Prof. Dr. Halit Eren: İslam Tarih, Sanat ve Kültürüne adanan bir ömür

Prof. Dr. Halit Eren: İslam Tarih, Sanat ve Kültürüne adanan bir ömür

İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezinin Genel Direktörlüğünü 16 yıl yürüten Prof. Dr. Halit Eren, 1981’den itibaren çalışmaya başladığı kurumda hayata geçirdiği projelerle İslam kültür ve medeniyetine önemli katkı sundu.

1953 yılında Gümülcine’de (Batı Trakya, Yunanistan) dünyaya gelen Prof. Dr. Halit Eren, ilk ve orta tahsilini Batı Trakya’da, lise öğrenimini Sakarya İmam Hatip Lisesi’nde, yüksek tahsilini ise 1976’da İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nde tamamladı.

Eren, 1989’da Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı’nda yüksek lisansını tamamladıktan sonra 1995’te aynı üniversitenin Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Ana Bilim Dalı’ndan doktora derecesini aldı. Ocak 2014’te Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler alanında doçent unvanını elde eden Eren’e, Şubat 2019’da ise profesör unvanı verildi.

Hayatının 40 yılını IRCICA’da geçirdi 

Prof. Dr. Eren, 1981’de Kütüphane ve Dokümantasyon Bölüm Başkanı ve araştırmacı olarak katıldığı İslam İşbirliği Teşkilatının (İİT) bağlı kurumlarından IRCICA’da, 2000-2004 arası genel direktör yardımcılığı görevini yürüttü.

Hayatının 40 yılını İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) çatısı altında İslam medeniyetinin hizmetinde geçiren Eren, 2005 yılından itibaren 16 sene genel direktörlük görevini üstlendi.

Görev yaptığı süre zarfında araştırmacılar için çok önemli kaynakların oluşturulmasına gayret eden Eren, uluslararası alanda IRCICA’yı aslına ve potansiyeline uygun olarak etkin hale getirirken, İslam dünyasında referans kabul edilebilecek eserlerin üretimi için de projeler yürüttü.

Prof. Dr. Eren, görevi boyunca Kudüs, İslam tarihi ve kültür mirası alanında araştırmalar, yayınlar, kongreler ve sergiler düzenleyerek bu konulara birinci elden kaynakları teşkil eden resmi arşiv belgelerinin ve kayıtların istifadeye sunulmasını ve bu konulardaki incelemelerin geliştirilmesini sağladı.

Bu çalışmalardan “Kudüs Şer’iyye Sicilleri” konusunda 2017-2020 döneminde yayımlanan 36 ciltte, birer sicil defteri incelendi. “Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kudüs” projesinde 2016-2019 arasında 9 cilt yayınlanırken, Kudüs tapu kayıtlarının incelemeli edisyonlarının hazırlandığı projede ise 2018-2020’de ilk 3 cilt yayına hazırlandı. Eren, ayrıca Kudüs’ün tarihi fotoğraflarıyla çeşitli ülkelerde sergiler düzenlenmesine destek oldu.

IRCICA’da kadim mushaflarla ilgili uzun süreli çalışma yürütüldü 

IRCICA bu dönemde, Kur’an-ı Kerim incelemeleri sahasında 2007-2020 arasında, Dr. Tayyar Altıkulaç’ın kadim mushaflar üzerindeki incelemelerinden 11 cildin Arapça, Türkçe ve İngilizce olarak yayımlanması projesini gerçekleştirdi.

Ayrıca, 2010-2011 döneminin İİT tarafından “Kur’an-ı Kerim’in Nüzulünün 1400. Yılı” olarak kutlanması fikrine katkı veren Prof. Dr. Eren, projenin teşkilatça onaylanmasıyla ilgili faaliyetlerin uluslararası açılış konferansını İstanbul’da düzenledi.

Eren, 2016’da Gambiya Cumhurbaşkanı’nın daveti üzerine “Başkan Yahya Jammeh Uluslararası Kuran Hıfzı Yarışması”nın Banjul’da düzenlenmesi faaliyetine katılırken, İslam tarihi ve medeniyeti alanında üye ülkelerin hükümetleri ve üniversiteleriyle iş birliği içinde çok sayıda uluslararası akademik toplantı gerçekleştirdi.

Bu konferanslar ve konu aldıkları bölgeler şöyle:

“Balkanlar ve Güneydoğu Avrupa (Bükreş 2006, Üsküp 2010, Saraybosna 2015); Orta Asya (Astana 2007; Bişkek 2012); Kafkasya (Bakü 2019); İdil-Ural (Kazan 2002, 2005, 2012; Ufa 2008, 2010); Güney Asya (Dhaka 2008; İslamabad/Keşmir 2018); Akdeniz (Kuzey Kıbrıs 2010); Doğu Afrika (Zanzibar 2013); Güney Afrika (Johannesburg 2006; Durban 2016; çevrimiçi konferans 2020); Batı Afrika (Nijerya 2018; Nijer 2019); Orta Afrika (Çad 2019)”

Eren ayrıca, bu konferans dizilerine ek olarak çeşitli tarih ve kültür alanlarında önemli sempozyumların düzenlenmesini yönetti. 2005’te Şam’da “Bilad-ı Şam”, 2007’de Kahire’de “Osmanlı döneminde Mısır” sempozyumlarını yöneten Eren’in hayata geçirdiği diğer etkinlikler ise şöyle:

“Osmanlı döneminde Mağrip ve Batı Akdeniz” (Rabat 2009), “Osmanlı döneminde Yemen” (Sana 2009), “Osmanlı döneminde Kudüs” (Şam 2009), “Meşrutiyet’in 100. Yılı” (İstanbul 2008), “İslam Arkeolojisi” (İstanbul 2005; İslamabad 2011), “Turizm ve Geleneksel Elsanatları” (Riyad 2006), “Elsanatlarının mimari projelerde kullanımı” (Tunus 2008), “Bilad-ı Şam mimari mirası” (Amman 2014), “Kudüs İslam mirasının korunması” (2014), “İslam medeniyetinde Konya” (Konya 2016), “Kazakistan’da Şarkiyat incelemeleri: başarılar ve öngörüler” (Almatı 2016), “Kazakistan’da elyazması mirası” (Astana 2018), “Sadvakas Gilmani ve Büyük Bozkırın uleması” (Astana 2019), “Kazakistan’ın İslam kültürünün gelişmesine katkıları” (Astana 2018), “Özbekistan’da İslam incelemeleri” (Taşkent 2019), “Özbekistan’da elyazması koleksiyonları” (Semerkant 2019), “Tacikistan’da kültür ve tarih araştırmaları” (Duşanbe 2019), “Orta Asya milletlerinin kültürü, dini gelenekleri ve adetleri” (Taşkent 2020), “İslam medeniyeti tarihinde Tırmız’ın yeri” (Çevrimiçi konferans 2020), “Tarihin dönüm noktaları ve salgınların tesirleri” (2020), “İslam dünyası şehircilik tarihi ve salgın sonrası dönem için öngörüler” (2020)”

IRCICA’da ayrıca, dünya medeniyetleri arasında kültür, bilim ve sanat alanlarındaki ilişkiler ve karşılıklı etkileşimler alanında uzun dönemli araştırma projeleri ve uluslararası konferanslar gerçekleştirildi.

