüm çalışmaların rafa kaldırılmasına neden oldu. Libya ile yarıda kesilen görüşmeler Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın 5 Kasım 2018’deki Libya ziyaretiyle yeniden hız kazandı. Ancak bu girişimin üzerinden daha bir ay geçmeden, 2019 başında CIA destekli darbeci General Halife Hafter harekete geçirildi ve Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni devirmeyi amaçlayan Trablus saldırısı başladı.

TÜRKİYE İLE LİBYA YAKINLAŞTIĞINDA ÜLKEDE KARIŞIKLIK ARTIYOR!

Türkiye ile Libya ne zaman bir MEB anlaşmasına yaklaşsa ülkedeki karışıklığın artması dikkat çekiyor. Dolmabahçe’deki tarihi mutabakat, Libya’daki meşrû hükümet güçlerinin darbeci Hafter’e bağlı militanları Türkiye’nin desteğiyle püskürtmesi sonrasında gerçekleşti.

TÜRKİYE’NİN TEKLİFİ HERKESİN YARARINA

Akdeniz’de anakara ülkesi olarak en büyük söz sahibi ülkeler arasında bulunan Türkiye, Libya’nın yanısıra İsrail ve Mısır başta olmak üzere kıyısı bulunan diğer ülkelere de sınırlandırma anlaşması çağrısı yapıyor. Dr. Cihat Yaycı, yaptığı çalışmalarda, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşması imzaladığı İsrail’e ait 4 bin 600 kilometrekare, Lübnan’a ait 3 bin 957 kilometrekare, Mısır’a ait ise 21 bin 500 kilometrekare büyüklüğünde bir deniz yetki alanını, bu ülkelerin aleyhine olacak şekilde sahiplendiğini ortaya koymuştu.

İSRAİL GKRY YERİNE TÜRKİYE İLE SINIRLANDIRMA ANLAŞMASI İMZALAMIŞ OLSAYDI…

İsrail GKRY yerine Türkiye ile sınırlandırma anlaşması imzalamış olsaydı, GKRY’nin ihaleye açtığı 13 ruhsat sahasından 12. Parselin tamamı, 8,9 ve 11. Parsellerin büyük kısmı ile 1, 7 ve 10. Parsellerin bir kısmı İsrail’in olacaktı. Eğer Mısır yetkisi tartışmalı olan GKRY yerine Türkiye ile bir sınırlandırma anlaşması yapmış olsaydı, 11 bin 500 kilometre kare daha fazla deniz alanına sahip olacak ve İtalyan ENİ tarafından yapılan sondaj sonucu 225 milyar metreküpe yakın gaz tespit edilen 6 nolu parselin güney yarısı ile 4, 5, 7 ve 11 nolu parsellerin bir kısmına sahip olacaktı. Bu ülkeler Türkiye değil KKTC ile bir sınırlandırma anlaşması yapmış olsalardı dahi enerji yataklarına ait parsellerden GKRY ile yaptıkları anlaşmalardan çok daha fazla pay alacaklardı.

572 YILLIK REZERV

Çatışmalar ve krizlerle anılan ‘Verimli Hilal’ bölgesindeki Doğu Akdeniz, stratejik ve ticari öneminin yanısıra enerji bakımından zengin kaynaklara sahip. Uzmanlar tarafından yapılan tespitler, Doğu Akdeniz’de toplam değeri 3 trilyon doları bulan doğalgaz rezervi bulunduğunu gösteriyor. ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi tahminlerine göre Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında kalan bölge olan Levant havzasında 3.45 trilyon metreküp doğalgaz ve 1.7 milyar varil petrol bulunuyor. Yine Nil Delta Havzasında yaklaşık 1.8 milyar varil petrol, 6.3 trilyon metreküp doğalgaz ve 6 milyar varil doğalgaz rezervi olduğu tahmin ediliyor. Kıbrıs adası çevresinde olduğu düşünülen 8 milyar varil petrol rezervinin dışında Heredot olarak adlandırılan Girit’in güney ve güneydoğusundaki alanda ise toplam 3.5 trilyon metreküplük doğalgaz bulunduğu sanılıyor. Doğu Akdeniz’deki toplam hidrokarbon yatakları Türkiye’nin 572 yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılayabilecek seviyede. Bu rezervlerin büyük kısmı da Türkiye ve KKTC deniz yetki alanlarında bulunuyor.

