Gümülcine – Komotini

Gümülcine – Komotini

Gümülcine (Komotini), Yunanistan’ın Trakya bölgesinde, Rodop ilinin merkezi ve önemli miktarda bir Türk nüfusun yaşadığı bir şehirdir. Şehrin 2011 toplam nüfusu 55.812’dir.

E-90 karayolu üzerindedir. Ayrıca şehrin güneyinden Egnatia otoyolu geçmektedir.

Batı Trakya bölgesinin en merkezi şehridir. Deniz kıyısında değil içeride kalıyor. Şehrin Gümülcine isminin bölgeye ilk yerleşen insanlardan olan “kömürcü nine”den geldiği söylenmektedir. Diğer bir söylentiye göre Yunan hekimlerinden Bilkos cüzam hastalığına yakalanan kızı Rumçine’yi bu şehre gönderir. Gümülcine şehrinin havası ve suyu kızın hastalığını iyileştirir ve Rumçine’de bu şehri imar ettirir. Yunanlılar bu şehre Rumçine adını vermişlerdir. Osmanlı-Türk yönetiminde ise bu isim Gümülcine olarak değiştirilmiştir.

Geçmişte şehrin merkezinden bir nehir geçmekte iken bu nehrin yarattığı seller nedeniyle daha sonra şehrin ana caddeleri değiştirilmiştir.

Nüfusun büyük kısmı Yunanlı olmasına rağmen yine de bir Türk şehri olma kimliğini halen korumaktadır. Nüfusun % 40’ı Türklerden oluşmaktadır. Zaten camilerin minarelerin silüetleri gökyüzüne yükseliyor ve ayrıca yollarda dolaşırken rahatlıkla geleneksel kıyafetleri içindeki Türkleri ve Türkçe konuşan insanları görebiliyorsunuz.

Şehir Trakya Demokritos Üniversitesine ev sahipliği yapmaktadır. Üniversite 1973 yılından beri burada konuşlanmıştır.

Gümülcine’nin Coğrafi Konumu

Yunanistan’ın kuzeydoğu köşesinde, doğuda Evros, batıda Nestos olmak üzere iki nehir arasında, kuzeyde Rodop masifi (Rodop Dağları) ve güneyde Ege Denizi ile sınırları çizilmiştir. Gümülcine (Komotini) şehri, Yunanistan’ın Batı Trakya kesiminde Bulgaristan sınırının karayoluyla 23 km güneyinde yer alır. Gümülcine, Rodop ve Evros’un genel dış işleri ve merkezine sahip olan Batı Makedonya ve Trakya bölgesinin idari merkezidir. Şehrin kuzeyinde Rodop Dağları uzanmaktadır. Batısında Xanthi (İskeçe) güneybatısında Kavala ve Selanik şehirleri yer almaktadır.

Şehrin güneyinde Ege Denizi, güneydoğusunda ise Alexandroupolis (Dedeağaç) şehri yer almaktadır. Avrupa’yı Türkiye’ye ve Asya’ya bağlayan aynı zamanda Bulgaristan ve Nymfoia’dan geçen karayoluyla kesişen “Egnatia Odos” (Çevre Yolu) Gümülcine’den geçmektedir. Nymfoia gümrük kapısı Avrupa’ya olan turist geçişlerini ve ticaret aktivitelerini kolaylaştırmaktadır. Bu kapının Gümülcine’ye olan uzaklığı yaklaşık 25 km’dir. Bu güzergah üzerinden devam eden karayolu Porto-Logos Limanı’na; uluslararası havalimanına ve transit ticaret merkezi olan Alexandroupolis’e (Dedeağaç) doğru devam eder.

Gümülcine’nin Tarihi Geçmişi

Trak boylarından Odrysler’in kurduğu eski bir kent olan Gümülcine, önce Perslerin (M.Ö. V. yy.), ardından da II. Philippos döneminde Makedonyalıların (M.Ö. IV. yy.) istilasına uğramıştır. Daha sonra Makedonya Krallığı’nı yıkan Roma İmparatorluğu topraklarına katılan kent (M.Ö. 280), bu devletin ikiye bölünmesi üzerine (M.S. 395), Komarkhia adıyla Bizans’ın payına düşmüştür. I.Murat’ın Evrenos Bey komutasında gönderdiği akıncı birlikleri Rumeli’de önce Dimetoka’yı sonra Gümülcine’yi Osmanlı topraklarına katmışlardır (1361). Ancak, aynı yıl fethedilen öteki kasaba ve kalelerin elden çıkması üzerine uç merkezi İpsala’dan Gümülcine’ye kaydırılmış ve Rumeli’de batıya yönelik akınlar buradan yönetilmeye başlanmıştır. Ferecik, Dhrama (Drama) ve Kavala’yı alan Türk kuvvetleri Serez’i de fethedince (1382), uç merkezi buraya taşınmış; Gümülcine, Paşa sancağına bağlı bir kadılık durumuna getirilmiştir (1385). Alaiye kalesini ele geçiren Gedik Ahmet Paşa tarafından Alaiye beyi Kılıç Arslan’a dirlik olarak verilmiştir (1471). XVII. yy. sonlarında ilmiye sınıfından bazı önemli kişiler için arpalık olarak ayrılmıştır.