Eren’in bu alandaki faaliyetleri arasında, İslam dünyası ile Batı dünyası arasındaki ilişkiler konusunda 2006-2009’da “Tarih eğitiminde öteki imajı”, 2009-2012’de “Akdeniz bölgesi ve çevresinde ve Akdeniz ile diğer bölgeler arasında kültürel etkileşimlerin tarihi” başlıklı araştırma programları ve sempozyumlar bulunuyor.

Dünyada aşırı akımlar ve terörizm ile mücadelede kültürel iş birliğinin arttırılması amacıyla 2009-2014 döneminde BM Medeniyetler İttifakı Küresel Forumlarında ve 2013-2017 döneminde Bakü’de düzenlenen kültürlerarası Diyalog forumlarında çok kültürlü katılımla uluslararası oturumlar yapan Eren, İslam dünyası ile Çin, Kore, Avrupa ve Rusya arasındaki ilişkilerin tarihi üzerine konferans dizileri düzenledi.

Ulusal ve uluslararası alanda görevler aldı 

İngiltere Türk-İslam Cemiyeti kurucusu ve yöneticisi, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Başkanı, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Vakfı Genel Sekreteri, Türk Bilim Tarihi Kurumu Kurucu Üyesi, Doğu Avrupalı Müslüman Azınlıklar Konseyi Kurucu Üyesi ve Danışmanı, Rumeli Eğitim Vakfı Kurucu Üyesi, Türkiye Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı İhtisas Komisyonu Üyesi, Batı Trakya Eğitim, kültür ve Sağlık Vakfı Kurucu Üyesi ve Başkanvekili, Rumeli Türkleri kültür ve Dayanışma Derneği İkinci Başkanı, Rumeli Türkleri kültür ve Dayanışma Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve İkinci Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Bakanlığı Balkan Ülkeleri Danışmanı, Türkiye Cumhuriyeti kültür Bakanlığı Milli kültür Şurası Üyesi ve Balkanlar Medeniyet Merkezi (BALMED) Derneğinin Kurucu Başkanlığı görevlerini yapan Eren, 2011’de UNESCO Milletlerarası Irak kültür Mirasını Koruma Koordinasyon Komitesi Üyesi seçildi.

Eren ayrıca 2013’te kurulan Türk-Arap Diyalogu Uluslararası Birliğinin Kurucu Üyesi ve Başkan Yardımcısı olarak görev aldı.

Prof. Dr. Halit Eren, “Mühimme Defterlerinde Gümülcine: Başbakanlık Osmanlı Arşivi Divan-ı Hümayun Sicillatı Mühimme Defterleri: 74-129”, “Balkanlar’da Osmanlı Vakıfları: Vakfiyeler, Yunanistan”, “Mühimme Defterlerinde Gümülcine: Başbakanlık Osmanlı Arşivi Divan-ı Hümayun Sicillatı Mühimme Defterleri: 1-73”, “Restoration of Mosques in Bosnia and Herzegovina”, “Vakfiyelere Göre Osmanlı Dönemi’nde Bulgaristan’ın Sosyo-Ekonomik Durumu”, “Balkanlar’da Osmanlı Vakıfları: Vakfiyeler, Bulgaristan”, “World Bibliography of Translations of Meanings of the Holy Qur’an: Printed Translations 1515-1980” kitaplarını kaleme alırken, çok sayıda makaleye de imza attı.

“Gümülcineli Hafız Galip Efendi”, “The Muslim Minority in Bulgaria: A Status Report”, “Batı Trakya Türklerinin Eğitim Sorunları: İlgili Kanun, Andlaşma ve Protokoller”, “Cumhuriyet Döneminde Göç ve İltica, Tarih Boyunca Türklerde İnsani Değerler ve İnsan Hakları”, “Batı Trakya”, “Balkanlarda Türk ve Diğer Müslüman Toplumları ve Göç Olgusu”, “Kur’an’ın Muhtelif Dünya Dillerine Tercümesi”, “Batı Trakya’da Türk Vakıfları: Tarihi Süreç ve Bugünkü Durum”, “Ottoman Administration in the Balkans” makalelerini yayımlayan Eren ayrıca “Osmanlı Mirası Bir Medrese Örneği: Gümülcine Medrese-i Hayriyesi”, “Yunanistan: Batı Trakya Türkleri”, “Batı Trakya Türk Cemaat ve Vakıf İdareleri” adlı yayınları da akademi dünyasına kazandırdı.

Çok sayıda tebliğde de imzası bulunan Eren, ulusal ve uluslararası alanda birçok kez editörlük görevi üstlendi.

Çalışmaları dolayısıyla çok sayıda fahri doktora unvanı aldı

Prof. Dr. Eren’e, İslam kültürü ve sanatı dalındaki sosyal ilimlerin geliştirilmesine ve uluslararası araştırma projelerinin organizasyonunun yanı sıra ülkelerarası ilişkilere yaptığı katkılardan dolayı Tataristan İlimler Akademisine bağlı Ş. Mercani Tarih Enstitüsü tarafından 2006’da fahri doktora unvanı verildi.

Tataristan Cumhuriyeti Kazan Federal Üniversitesi tarafından Ekim 2010’da fahri doktora unvanına layık görülen Eren’e, aynı dönemde Başkurdistan Cumhuriyeti Ufa Başkır Devlet Üniversitesince fahri profesörlük unvanı tevcih edildi.

Aralık 2006’da Tataristan’ın başkenti Kazan’ın gelişmesine yaptığı katkıdan dolayı Rusya Federasyonu Devlet Ödülü Madalyası ile taltif edilen Eren, kültür sahasındaki başarılarından dolayı Tataristan Cumhuriyeti kültür Bakanlığı tarafından Eylül 2010’da madalya ile ödüllendirildi.