ORADA SAVAŞ SÜRÜYOR

BM nezdinde meşrû Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) bir yandan ülkenin haklarına sahip çıkarken bir yandan da halen terör örgütü lideri General Hafter güçlerine karşı mücadele veriyor. UMH’yi devirmeyi amaçlayan Hafter güçlerine BM üyesi ülkeler de açık destek veriyor. Libya’da iç savaşı doğuran nedenlerin başında bölgesel güç oyunları, Libya’nın yurtdışındaki 150 milyar dolarlık kayıp parası, ülkedeki petrol ve doğalgaz kaynaklarının paylaşılması mücadelesi geliyor. Türkiye ile Libya arasında bir MEB anlaşması imzalanmasının engellenmesi de bölgedeki karışıklığı doğuran güçlerin hedefleri arasındaydı.

YUNAN PANİĞİ

Türkiye ile Libya arasında yapılan MEB anlaşması haberi Yunan medyasına bomba gibi düştü. Yunan medyası, gelişmeleri Yeni Şafak’ta dün yayınlanan ‘Akdeniz haritası masada’ haberiyle duyurdu. Haberlerde, iki ülkenin bu adımının Doğu Akdeniz’de yeni gelişmeleri de beraberinde getireceği kaydedildi. Pronews internet sitesinde “Libya-Türkiye Girit’i haritada yok sayarak münhasır ekonomik bölge anlaşması imzaladı” denirken, Pentapostagma adlı internet sitesinde de anlaşmanın direkt Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ı etkileyeceği belirtilerek “Krize doğru yüksek adımlarla ilerliyoruz” yorumu yapıldı.

Türkiye’nin Libya ile imzaladığı Doğu Akdeniz’de iki ülke arasındaki deniz sınırlarını belirleyen ve özellikle komşu ülkeleri panikleten haritanın detayları hükümetin anlaşmayı TBMM’ye taşımasıyla ortaya çıktı. Yunanistan’ın Libya’ya nota verdiği, AB’nin ‘Açıklayın’ dediği anlaşma, Yunanistan’ın Girit Adası’nın güneydoğusunda Türkiye ile Libya arasında 18.6 millik bir deniz sınırı öngörüyor.

Libya ile imzaladığı “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” ile Doğu Akdeniz’deki hukuki ve siyasi argümanlarına önemli bir destek sağlayan Ankara, dün anlaşmayı Meclis’in onayına sundu. Böylece başta komşular ve AB’nin “Metni açıklayın” dediği anlaşmanın ayrıntıları gün yüzüne çıktı. Türkiye’de alınan onayın ardından Ankara, anlaşmayla ilgili Birleşmiş Milletler’e bildirimde bulunacak. Öte yandan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) de anlaşmayı onayladı.

18.6 MİLLİK SINIR

Anlaşma metnine göre, Libya ile Türkiye arasında 18.6 millik (29.9 km) bir sınır çizgisiyle kıta sahanlığı (KS) ve münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırları belirlendi. Libya mutabakatı, Türkiye’nin KKTC ile 2011’de yaptığı Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması’ndan sonra bölgede yaptığı ikinci deniz yetki sınırlandırma anlaşması. Ancak Türkiye, Akdeniz’de henüz MEB ilan etmedi. MEB sınırları balıkçılık sektörünü içerdiği için ilgili kurumlar arasında çalışmaların devam ettiği belirtiliyor.

ANKARA DİYALOĞA AÇIK

Mutabakatın içeriği ve hedefleri hakkında bilgi veren Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Libya Anlaşması’nın ardından Ankara’nın Doğu Akdeniz’de tansiyonu yükseltme amacını taşımadığını, Türkiye’nin bölgedeki diğer ülkelerle de deniz yetki alanları sınırlandırılması anlaşmalarını yapmaya açık olduğunu vurguluyor. Ancak Ankara, resmen tanımadığı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY) olası diyalog sürecinin dışında tutuyor.