Avrupa’da Osmanlı Devleti’nin sınırlarının daralmaya başlaması sonucu Gümülcine’nin önemi giderek artmıştır. 1828-1829 Türk-Rus savaşından sonra beş sancaktan oluşan Edirne vilayetinin Filibe sancağına bağlı bir kaza merkezi olmuştur (1830). 1877-1878 Türk-Rus savaşının ardından yeniden düzenlenen Edirne vilayetine bağlı birinci sınıf bir sancak konumuna getirilmiştir (1879). Balkan Savaşı sırasında Kırcaali-Edirne hattını korumakla görevli Türk ordusunun Bulgarlara yenilerek teslim olması üzerine (23 Ekim 1912) Gümülcine’de Osmanlı Devleti’nin elinden çıkmış oldu. Edirne kurtarıldıktan sonra Hurşit Paşa’nın Kuşçubaşı Eşref ile Süleyman Askeri komutasında Bulgar işgalinde kalan Türk topraklarına gönderdiği akıncı birlikleri Ortaköy, Koşukavak, Mestanlı, Kırcaali’yi ele geçirdikleri gibi, bölgenin merkezi olan Gümülcine’ye de girmişlerdir (31 Ağustos 1913).

Burada Garbi Trakya geçici hükümetini kuran Türkler, yönetimin başına da müderris Salih Efendi’yi getirmişlerdir. Böyle bir yönetimin İstanbul ve Sofya’da olumsuz tepkiler oluşturması sonucu geri çağrılan Türk komutanlar, Batı Trakya yönetiminin bağımsızlığını ilan ettiler (25 Eylül 1913). Bulgarların Ege Denizi’ne inmesini istemeyen Yunanlılar, Batı Trakya hükümetini destekleyerek para ve silah yardımında bulunmuşlardır. Başkenti Gümülcine olan bu yeni Türk Devleti’nin bayrağı beyaz, yeşil siyah zemin üzerine ay-yıldızdı. Ancak bu konuda olumsuz bir tutum takınan Babıalî, özelliklede Enver Paşa’nın hastalanmasından yararlanan Cavit Bey ve Cemal Paşa, Batı Trakya’yı Gümülcine ile birlikte Bulgaristan’a bırakmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonunda (1919) Gümülcine’yi Bulgarlardan alan Fransızlar Yunanistan’a vermişlerdir.

Gümülcine (Komotini) Şehrinin İsmi Nereden Geliyor?

Şehrin adının nereden geldiğine dair çeşitli görüşler vardır. Bunların en güvenilir olanı Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” eserinde bahsedilen olaydır. Bu esere göre Komotini ismi, Bizans döneminde burada yaşamış olan Profesör Stilpone Kyriakidhis’in soyadından gelmektedir. Teorinin güvenilir olmasının nedeni ise Bizans döneminde yer isimlerinin seçkin kişilerin soyadlarından seçilmiş olmasından kaynaklanır.

Osmanlıların şehri fethetmesi ile birlikte Osmanlıca’da “Koumoudzina” kelimesinin karşılığı bulunmadığı için kelimenin okunuşu olan “Gumuljine” kelimesi Türkçeleştirilerek Gümülcine haline gelmiştir. 1919’da tekrar Yunan yönetimine giren şehre Rumca adı geri konmuş ve Komotini denmiştir. Ancak burada yaşayan Türkler burayı Gümülcine olarak adlandırmaktadır.

Gümülcine’de Turizm

Kentin önemli bir tarihi geçmişi bulunmaktadır. Bizans ve Osmanlı dönemine ait pek çok tarihi esere rastlanan kentte bir arkeoloji müzesi ve birde halk müzesi yer almaktadır. Ayrıca Gümülcine’de görülmeye değer pek çok tarihi ve turistik mekan yer almaktadır. Kentin güneyinde yer alan Ege Denizi kıyılarındaki ufak yerleşmeler bölgedeki turizm aktivitelerini arttırmaktadır. Ancak yine de şehri fazla turist ziyaret etmezken; turizmin şehir ekonomisine büyük bir katkısı da yoktur.

Gezilecek Yerler

Şehri yürüyerek gezmek mümkündür.