Eren, 22 Şubat 2012’de İslam kültürü, sanatı, medeniyet ve tarih araştırmalarına ve milletlerarası kültürel ilişkilere yaptığı katkılarıyla Umman Sultanı Kaboos Bin Said tarafından Birinci Derecede Sultan Kaboos kültür, Bilim ve sanat Nişanı ile taltif edildi.

Eren’e ayrıca 2019’da Taşkent’teki Özbekistan Uluslararası İslam Akademisi tarafından fahri doktora unvanı tevcih edildi.

İyi derecede İngilizce, Arapça ve Yunanca bilen Eren, Farsça ve Slav dillerini de konuşabiliyor. Evli olan Eren, biri kız, ikisi erkek üç çocuk babasıdır.

Kadim mushaflar, Kudüs çalışmaları ve Timbuktu yazmaları IRCICA’nın önemli projeleri oldu

Prof. Dr. Halit Eren, görev aldığı IRCICA’da önemli projelere imza atarken, projeler sonunda hazırlanan yayınlar ve eserler, İslam kültür, medeniyet ve tarihinde önemli boşlukları doldurdu.

Başta İslam coğrafyası olmak üzere pek çok bölgede çalışmalar yapılmasına gayret eden Eren, İslam dünyasının kültür ve medeniyet alanındaki birliği için önemli eserlerin ortaya çıkmasına önayak oldu. En eski Kur’an-ı Kerim nüshalarının incelenip yayımlanmasının yanı sıra Kudüs Şer’iyye Sicilleri ve tapu defterleri ile Timbuktu yazmalarına ilişkin önemli çalışmalar yürütülürken, bir yandan da İslam Tarihi ve Medeniyeti Kongreleri’yle Müslüman alim ve sanatçılar bir araya getirildi.

Eren, ayrıca Osmanlı Devleti’nde Arap vilayetlerine ilişkin çalışmaları ile Osmanlıca OSR (Optik Karakter Okuma) Projesi, vakıf kültürünün Afrika’ya taşınması gibi küresel ölçekte projelere de imza attı.

İslam medeniyet hafızasına IRCICA faaliyetleriyle katkı sunmaya çalışan Eren, kurum bünyesinde çok önemli fotoğraf albümlerinin hazırlanması için projeler düzenledi.

Eren, IRCICA’nın uluslararası alandaki etkinliğini artıracak iş birliklerine önem verdi ve İslam sanatının önemli alanlarından olan hat konusunda da çeşitli projeleri hayata geçirdi.

“Allah’ın kelamını dünyaya yanlış tanıtmaya çalışanlara verilen en güzel cevap” 

Kur’an-ı Kerim’le alakalı çalışmalarının merkezin ilk yıllarından itibaren başladığına dikkati çeken Eren, “O projede de ben yer almıştım. Kur’an-ı Kerim tercümelerinin dünya dillerindeki bibliyografyasını yayınladık. Ardından yazma halindeki tercümelerin kataloglarını yayınladık. Türkçe yazmalar, Farsça yazmalar ve Urduca yazmalar gibi projeler devam etti. Bir üçüncü safhası ise şifahi tercümelerdi. Afrika’da yazı geleneği olmadığı için hoca, camide veya medresede oturur, tefsirini, tercümesini şifahi olarak yapar, talebeleri de öyle ezberler. Bunları da tescil ettik. Mahalli Afrika dillerindeki tercümeleri kasede tescil ettik. Kütüphanemizde bunlar da bulunuyor.” diye konuştu.

Eren, 2005’ten sonra görevi devralınca yeni bir proje başlattıklarını belirterek, şöyle devam etti:

“En eski Kur’an-ı Kerim nüshalarının incelenip yayımlanması… Çünkü biz Müslüman olarak Kur’an-ı Kerim’in indiği gibi muhafaza edildiğine inanıyoruz. ‘İnna nahnu nezzelnaz zikre ve inna lehu le hafizun.’ diyor Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de. ‘Zikri biz indirdik, onu biz koruyacağız.’ diyor. Bazı müsteşrikler, oryantalistlerin Kur’an-ı Kerim’in eski nüshalarında bir hattat orayı karalamışsa veya bir yanlışlık yapmış, yeni bir şey yazmışsa hemen ‘Kur’an-ı Kerim değiştirildi, farklı nüshalar var, Hazreti Ali’nin nüshası farklı, Hazreti Osman’ın nüshası farklı.’ gibi fitne amaçlı çalışmaları var. Bunlara cevap olsun diye bu Kur’an-ı Kerim’lerin çalışmasını başlattık. Önce Topkapı Sarayı’nda Mukaddes Emanetler Bölümü’nde bulunan, Hazreti Osman’a nispet edilen büyük mushafı yayınladık. Hem tıpkıbasımını yaptık hem de incelemek için elimizdeki mushaflarla karşılaştırmalı neşrini yaptık ki bu çalışmaları da eski Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç yaptı. Sonra Kahire’de el-Meşhed’ül Hüseyni’de muhafaza edilen yine Hazreti Osman’a nispet edilen büyük bir mushaf var. Bunların hepsi derilere yazılmış mushaflar. Onun bir kopyasını aldık, inceledik ve yayınladık. Daha sonra Hazreti Ali’ye nispet edilen Sana’daki mushafa ulaştık. Yemen’in eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’in özel izniyle bir kopyasını aldık. O mushaf incelendi, onu neşrettik. O mushafla Hazreti Osman’a nispet edilenler karşılaştırıldı. Onu da neşrettik. Daha sonra Kahire’de İslam sanatları Müzesi’nde başka bir mushaf vardı. Onu aldık ve neşrettik. Ardından Tübingen’de tam olmasa da kısmi bir mushaf vardı. Bazı bölümler götürülmüş. Oryantalistlerin yaptığı işler, İslam dünyasından eserleri götürmüşler. Tübingen Üniversitesinin kütüphanesinde bulunuyordu. En eski mushaflardan biridir. Karbon testinde Hazreti Osman’ın son dönemiyle Emeviler arasındaki döneme tekabül ediyor. Bu nüshayı da yine karşılaştırmalı olarak neşrettik. Daha sonra Fransa Milli Kütüphanesi, Londra’da Britanya Kütüphanesi’ndeki nüshalara ulaştık. Bunlar tam değil. Berlin’de bir nüsha vardı. Bunu da neşrettik. Son olarak da Fahrettin Paşa’nın Medine-i Münevvere’den getirdiği Mukaddes Emanetler arasındaki 1 numaraya kayıtlı olan ‘Medine Mushafı’nı bundan birkaç ay önce neşrettik. Onu da diğerleriyle karşılaştırdık. Bütün bu mushaflar bizim tarihi mirasımız, iftihar vesilesi.”