KADDAFİ’DEN BERİ

2009 yılından bu yana, Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi döneminden beri, Libya ile söz konusu mutabakatın yapılması için görüşmelerin devam ettiği belirtiliyor. Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında 27 Kasım’da İstanbul’da iki ülkenin dışişleri bakanları tarafından imzalanan mutabakat öncesinde Türkiye kritik bir adım attı. 13 Kasım’da BM Genel Sekreteri’ne hitaben gönderilen mektup ile Türkiye, Doğu Akdeniz’deki sınırlarına ilişkin bildirimde bulundu. Libya anlaşması da bu sınırlar üzerine yapıldı.

ERDOĞAN’DAN ATİNA’YA ‘TANSİYONU DÜŞÜRELİM’

Yunan Savunma Bakanı Nikos Panayiotopulos, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Yunan Başbakanı Kiriakos Miçotakis arasında çarşamba günü Londra’da gerçekleşen görüşmenin içeriğine ilişkin açıklama yaptı. Görüşmede hazır bulunan Panayiotopulos ‘Ant1’ televizyonuna “Erdoğan’ın son sözü, ‘Tansiyonun düşmesi iyi olur’ cümlesi idi” dedi. Panayiotopulos, Erdoğan’ı ‘Ciddi beyanlarda bulunan, karşısındakini gereken dikkati vererek dinleyen bir başkan’ olarak niteledi. Panayiotopulos, Başbakan Miçotakis’in görüşmede, Türkiye ile Libya arasında imzalanan deniz sınırlarının belirlenmesine ilişkin mutabakat muhtırasının içeriği hakkında bilgi istediğini, ancak bunun mümkün olamadığını söyledi. Panayiotopulos’a göre Erdoğan, Yunan tarafına şaka yollu “Anlaşmayı Atina’daki Libya Büyükelçisi’nden dinleyebilirdiniz ama adamı kovuyorsunuz” dedi. Yunan Savunma Bakanı “Bu muhtıra öyle feci bir şey değil. Görüşmeden edindiğim izlenim, iyi niyet varsa Türkiye ile uzlaşabiliriz” şeklinde konuştu.

‘ATEŞ AÇACAĞIZ’

Öte yandan, aşırı milliyetçi Dimokratia gazetesine göre, Yunan Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Nikos Tsunis, geçtiğimiz günlerde Yunan gazetecilerin “Bir Türk araştırma gemisi, Yunan kıta sahanlığını ihlal ederse ne olur” sorusuna “Ateş açacağız. Sonra ne olacaksa olsun” dediğini yazdı.

RUMLAR LAHEY’E ŞİKÂYET ETTİ

Doğu Akdeniz’i tek yanlı parselleyerek Türkiye ve KKTC’yi yok sayan ve uluslararası ihalelere çıkan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Türkiye’nin 4 yıl önce BM’ye bildirdiği ve geçtiğimiz günlerde Libya ile imzaladığı deniz anlaşmasıyla bir kez daha teyit ettiği kıta sahanlığı ile Fatih sondaj gemisini KKTC açıklarına göndermesini, ‘Egemenliğimizi ihlal ediyor’ iddiasıyla Lahey Adalet Divanı’na şikâyet etti. Rum lider Nikos Anastasiadis, “Lahey Adalet Divanı’na tek yanlı başvuru yapılabiliyor mu?” sorusuna, “Atina’daki Türkiye Büyükelçiliği’ne ihbar mektubu gönderdik, kapı açılmadı, ardından bildirimimizi Türkiye’nin aldığını ispat edecek başka yöntemlerle ilettik” cevabını verdi.

Hürriyet’in elde ettiği bilgilere göre, Rum Dışişleri memuru geçen hafta Atina’daki Türkiye Büyükelçiliği’ne ihbar mektubu vermeye çalıştı, içeri girmesine izin verilmeyince Rum dışişleri, elçiliğe faks gönderdi. Türk diplomatik kaynakları, “Gerilla yöntemleriyle uluslararası ilişkiler yürümez. Türkiye, Kıbrıs Rum yönetimini bir devlet olarak tanımıyor” dedi.

