Bana zaman ayırın!

Bana zaman ayırın!

Aile bireylerinin paylaştıkları vaktin giderek kısaldığı günümüzde, ebeveynlerin çocuklarına zaman ayırması, sağlıklı bireylerin yetişmesinin ön koşulu sayılıyor. Yeterli zaman ayırmamak ise çocukta başta özgüven olmak üzere birçok psikolojik soruna kapı aralıyor.

Minik kız, yorucu bir iş gününün sonunda eve gelen babasına kapıyı açar ve kucağına atlar. Kızına sarılan baba onu öptükten sonra “Seni çok seviyorum.” der. Küçük çocuk, “Ben senin beni sevmeni istemiyorum ki benimle oynamanı istiyorum baba.” şeklinde cevap verir. Yani minik kız sevgiyi babasının kendisine zaman ayırmasıyla eş tutar. Aslında sadece o değil, tüm çocuklar sevgiyi ‘zaman’ olarak telaffuz eder. Kendisine ayrılan vakit doğrultusunda kendisini kıymetli hisseder.

Şüphesiz her ebeveyn evladıyla ilgilendiğini düşünür. Yemeğini hazırlama, yedirme, kıyafetlerini değiştirme, derslerine yardım etme gibi faaliyetler çocuğa vakit ayrıldığını gösterir. Ancak ‘kaliteli zaman geçirme’ bu tip doğal ilgilenmelerin biraz dışında kalıyor. Çünkü çocuklar kendisine tahsis edilen, onunla iletişim kurduğunuz, sorularını cevapladığınız, oyun oynadığınız zaman dilimlerinden hoşlanıyor. Örneğin babası kendisini parktaki salıncakta sallamışsa çocuk sevildiğini düşünüyor. Bilgisayara gömülmüş babasını ya da televizyona dalmış annesini gören ise umursanmadığını sanıyor. Zira bu görüntü çocuğa “Şu an senden daha önemli bir işim var.” mesajını veriyor. Bu mesajla büyüyen çocuk, kendisini değersiz hissettiğinden bir süre sonra duygularını ifade etmeyen, sürekli dikkat çekmeye çalışan, sorunlarını ailesiyle paylaşmayan bir kişilik geliştiriyor. Üstelik eline fırsat geçtikçe umursanmamışlığın acısını çıkarıyor, ömrü boyunca kendini ispat etme çabası bitmek bilmiyor. Nitekim umursanmamış çocuklar ileriki yaşantısında da “Sen benim kim olduğu biliyor musun?” cümlesine sarılmış bireyler olarak karşımıza çıkıyor.

Fetih Koleji Rehberlik Uzmanı ve Aile Danışmanı Abdurrahman Kendirci’ye göre her iki taraf birlikte vakit geçirmekten keyif alıyorsa, ebeveyn çocuğunun gelişimine katkıda bulunuyorsa, onun duygusal ihtiyaçlarını gideriyorsa değerlendirilen zaman dilimi niteliklidir. Mühim olan geniş vakitler ayırmak değil, ona özel zaman tahsis etmek. Zira tüm gün çocuğuyla birlikte olduğu halde onunla paylaşımda bulunmayan, temel ihtiyaçları dışında diyaloğa geçmeyen anne-babalar azımsanmayacak kadar çok. Kendirci’ye göre yan yana hiç konuşmadan televizyon seyretmek bile çocuğa zaman ayırdığınızı gösteriyor. Ancak vücudunuzu ona dönerek konuşmak, gözlerinin içine bakarak onu dinlemek, izledikleriniz hakkında konuşarak onun düşünce yollarını geliştirmek, anı paylaştığınızı ona hissettirmek daha etkili bir yaklaşım.

Ailesiyle nitelikli zaman geçiren minik, kendisini daha rahat ifade ediyor. Aksi durumda duygularını ifade etmeyen, içe dönük, birçok sorunu olduğu halde ailesiyle paylaşamayan çocuk tipi ortaya çıkıyor. Duyguları doyuma ulaşmayan küçükler, tırnak yeme, anksiyete, aşırı öfke gibi davranış bozuklukları yaşayabiliyor. Çoğu da fark edilmek için kardeşiyle kavga ediyor, söz dinlemiyor ya da eşyalarını kırıyor. Bu sayede iyi veya kötü ona zaman ayırmanızı sağlıyor.

Çalışan anneler kendini suçlu hissediyor

Bazı çalışan anneler, ev hanımı olanlara göre çocuklarına daha kaliteli zaman ayırabiliyor, yani vaktini daha sistemli kullanabiliyor. Buna rağmen evladıyla geçirdiği vakti yetersiz bulan bazı çalışan kadınlar, “Ona zaman ayıramıyorum.” düşüncesiyle kendisini suçlu hissediyor. Uzman Psikolog Hilal Gültekin’e göre annenin çalışıyor olmasının olumlu yanları olduğu gibi olumsuz yanları da bulunuyor. Her işe yetişmeye çalışan ama yetişemeyen anne, kendisini yetersiz hissediyor. Çocuğunu kötü görmek, eşini üzdüğünü düşünmek suçluluk duygusunu arttırıyor ve ister istemez gergin-öfkeli bir tutuma bürünüyor. Bu durumda miniğin huzursuzluğu artıyor.

Gültekin, suçluluk duygusunun bazı yanlış davranışlar doğurduğuna dikkat çekiyor. Örneğin anne eve geldikten sonra tüm zamanını çocuğuyla geçirmeye çalışıyor, onun her istediğini yapıyor, suçluluğunu bastırmak için sürekli ona hediyeler alıyor. Bu tavır bazı tehlikeleri de beraberinde getiriyor. Ebeveyn farkında olmadan çocuğunu maddî çıkarlara yöneltip tatminsiz bir birey yetiştiriyor. Bazı durumlarda ise çocuğun tüm görevlerini üstüne alarak onun bağımlı ve kendi başına karar alamayan bir kişilik geliştirmesine sebep oluyor. Nitekim çocuklar annenin aşırı özverisini kullanabiliyor. Bir süre sonra en ufak sorumluluklarını bile annesinin üstlenmesini bekliyor. Dolayısıyla miniklerin görev bilincini geliştirmek için bu tutumlardan uzak durmak gerekiyor.

Bazı aileler ise annenin çalışmasıyla çocuğun gerekli disiplin ve otoriteden uzak kaldığını düşünerek ona katı kurallar uyguluyor. Baskı altında kalan, sürekli korunan ve cezalandırılan çocuk, ya otoriteye boyun eğen ya da her istenileni yapan pasif bir kişi olabiliyor. Bu noktada anne-babalara düşen, çocuğuyla sevgi, şefkat ve güven temelli bir diyalog geliştirmek oluyor.

ETİKETLER:
Çocuk Yetiştirmek
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