Kur’an-ı Kerim’in Hazreti Muhammed’e (sav) nazil olduğu şekilde bugüne kadar hem hafızlar tarafından hem tevatüren nakledildiğini vurgulayan Eren, “Hiçbir harfi, hiçbir kıraat şekline halel gelmeden günümüze kadar ulaştı. Günümüzdeki ilmi araştırma metotlarına uygun olarak bunların bu şekilde neşri de ilim dünyasına önemli bir katkı sağlayacaktır. Kur’an-ı Kerim’in eski nüshalarında hattatlar yazarken bir kelimeyi unutuyor, sonra küçük bir çıkıntı yaparak oraya ilave ediyor. Hattat kelimeyi yazarken hata yapıyor, onu düzeltiyor, üzerini temizleyip yeniden yazıyor. Batı’da eski nüshalarda bu tür düzeltmeleri ele alarak ‘Kur’an-ı Kerim değişime uğramıştır.'(!) iddialarında, hezeyanlarında bulunan birileri çıktı. Nitekim onlara da bir cevap verdik. ‘Reddiye’ diye yayınımız da geldi. Hem Türkçe hem de İngilizce bunu yayınladık. Bu çalışmaları yapana da nüshaları gönderdik. Bunu da yine Tayyar Hocamız titizlikle yaptı.” ifadelerini kullandı.

Bu çalışmaları miraslarını, değerlerini ve mukaddesatlarını korumak için yaptıklarına işaret eden Eren, “Bu merkezin yaptığı belki de en önemli işlerin başında bu gelir diye düşünüyorum. Çünkü bu Allah’ın kelamını dünyaya yanlış tanıtmaya çalışanlara verilen en güzel cevap.” dedi.

“Kudüs’ün hafızası ortaya çıkarılıyor” 

Vazifeye başlamadan önce Mostar’la alakalı bir projeleri bulunduğunu anlatan Eren, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mostar, savaş sırasında yıkılınca, köprünün yeniden inşası ve ihyası için proje başlattık. O proje örnek oldu. 2005’ten sonra benzer bir projeyi de Kudüs için yaptım. Her yaz Kudüs’te yaz okulları yaptık. Dünyanın çeşitli üniversitelerinden yüksek lisans ve doktora öğrencilerini orada topladık. Tarihi eserlerin rölövelerini çıkardık. Onlarla ilgili çalışma ve seminerler yaptık. Raporlar hazırladık. Bu uzun bir projeydi. Ardından Sultan 2. Abdülhamid dönemindeki tarihi fotoğraflarla Kudüs projesini yaptık. Bunun kitabını yayınladık. Bu da tabii büyük bir yankı uyandırdı. Devlet başkanlarına ve bakanlara dağıttık. Osmanlı arşivlerinde mühimme defterlerinden bulunan Kudüs’le alakalı bütün kararları neşrettik, bunları transkribe ettik. İngilizce, Arapça ve Türkçe özetlerini vermek suretiyle 9 cilt halinde yayınladık. Bilim dünyası için ciddi bir katkı oldu.”

Eren, daha sonra da bütün sosyal hayatı ilgilendiren, günlük hayata dair her şeyin yer aldığı Şer’iyye Sicilleri’ni ele aldıklarını belirterek, “Günlük hayatla ilgili bütün konular orada vardı. Onları yayınladık. Şu ana kadar 36 cilt yayınladık.” dedi. Kudüs’le alakalı karşılaştırmalı yeni bir albüm yaptıklarını da söyleyen Eren, eski fotoğraflarla aynı açıdan çekilmiş yeni fotoğrafları ve Kudüs’le alakalı kartpostalları da yayınladıklarını anlattı.

Kudüs’ün ve Filistin’in tapu defterleri üzerinde yayını hedefleyen bir çalışma başlattıklarını aktaran Eren, “6 kişi tamamen bu defterler üzerinde çalışıyor. Bunları bilgisayar ortamına aktarıyoruz, sonrasında değerlendirmelerini yapacağız. Kudüs’le alakalı tapu defterlerinin ardından bütün Filistin’le ilgili tapu defterleri yayınlanacak. 260 küsur defter var Filistin’le ilgili.” diye konuştu.

Timbuktu yazmaları 

Farklı coğrafyalardaki el yazmalarıyla ilgili projelerine de değinen Eren, “El yazmalarıyla alakalı çalışmalarımız kataloglarla başladı. Değişik koleksiyonların kataloglarını hazırladık. Son yıllarda Orta Asya’da yazmalar… O bölgede Özbekistan’da bir seminer yaptık. 60 kadar bilim insanı ve yazma koleksiyonu sahibi katıldı. O bölgelerdeki yazmaların ortaya çıkarılması, kataloglanması konusunda çalışmalar yapıyoruz. Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan’da bunları yaptık.” değerlendirmesinde bulundu.

Yazmalarla alakalı en önemli projelerinden birinin Timbuktu yazmaları olduğunu vurgulayan Eren, şunları kaydetti:

“Burada 300 binden fazla yazma var. Bu yazmalar Timbuktu’da muhafaza ediliyordu. Ahmet Baba Merkezi adlı resmi bir kurumda, bir kısmı da 25 kadar şahsın aile koleksiyonlarındaydı. Büyük kısmı aile koleksiyonlarıydı. Bu yazmalar son yıllarda Timbuktu’da terör olaylarının artması üzerine Bamako’ya taşındı. Mali kültür Bakanı ile orayı ziyaret ettim. Birleşmiş Milletler uçağıyla oraya gittik. Ziyaretin ardından Bamako’da muhafaza edildikleri yerleri gezdik. İhtiyaçlarının karşılanması için IRCICA destek verdi. 11 kişiyi istihdam ettik. Onları dijital ortama aktarma işini yaptılar. Yarıdan fazlası dijitale aktarıldı, bu yazmaların. Şimdi de onların muhafaza edilmesi için yeni bir yere ihtiyaçları var. Bunun için proje geliştirmeye çalışıyoruz.”