AB BELGEYİ İSTEDİ

Avrupa Birliği, Türkiye ile Libya arasında imzalanan deniz yetki alanı sınırlandırma mutabakatına ilişkin bilgilerin ve metnin iletilmesi talebinde bulundu. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in ofisinden yapılan açıklamada, Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki faaliyetleri bağlamında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan ile tam dayanışma içinde olunduğu vurgulanarak, “Metnin gecikmeden AB’ye iletilmesini bekliyoruz” denildi. Açıklamada, Türkiye’nin AB üyesi ülkelerin egemenliğine ve egemenlik haklarına saygı duyması gereğinin altı çizildi.

JET HIZIYLA GEÇTİ

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarıyla ilgili pozisyonunu güçlendiren Libya anlaşması dün Meclis’te 13’e karşı 293 oyla kabul edildi.

27 Kasım’da Türk ve Libya Dışişleri Bakanları Mevlüt Çavuşoğlu ve Mohammed Taher Sıyala tarafından İstanbul’da imzalanan “Türkiye ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükümeti Arasında Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” önceki gün Cumhurbaşkanı Vekili olarak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın imzasıyla Meclis’e gönderildi.

‘EN GÜZEL MESAJ’

Meclis’te jet hızıyla işleme alınan anlaşma, dün önce Dışişleri Komisyonu’nda görüşüldü. Komisyondan HDP dışındaki partilerin mutabakatıyla geçen anlaşma öğleden sonra da Meclis Genel Kurulu’nun gündemine alındı ve oylanarak kabul edildi.

Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır, “Tüm parti gruplarına ve komisyonumuzun değerli üyelerine ülkemizin çıkarları için bu çok önemli konuda gösterdikleri birlik için komisyonumuz adına teşekkürlerimi sunuyorum” açıklamasını yaptı. Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran da anlaşmayı sahiplenme iradesine müteşekkir olduklarını belirterek, “Bu sahiplenme esasen bu anlaşmayı yanlış yönlü yorumlamaya tevessül eden birtakım ülkelere de en güzel mesaj” dedi. Kıran, anlaşmaya ilişkin de şunları söyledi: “Doğu Akdeniz’de tek taraflı oldubittilere hiçbir zaman müsaade etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz… Bu anlamda kayda geçirdiğimiz mutabakat ile uluslararası topluma önemli bir mesaj vermiş olduk.” Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdür Vekili Çağatay Erciyes de “Hukuki tezlerimize destek veriyor” dediği anlaşmayla Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığının batı sınırlarının netleştirildiğini söyledi.

HDP’DEN MUHALEFET ŞERHİ

HDP ise anlaşmaya, “Deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşmayı yaparken Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan ile herhangi bir diyaloğa girilmemesi önümüzdeki dönemlerde Ege krizi ile birlikte Akdeniz yetki sınırlarını merkeze alan yeni bir krizi ortaya çıkaracaktır” gerekçesiyle şerh koydu. (Turan YILMAZ/ANKARA)

TÜRKİYE’DEN KARARLI TAVIR

Türkiye, Kıbrıs Rum yönetiminin İsrail ve Mısır’la işbirliği yaparak bölgeyi tek yanlı parsellemesini kabul etmiyor. Yavuz gemisi, Antalya açıklarında Türkiye’nin ilan ettiği kıta sahanlığı içinde kalan, Rumların tek yanlı parsellediği bölgeyi de içine alan noktada sondaj çalışmalarını sürdürüyor. Fatih gemisi ise KKTC’nin Gazimağusa kenti açıklarında çalışmalarına devam ediyor. Türkiye’nin Libya ile yapmış olduğu anlaşma komşu ülkelerin hesaplarını alt üst etti.

MUTABAKAT NİYE TEPKİ ÇEKİYOR

Trablus yönetimi ile anlaşma, Türkiye’ye Libya’yla kıta sahanlığını belirlemenin yanı sıra bölgedeki doğal kaynaklar için arama ve sondaj faaliyetlerinin yolunu da açıyor. Önümüzdeki dönemde bu faaliyetler için adım atılmasına siyasi irade karar verecek.

Doğu Akdeniz’de hidrokarbon kaynaklarının 2000’li yılların başında keşfinden sonra bölgedeki ülkeler bu konuda adım atmaya başladı. Ancak ülkelerin bu konuda farklı yaklaşımları var.

