Yunanistan’dan “Saklambaç” politikası

Yunanistan’dan “Saklambaç” politikası

Batı Trakya Türklerinin sorunları, merkezi Londra’da bulunan Müslüman Azınlıklar Enstitüsü’nün yayınladığı bilimsel dergiye konu oldu.

Hristina Borou’nun kaleme aldığı bilimsel makalede, Yunanistan’ın Batı Trakya Müslüman Türk azınlığına yönelik haksız uygulamalara ve azınlığın karşılaştığı sorunlara geniş yer veriliyor.

“Azınlık sorunu hassas ve tabu niteliğindedir” denilen makalede, devletin azınlıkla ilgili resmi istatistiki bilgileri hala “gizli” tuttuğu belirtiliyor ve azınlığın Türk etnik kimliğinin tanınması konusunda Yunanistan’ın bir nevi “saklambaç” politikası uyguladığı ifade ediliyor.

Azınlığın “Türkler”, “Pomaklar” ve “Çingeneler”den oluştuğu kaydedilen makalede, azınlığın tanımı konusunda zaman zaman değişikliklerin yaşandığına dikkat çekiliyor. Tarih boyunca Batı Trakya azınlığının “Osmanlı, Türk ve Müslüman Yunan vatandaşları” olarak tanımlandığı, 1974’ten sonra iktidara gelen hükümetlerin azınlığa “Türklükten arındırma politikası” uyguladıkları belirtiliyor. Yunanistan’ın azınlık bireylerine bireysel düzeyde etnik olarak kendini tanımlama hakkı tanıdığı, ancak toplu olarak bu hakkın reddedildiği kaydediliyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının, Avrupa Birliği ve ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan insan hakları raporlarında yer alan bilgilerin, azınlık bireylerine uygulanan ayrımcı politikanın bir kanıtı olduğu vurgulanıyor.

AZINLIK EĞİTİMİ

Makalede, azınlık eğitiminin 1967’de başlayan askeri Cunta döneminde “Yunanlılaştırılma” sistemine oturtulduğu, azınlık okullarındaki Türkçe müfredatın azınlık tarafından “kanayan yara” olarak tanımlandığı belirtiliyor.

Son yıllarda Türkçe’nin bazı devlet okullarında seçmeli ders olarak müfredata dahil edildiği, 1996 yılından bu yana Yunan üniversitelerine giriş sınavlarında binde beşlik kontenjan uygulandığı, ancak alınan bu önlemlerin azınlık eğitimine köklü bir çözüm üretemediği kaydediliyor.

Azınlık eğitimine çözüm üretebilecek Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıklar Çerçeve Sözleşmesi’nin Yunanistan tarafından hala onaylanmadığına dikkat çekilen makalede, Türkiye ile Yunanistan arasında 2000 yılında yeni bir Kültür Anlaşması’nın imzalandığı da hatırlatılıyor.

MÜFTÜLER

Yunanistan’ın, müftülerin elindeki şer’i yetkileri ve hiç bir İslam ülkesinde seçimle işbaşına gelmemelerini gerekçe göstererek, müftü seçimine karşı çıktığı belirtilen makalede, azınlığın 1913 Antlaşması ve 2345/1990 sayılı yasa uyarınca müftü seçimi yapmak istediği ifade ediliyor.

Makalede ayrıca, Müslümanların azınlık olduğu FYROM (Makedonya) ve Bulgaristan’da yapılan müftü seçimlerini gözardı ettiği kaydediliyor.

VAKIFLAR

Yunanistan’ın özellikle Askeri Cunta döneminden itibaren Lozan Antlaşması’nın 40’ıncı maddesini ihlal ederek vakıfların finansal özerkliğini aşındırdığı ifade edilen makalede, 1091/1980 sayılı vakıflar yasasının müdahaleci içeriği ve 500 yıldan beri vakfedilen tüm vakıf mallarının tapularının hükümete iletilmesini istediği için uygulanmadığı belirtiliyor. Vakıfların, 1996 yılında çıkartılan Cumhurbaşkanı Kararnamesi’yle atanmış kişiler tarafından yönetildiği ve nihai çözüm bulununcaya kadar bu kişilerin görevlerinin her üç yılda bir yenilenmeye devam ettiği kaydediliyor.

Makalenin sonuç bölümünde, aşırı milliyetçi ulusal ve yerel Yunan basınının, azınlığın “özerklik talebinde bulunabilecek ve toprak bütünlüğünü sorgulayabilecek ulusal bir düşman olarak görülmesine” katkıda bulunduğu ifade ediliyor.

Hristina Borou makalesinin sonuç bölümünde, Yunanistan’ın Batı Trakya’da “etnik ve dilsel azınlık yerine, dini bir azınlık bulunduğuna dair tezinin, eldeki verilerle örtüşmediğini görmesi gerektiği” görüşüne yer veriyor.

 

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