Mostar’dan Karabağ’a kadar IRCICA her yeri kuşatmaya başladı

Prof. Dr. Halit Eren’in Genel Direktörlüğünü üstlendiği 2005’ten beri uluslararası alanda küresel çalışmalara öncülük eden IRCICA, İslam ülkeleri dışında diğer küresel kuruluşlarla da iş birliklerini artırdı.

IRCICA’nın kuruluşundan kısa bir süre sonra 1981’de kurum çatısı altında faaliyetlerine başlayan Eren, gerek yapısal gerekse de etki anlamında IRCICA’nın potansiyelini kullanması için çalıştı.

Mostar’dan Myanmar’a bütün İslam aleminin maddi ve manevi eserlerini kapsamı alanına alan IRCICA, Suriye, Keşmir gibi çatışmaların sürdüğü, Karabağ gibi işgalden kurtarılan bölgeleri yıllar önce gelecek planına dahil etti.

Kuruluşundan bugüne IRCICA

İİT, 1969’da kuruldu. 1976’da İstanbul’da İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları toplantısı vardı. O dönemde Türkiye’de Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ve Alpaslan Türkeş tarafından yönetilen Milli Cephe Hükümeti vardı. Türkiye bu toplantıda İslam tarihi, sanatı ve medeniyetiyle ilgili araştırmalar yapan bir merkez kurulmasını önerdi. Müteakip toplantılarda 1977’de görüşülüyor. 1978’de Dakar’da yapılan toplantıda merkezin kurulmasına karar veriliyor. 1 Temmuz 1979’da merkez fiilen açılıyor. O günkü hükümet Yıldız Sarayı’nda bir mekan tahsis ediyor. 1979’dan 2017’ye kadar merkezimiz Yıldız’da faaliyet gösterdi. Sonra Bab-ı Ali’ye nakledildi. Cumhurbaşkanımızın Bab-ı Ali’deki mekanları tahsis etmesiyle İstanbul’un merkezi olan yere geldik.

İslam coğrafyasını kapsayan projelere imza atıldı

IRCICA kurulduktan sonra çalışma alanları nasıl belirlendi, 2005’ten bugüne ne gibi değişiklikler oldu?

Merkezimizin yapısıyla alakalı birkaç cümle söylemek isterim. Merkezimiz, kuruluşundan sonra uluslararası bir kurum olarak faaliyete geçti. Uluslararası bir İdare Meclisimiz var, 9 ülkeden oluşan. Bu ülkelerin temsilcileri bu İdare Meclisi’nde yer alıyor. Merkezin Genel Direktörü ve İİT Genel Sekreteri de doğal üye olarak bu mecliste yer alıyor. İdare Meclisi’nde merkezin yıllık programları ve faaliyetleri görüşülüyor, müzakere ediliyor. Sonrasında dışişleri bakanları toplantısından önce 56 ülkenin iştirak ettiği komisyon toplantılarında müzakere ediliyor. Bundan sonra dışişleri bakanları toplantısına gidiyor. Bu toplantıda ise nihai şeklini alıyor. Merkezin programlarında ve faaliyetlerinde kuruluşundan itibaren yer aldım. Zaman içinde projeler daha da gelişti.

2005’ten sonra merkezin başına geçince yeni projeler başlattık. Bunlardan biri İslam Tarihi Medeniyeti Kongreleri. Diğeri de en eski kadim Mushafların neşridir. Yeryüzünde bulunan, müzelerde muhafaza edilen en eski Mushafları inceleyerek neşrettik. Ardından el sanatları kongrelerini genişlettik. Hat faaliyetlerimiz önceden de devam ediyordu. Vakıflarla ilgili projeler başlattık. Kudüs’le ilgili projeleri artırdık. Ben başladıktan sonra Kudüs’le alakalı birçok proje başlattık. Mimari eserlerin ve dokunun korunması, yaz okulları yaptık. Mühimme defterlerinde Kudüs kitaplarını ve belgelerini yayınladık. Şer’iyye Sicillerini yayınladık. Şu anda da tapular üzerinde çalışıyoruz. Kudüs’le alakalı fotoğraflar ve kartpostallar yayınladık. Hepsi Osmanlı dönemine ait eserlerdi. Sonrasında yazmalarla alakalı projeleri başlattık. Orta Asya’da yazmaların korunmasıyla alakalı çalışmalar yaptık. Timbuktu’daki yazmalarla ilgili projelerimiz var. Ayrıca Afrika’da farklı farklı projelerimiz var. Hat sanatıyla alakalı daha geniş çalışmalar başlattık. Bölgesel yarışmalar yapmanın yanında merkezler de açtık.

“Afrika’da vakıf kültürünün tohumları atılıyor”

Kültürümüzün taşıyıcısı ve hafızası sayılacak vakıf kültürümüz mevcut. Bu alanda ne gibi projeler hayata geçirildi?

Direktörlüğü devraldıktan sonra vakıflar konusunu da çalışmalarımıza kattık. Vakıflar alanında birkaç türde çalışmamız mevcut. Güneydoğu Asya’da yaptığımız bir kongre var. Sömürge döneminden sonraki durum hakkındaydı. Malezya İslam Üniversitesiyle ortak bir çalışmamızdı. Sonrasında kitabını da yayınladık. Bundan önce de Balkanlar’da vakıflarla ilgili çalışmalar başlattık. Bu da oradaki vakıflar için çok önem arz ediyor. Önce Bulgaristan vakıflarını yayınladık. Osmanlı döneminde vakıflar, Bulgaristan’daki vakıfların tamamını transkribe ettik. Latinize ederek, indeksledik. Değerlendirmelerini yaptık. Bunun ne faydası olacak? Bulgaristan’da komünist dönemde vakıflar tarumar edildi. Vakıf malları ellerinden alındı. Gasbedilmiş veya ilgisizlikten dolayı vakıflar işgal edilmiş. Bunların belgeleri yoktu. Mahkemelere başvurarak bunları geri alabilmek için belgelere ihtiyaç vardı. Bu çalışmayı yaparak vakıfların tapularını, vakfiyelerini neşrederek, hangi vakfın mülkünün nereye ait olduğunu ortaya koyduk. Dolayısıyla vakıflar idaresi ve başmüftülükler bu vakıfların iade edilmesi için girişimde bulunabilecek. Bulgaristan vakfiyelerini 3. cilt halinde neşrettik.