Türkiye, Libya ile yaptığı anlaşmayla bölge ülkelerini ‘uykuda yakaladı’. Türkiye’nin bu tarihi adımı, özellikle Avrupa ülkelerinde büyük panik yarattı. Peki Libya ile yapılan anlaşma neden bu kadar önemli? Deniz anlaşması ne anlama geliyor? Münhasır ekonomik bölge nedir? İşte Türkiye ile Libya arasında gerçekleştirilen tarihi anlaşmanın bilinmeyenleri.

KITA SAHANLIĞI NEDİR?

Kıta sahanlığı, bir devletin, kara sularının aşan fakat kıyıya bitişik sualtı alanlarının kaynaklarını araştırma ve işletme konusunda münhasır egemen haklara sahip olduğu alandır. Akdeniz’de bu konuda Yunanistan ile sorunlar yaşamamızın sebebi de burada yatıyor. İki ülkenin kıta sahanlığı mesafesi iç içe girecek kadar yakın. Ülkemiz, doğu Akdeniz’de ilk kez 2004 yılında BM’ye kıta sahanlığına dair pozisyon bildirdi. Kıta sahanlığımızın buradaki adaların karasularına kadar uzandığı belirtildi.

KARASULARI NE DEMEKTİR?

Kara suları devletin dış sınırından itibaren açık denize doğru, kendi milli mevzuatına dayanarak ve milletlerarası hukukun kabul ettiği genişlikteki deniz alanıdır. Bu alanlar ülkelerin sınırı içinde kabul edilir.

Yunanistan ile yaşanan bu sorun devam ederken, Akdeniz’in doğusunda bulunan Libya ile denizden bir hat oluşturmak ve Türkiye’nin deniz sınırlarının netleşmesi adına tarihi bir durumdur. Bu mutabakat ile Türkiye, Doğu Akdeniz’de “yetki alanları ile ilgili hukuki ve siyasi pozisyonunu güçlendirmiştir.” Libya açısından da durum aynıdır. Zira Yunanistan’ın sadece ülkemizin değil, Girit adasının güneyinde verdiği arama ruhsatları ile Libya’nın da deniz egemenliğine tecavüz etmektedir. Her iki devlet de Yunanistan ve GKRY’nin mütecaviz tavrı karşısında böyle bir hukuki zemine yönelmiş oldular.

MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGE NEDİR?

Kıyı devletinin kara sularından başlayarak 200 mil genişlikteki deniz alanına MEB denmektedir. Bu bölge, münhasır ekonomik haklar ve yetkiler tanıyan bir deniz alanıdır ve ülkelere bu alanda ticari faaliyet ve yer altı kaynakları için arama yapma yetkisi tanınır.

Münhasır ekonomik bölge (MEB) özel hukuki rejimdir. Birleşmiş milletler deniz hukuku sözleşmesinde şartları düzenlenen bu durum kıyı devletinin hak ve yetkileri ile diğer devletlerin hakları ve serbestliklerini ele almaktadır. Son dönemde basına yansıyan doğal gaz ve petrol aramalarının yapıldığı, arama gemilerinin çalıştığı, ruhsatların verildiği, uluslararası firmaların tarama yaptığı yerler bu alanlardır.

Taraflar, Birleşmiş Milletler şartına bağlılıklarını vurgulamışlardır. Taraflardan birinin MEB alanında başlayıp, diğerinin MEB alanına uzanan bir doğal kaynağın olması halinde, bu kaynağım işletilmesi için işbirliği/ortaklık yapılacağı düzenlenmiştir. Yine tarafların bir başka devlet ile de MEB alanı belirlemek için görüşmelere başlaması halinde, birbirlerine bilgi verip, müzakerelerde bulunması sağlanacaktır. Bu da siyasi olarak da birlikte hareket edilmesinin hukuki zemini olarak ifade edilebilir. Sözleşmenin ekinde konuya ilişkin koordinat ve haritalar bulunmakta ve alanlar net biçimde belirtilmektedir.

ETİKETLER:
AkdenizLibyaTürkiye
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