Yunanistan vakfiyelerini 5 cilt halinde yayınladık. Yunanistan’da tabii ki çok vakıf eseri var. Bu da onların korunması için belge olacak. Ecdadımızın neler yaptığını da görmüş oluyoruz. Vakıflarla ilgili yapılan diğer bir proje de Afrika’yla alakalı. Afrika’da vakıf geleneği yok. Bağımsızlıklarını kazanan devletlerde vakıf geleneği yok. Senegal’le yaptığımız bir proje var. İslam’daki bu vakıf geleneğini onlara götürmeye çalıştık. Türkiye’deki Vakıflar Kanunu’nun tercüme edilmiş halini onlarla paylaştık. Vakıf kanunları hazırlasınlar diye bunu başlattık.

İslam Tarihi ve Medeniyeti Kongreleri

İslam Tarihi ve Medeniyeti Kongreleri, farklı İslam coğrafyalarında icra edildi. Kongrelerin çıktıları ve etkileri hakkında neler söylenebilir?

İslam Tarihi ve Medeniyeti Kongreleri, 11 coğrafi bölgede devam ediyor. Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Orta Asya’dan İdil-Ural-Volga Bölgesi’ne, Güney Asya’dan Doğu Afrika’ya, Batı Afrika’dan Kuzey Afrika’ya, Akdeniz ve Karadeniz havzalarından Güney Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyayı kapsıyor. Bütün bu coğrafi bölgelerde kongrelerimiz var. Bulgaristan’da, Arnavutluk’ta, Romanya’da, Kuzey Makedonya’da, Bosna Hersek’te yaptığımız kongreler var. Kafkasya’da, Bakü’de 2 kongre gerçekleştirdik. Orta Asya’da 2 kongre yaptık. Kazakistan ve Kırgızistan’da. Volga-Ural-İdil bölgesinde Kazan’da 3 kongre, Ufa’da 2 kongre.

Her sene 1-2 kongre yapıyoruz. Pakistan, Bangladeş, Brunei, Uganda, Tanzanya, Güney Afrika, Senegal, Nijer, Nijerya, Çad, Orta Afrika gibi ülkelerde kongreler yaptık. Bütün bu bölgelerde İslam’ın gelişi ve İslam tarihiyle ilgili eserlere dair tebliğler sunuldu. Merkezimizin 250 civarında yayını oldu. Bunların büyük kısmı da bu kongreler. Hem bilim insanlarını bir araya getiriyor bu kongreler hem de fikir alışverişinde bulunuluyor.

Tarih konusunda kongrelerin dışında, projelerimiz de var. Daha önce Türkiye’de bulunan değişik bilim insanlarına ve tarihçilere yazdırılan Osmanlı Devleti ve Medeniyeti kitabımızı, Türkçeden sonra İngilizce, Arapça, Arnavutça, Boşnakça, Rusça yayınladık. Bütün Rusya’ya dağıttık. Tahran’da Farsçaya çevirtip yayınladık. Daha sonra da Osmanlı kısmından sonra ben İstanbul’daki tarihçilerimizi topladım. İslam tarihini bir bütün olarak yazmak istedik. Başlangıçtan Peygamber Efendimizden bu zamana kadar. Külliyat olsun diye, onu da başlattık, büyük bir kısmı şu ana kadar yazıldı. Konularını dağıttık bilim insanlarına. Tercümeler yapılıyor, onu da öncelikle Afrika ve genç devletlere kaynak olsun diye hazırlamaya çalıştık. İngilizce ve Fransızcaya da çevriliyor. Güney Asya cildi hazır olduğu için onu yayınladık. Pakistan-Hint Yarımadası bölgesi gibi Güney Asya’yı kapsayan cilt hepsinden önce çıkmış oldu. Bu da tarih konularındaki projelerden önemli biri.

Osmanlı’da Arap vilayetlerine dair belgeler ulaşılır hale geldi

Osmanlı arşivleri alanında da çalışmalarınız var ki bu, Osmanlı’dan ayrılan devletlerin geçmişi için de önemli. Bu başlıkta hangi çalışmalar yapılageldi?

Bütün coğrafyanın tarihi orada yatıyor. Osmanlı dönemi. Merkezin idaresinin başına geldikten sonra “Osmanlı Devleti’nde Arap Vilayetleri” konusunda bir çalışma başlattım. Bölge bölge ele aldık. Şam bölgesi, Hicaz bölgesi, Irak bölgesi, Basra ve Körfez, sonra Kuzey Afrika. Şu ana kadar 8 cilt yayınladık. Arap ülkelerindeki araştırmacılar, tarihçiler kendi tarihlerini yazarken kolay ulaşacakları kaynaklara başvuruyorlar. Osmanlı arşivlerindeki belgeleri araştırıp okuyup anlamak zahmetli bir iş. Herkes bunu yapamıyor. Birçok profesör bile bunları okuyamıyor. Tercümesi vesaire. Çok nadir kişiler bunları anlayabiliyor. Bu konunun uzmanı Prof. Dr. Fazıl Bayat’ı istihdam ettik, bir numaradır dünyada. Belgeyi alıyoruz, önce olduğu gibi Osmanlıcasını yazıyoruz. Ardından ikinci sütunda, Arapça tercümesini veriyoruz. Böylece çalışma yapacaklara hazır lokma. Bu kitaplardan onlarca, yüzlerce tezler, konular çıkar. Bu sürekli bir proje. Bunun dışında bölgesel devletler bazında çalışmalarımız oldu. ‘Osmanlı’da Yemen’, ‘Osmanlı’da Suriye’, ‘Osmanlı’da Sudan’, ‘Osmanlı’da Kuzey Afrika’ gibi kongre dizilerimiz de vardı. Bunlar esnasında yeni projeler ortaya çıktı. O bölge ve devletle ilgili arşiv belgelerini de toplayıp arşivden çıkarıp onları da yayınlama imkanı bulduk. Bunlar araştırmacıların vazgeçemeyeceği kaynaklar.

Türkiye için Osmanlı arşivleri için devrim niteliğinde bir proje: Osmanlıca OCR

Bu arşiv belgelerinin dijitale aktarılması konusunda da çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Kendi yayınlarımızı dijital ortama aktarıyoruz. Kütüphanemizde de yeri gelmişken bahsedeyim. Zengin bir koleksiyonumuz var. 100 bin civarında, 145 dilde kitabımız söz konusu. Türkiye’de konu ve dil bakımından en zengin kütüphane diyebilirim. Bir de sayısal kütüphane kurduk. Buraya da “Farabi Sayısal Kütüphanesi” dedik. Burada da bütün Osmanlıca salnameleri yayınladık. Takvim-i Vekayi’nin, dünyada hiçbir yerde tam koleksiyonu yoktur. Osmanlı’nın resmi gazetesinin mevcut bütün nüshalarını dünyadan topladık ve onları sayısal kütüphaneye yükledik. Osmanlı kroniklerini yüklüyoruz. Kendi çalışmalarımızı da arşiv belgelerini de yükledik. Kütüphaneden söz ederken, sayısal kütüphanemizin uzantısı olan önemli bir projemiz var; Osmanlıca OCR. 8 yıl önce başladık. Osmanlıca metinleri, önce matbuları başladık. Matbaanın Osmanlı’ya geldiği günden itibaren her 5 yılda bir, basılmış eserleri -karakterler farklılık arz ediyordu- aldık programa tanıttık. Optik karakter okuma sistemiyle bu metinleri uyguladığımız programla Word’e çeviriyoruz. Sonra üzerinde kelime araması yapabiliyoruz. Osmanlı metinlerde mesela indeks yoktur. Her şeye ulaşamazsınız. Bu sistemle kitabın içinde herhangi bir kelimeyi ararsanız, kolayca bulabilirsiniz. Bu sistem şimdi IRCICA kütüphanesinde uygulanıyor. Bunun ikinci merhalesi de yapay zeka ile bunların Latin harflerine çevrilmesi geliyor. Üçüncü merhalesi de yazma halindeki eserlerin ve el yazmalarının çevrilmesi ki bu da Türkiye için Osmanlı arşivleri için devrim niteliğinde bir proje.

“3 büyük cilt halinde İstanbul fotoğrafları basıldı”

IRCICA bünyesinde basılan albümler de söz konusu, bu çalışmaları detaylandırabilir misiniz?

Bir de arşivimizde 70 binin üzerine tarihi fotoğraf var. Özellikle Sultan 2. Abdülhamid döneminde çekilen 38 bin fotoğrafa ilaveten değişik koleksiyonlar kütüphanemize geldi. Fahrettin Paşa’nın Medine’den gelirken, kendi koleksiyonları vardı. Oğulları onu bize bağışladılar. Bu fotoğrafın yarıdan fazlasını dijital ortamda okuyucunun hizmetine sunduk. Bunlardan çok kıymetli albümler yayınladık. Başta “Tarihi Fotoğraflarla Kudüs” albümünü, ardından “Harameyn” albümünü yayınladık. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın himayelerinde Osmanlı dönemindeki fotoğraflarla Mekke ve Medine’nin fotoğraflarını yayınladık. Sonra Bursa, Manisa albümlerini yayınladık.

“IRCICA hat sanatında odak noktası oldu”

İslam sanatlarının devamının sağlanarak nesillere aktarılmasına dair projeleriniz de devam ediyor, özellikle hat sanatına dair IRCICA’da yürütülen çalışmalar nelerdir?

Hat, IRCICA kurulduktan sonra hayata geçen ana projelerinden biri. Uluslararası hat yarışmaları yaptık. 3 senede bir uluslararası yarışma yapıyoruz. 2021’de 12’ncisini başlatacağız. Birinci yarışmadan 10. yarışmaya kadar olan bütün eserlerin toplu kataloğunu yayınladık. Çok büyük bir kitap. O da yeni çıktı. Bütün dünyadan yarışmacılar katılıyor. IRCICA, hat sanatında odak noktası oldu. Hattatlar İslam dünyasında IRCICA ödülü alıp almadığını veya IRCICA yarışmasına katılmalarını öz geçmişlerine yazıyorlar. Bu yarışma bir referans oldu. Hat küllenmişken bugün Türkiye’de her tarafta hat çalışmaları var. Bizimki uluslararası nitelikte, bu ölçekte başka bir yarışma yok. Son yarışmalardan birine 650 hattat katıldı, 900 küsur levha ile. 200 bin doların üzerinde ödül dağıttık. Kazanan levhaların hepsine tezhip yaptırdık. 300’ün üzerinde tezhip yaptırdık ve sergiliyoruz. Son yıllarda bölgesel yarışmalar da yapmaya başladık. Uluslararası yarışmalara katılamayan hattatlar için Endonezya ve Singapur’da yarışmalar düzenledik. Batı Afrika’da yeni bir çalışma başlattık. Daha önce buraya gelip icazet alan bir hattat Nijerya’da bir kurs açtı. IRCICA Hat Merkezi adında bir yer açtık. Onlarca öğrenci oradan ders alıyor. Afrika’da da yayılıyor Osmanlı usulü hat. IRCICA’da devamlı kurslar yapıyorduk yabancılar için. Buradan icazet alıyorlar. Merkezde bazı hocalarımız ders veriyor, bugüne kadar 150’nin üzerinde hattat icazet aldı. Salgın döneminde de internet üzerinden devam etti. Bütün dünyadan hattatlar katıldı. Haftada 3 hattat ders veriyordu. Bu da hattın yayılmasına katkı sağladı. Bu yarışmaları başlattıktan sonra değişik ülkelerde ilgi gördü. Bu konuda yayınlarımız da var. Meşk kitapları yayınladık. Şevki Efendi ve Halim Efendi’nin meşkini yayınladık. Uğur Derman’ın hazırladığı hat kitabını Türkçe, Arapça, İngilizce yayınladık. Malay diline de çevrildi. Japoncaya da çevrildi. Son olarak yakında matbaadan 3 cilt halinde Muhittin Serin’in kitabını Arapçaya çevirdik. O da hasretle beklenen bir çalışma.

“İslam dünyasında bütün bilim insanlarının bir araya geldiği bir merkeziz”

İslam coğrafyasında kültür ve sanattaki birliğin sağlanmasında IRCICA’nın rolünden bahsedebilir miyiz?

Bizim yaptığımız faaliyetler İslam’ın, temel kaynaklarından öğrenilmesi, İslam kültürünün ve medeniyetinin ortaya çıkarılması mahiyetinde. Başka bir ifadeyle İslam’ın gerçek yüzünün tanıtılması. Çalışmalarımız buna matuf. Yapılan bütün çalışmalar, hem İslam’ın temel kaynaklarının incelenip ortaya çıkarılması hem de İslam tarihinin, medeniyetinin zenginliğini ortaya koyması bakımından önem arz ediyor. İslam ülkeleri arasındaki kültür, medeniyet, ideal ve ülkü birliğini ortaya koymuş oluyoruz. Bu da İslam ülkelerini birbirilerine yaklaştırıyor. İslam ülkelerinin buluşma noktası oluyor. İslam dünyasında bütün bilim insanlarının bir araya geldiği bir merkeziz. Bunu hepsi kendi merkezleri olarak görüyorlar. Bu da bizim İslam’ın temel kaynaklarını, İslam birliğini sağlayan unsurları ortaya koyma çalışmamızdan kaynaklanıyor.

“Savaş bölgelerindeki tarihi eserlerin rölövelerini çıkarıyoruz”

İslam coğrafyası haricindeki kurum ve kuruluşlarla ortak çalışmalar gerçekleştirdiniz mi?

Bizim uluslararası diğer kuruluşlarla yakın iş birliklerimiz var. UNESCO gibi kurumlarla yakın iş birliğimiz var. BM Medeniyetler İttifakı ile çalışmalarımız oldu. Ayrıca Avrupa Konseyi ile projelerimiz oldu. Malumunuz Cumhurbaşkanımızın, Başbakanlığı döneminde İspanya Başbakanı ile başlattıkları BM Medeniyetler İttifakı, BM şemsiyesi altında devam ediyor. 2 yılda bir zirve toplantıları yapılıyor. Bu zirve forumlarına katıldık ve faaliyetler yaptık. Tarih öğretimi, değişik toplumların birbirlerine yaklaşması, düşmanlıkların ortadan kaldırılması gibi projeler yaptık. Benzer bir projeyi de Tayland’da yaptık. Değişik kültürlerin birlikte yaşama geleneği. Myanmar’daki Müslümanlara yapılan zulme mani olmak için Budistlerin arasında Tayland’da böyle bir toplantı yaptık. Tayland Dışişleri Bakanlığı’yla yaptık. Budistleri de davet ettik. Myanmar’daki Müslümanlara yapılan baskının duyurulması ve durdurulmasını istedik. Benzer bir projeyi de değişik medeniyetler ve kültürler arasındaki projelerimize de yansıdı. Çin’le yaptık. Çin-İslam dünyası münasebetleri. Çin’de 2 kongre yaptık. İstanbul’da bir kongre yaptık. 4. kongreyi de Maskat’ta yaptık. Bunu yaparken Çin’deki Müslümanların durumunu ele aldık. Doğu Türkistan’a gittim. 2012’de orayı ziyaret ettim. Urumçi ve Kaşgar’ı. Ziyaretler oradaki Müslümanlara destek veriyor. Bir de Çinlilerle bu konularla görüşme ve tartışma fırsatı veriyor. Avrupa Konseyi ile “Tarih öğretiminde öteki imajı” çalışmasını yaptık. Biz İslam ülkeleri olarak Batı tarihini gençlerimize nasıl öğretiyoruz? Onlar bizim medeniyetimizi nasıl öğretiyorlar? Tarih öğretiminde öteki imajı. Avrupa Konseyi’yle Strazburg’da toplantılar yaptım. İstanbul’da da toplantı yaptık. Kitabını da yayınladık. Globalleşme ve Tarih Öğretiminde Öteki İmajı. Karşı tarafla ilgili kötü ifadelerin tahkir edici ifadelerin ders kitaplarından temizlenmesi gibi projeler üzerinde çalıştık. Bunu Suriye’de eğitim ve kültür bakanlarıyla konuştum. Suriye’deki ve Türkiye’deki ders kitaplarını çalışmaya başlamıştık. Son olaylar olunca Suriye projesi tamamlanamadı.

UNESCO’yla başka projelerimiz oldu. Kültürel mirasın korunmasında çalışmalarımız oldu. Irak’ta, Halep’te birkaç çalışma oldu. Savaş bölgelerindeki eserlerin muhafazası ve savaştan sonra bunların yeniden ihyası için çalışmalar başlattık. Bu bölgelerdeki tarihi eserlerin rölövelerini çıkarıyoruz. Savaş bitince bunların yeniden inşası daha kolay olacak. Bizim mevcut bir veri tabanımız var. Mimari mirasla alakalı veri tabanımız var. Buradaki dokümanlar kullanılarak savaş bitince eserler ihya edilecek. Mostar’da olduğu gibi. Mısır’da çalışmalar yaptık onların bakanlıklarıyla. Bazı bölgelerde Afganistan gibi yerlerde fanatik unsurların İslam adına yaptıkları tahribat. Mısır’da İslam’ın ilk devirlerinden beri piramitler var, Müslümanlar orayı idare ettiler. Hiçbirini yıkmadılar. Sonradan biri bunların yıkılması gerektiğini söylüyor. Bunun yanlış olduğunu gündeme getiren toplantılar da yaptık. İslam dünyasında önemli iki bölge daha var. Keşmir ve Karabağ. Buralar IRCICA’nın sürekli projesidir. Keşmir’le alakalı Pakistan’da önemli bir kongre yaptık. Karabağ’la ilgili de oradaki mirasın korunmasıyla ilgili kongreler yaptık.

İslamofobiyle mücadele

İslam dünyasının bugün mücadele ettiği önemli konulardan biri de İslamofobi. IRCICA’nın çalışmaları bu konuda ne gibi katkılar sağlayabilir?

Ben ona İslamofobi demiyorum, “İslam düşmanlığı” diyorum. Hatta bu konuda bir proje başlattık. Avrupa’da İslam algısıyla alakalı rapor hazırlattık. Sanki fobiymiş gibi algılanıyor, İslam karşıtlığı ve düşmanlığı diyorum. Rapor hazırlayarak yayınladık. İngilizce, Arapça ve Fransızca yayınladık. Müspet yönünden almaya çalışıyoruz. Çin’le yaptığımız bu çalışmalar da buna yönelik. Aynı şekilde Tayland’da yaptıklarımız da aynı. BM Medeniyetler İttifakı da buna matuftur.

IRCICA geleceğe dair nasıl bir İslam kültür ve medeniyeti perspektifi sunuyor?

IRCICA’nın ilk günlerinden beri şiar edindiği bir ayet var. Hucurat Suresi’nin 13. ayetinde ‘Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.’ diyor Allah. Onun için tabii olarak değişik İslam milletlerinin, değişik ırklardan oluşan unsurlarının kendi geleneklerinden gelen farklılıkları olabilir ama üst kimlik olarak İslam hepsini birleştiriyor. Bu şiarla çalışmalarımızı yürüttük.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