Eski Cami

Şehirde irili-ufaklı yaklaşık 20 cami bulunduğu söyleniyor. Bunlardan 3 tanesi şehir merkezinde ve diğerlerinden daha büyüktür. En gösterişli olanı ise tek şerefeli mütavazi bir minaresi olan “Eski cami” dir. Gümülcine balık hali yakınında Eski mahallededir. Zaten,Eski Mahallede bulunması nedeniyle Eski cami ismi verilmiştir. Oysa diğer cami yani Yeni cami bu camiden 25 yıl önce yapılmıştır. Caminin güney kısmında Gazi Evrenos Bey İmareti ve kuzeyinde de yakın geçmişte yıktırılan bir tarihi hamam bulunmaktadır.

Cami 1608-1610 yılları arasında yapılmış ve 1678 ile 1855 yıllarında onarım görmüştür. Özellikle 1855 yılında Sultan Abdülmecit dönemindeki onarımda cami genişletilerek bugünkü görünümüne kavuşmuştur.

Caminin tek kubbesi kiremitle örtülmüştür. Haziresinde ise Sultan IV.Murat’ın torunu Mehmet Bey gömülüdür. 1912 yılına kadar caminin tek şerefeli bir minaresi bulunuyormuş. Anca, Bulgarlar bölgeyi işgal ettiklerinde bu orijinal minare kaidesine kadar yıkılmış ve çan kulesi haline sokularak cami, kiliseye çevrilmiştir. Ayrıca Gazi Evrenes Bey İmareti gibi bu camiyi de soymuşlar ve süslemeleri tahrip etmişlerdir. Sultan IV.Murat’ın torunu Mehmet Beyin mezarının üstünde bulunan kurşun kaplı zarif kubbeli türbeyi yıkmışlardır. Hatta daha da ileri giderek mezarı kazmışlar çıkardıkları kemikleri toplayarak Sofya’ya Bulgar kralı Ferdinand’a göndermişlerdir.

Evet cami, 6 yıl boyunca kilise olarak kalır. 1919 yılında Trakya bölgesi Yunanistan’ın hakimiyetine girince o dönemdeki azınlıkların müracaatı üzerine Fransız Komutan General Sharpi tarafından tekrar Türk cemaatine verilir ve eski kaidesi üzerine bugün görülen iki şerefeli minaresi yapılarak cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yine Balkan Savaşında Bulgarların tahrip ettikleri iç süslemeler ise 2002 yılında Kütahya Çinileriyle yeniden yapılmıştır.

Bu caminin hemen yanında eski Türk mimarisi özelliklerini gösteren bir yapı daha var.

Gazi Evrenos Bey İmareti

Şehir merkezinde Eski caminin hemen arka tarafındadır. Osmanlı-Türk mimarisinin ilk örneklerinden sayılmaktadır. Gümülcinenin 1361 yılında Gazi Evrenos Bey tarafından fethinin ardından 1365-1385 yılları arasında yapılmıştır.

İmaret kısaca “aşevi” yani ihtiyaç sahiplerinin ağırlandığı bir kurumdur. Bünyesinde cami, okul, misafirhane bulunan bir komplekstir. İmaret Osmanlı döneminden kalma olmasına rağmen yıllarca şehrin Elektrik İdaresi tarafından santral olarak kullanılmış büyük hasar görmüş ve günümüzde “Hıristiyanlık Müzesi” olarak kullanılıyor. Bu müze içinde ise Hıristiyanlık figürleri ve ikonalar sergileniyor. Yapı kiremit çatılı, kubbeleri ve heybetli yuvarlak kirişleriyle dikkat çekiyor.

Yeni Cami

Şehir merkezinde çarşının orta yerindedir. Bu nedenle sosyal hayatın bir parçası olmuştur. Yapılış tarihi ve yaptıranı bilinmemektedir. Ancak muhtemelen 16’ncı yüzyılın sonlarında ve Defterdar Ekmekçizade Ahmet Efendi Paşa tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Hatta orta kapısı üzerinde bulunan kitabede III.Murat döneminde Defterdar Ahmet Paşa tarafından 1585 yılında yaptırıldığı yazılıdır.

Kubbeli ve yanında tek şerefeli bir minaresi görülüyor. Avlusunda ise Osmanlı dönemi izlerini taşıyan büyükçe bir mezarlık var. İçinde nadir İznik çinilerini barındırmaktadır. Motiflerle süslenmiş iç kısmı muhteşem güzeldir. Türkiye sınırları dışında bulunan en iyi korunmuş Türk çini sanatının örneğidir.

Bu arada Yeni caminin hemen yanındaki Osmanlı mimarisiyle yapılmış; “Müftülük Binası” görülüyor. Ayrıca yine külliyenin içinde üstü kurşun örtülü kitaplık, ders odaları, oturma odaları, mezarlık, çeşme ve türbe bulunmaktadır.

Saat Kulesi

Yeni caminin hemen yanında-bahçesindedir. Yapımına Sultan II. Abdülhamit döneminde 21 Ekim 1884 tarihinde başlanmış ve 10 Ekim 1885 tarihinde tamamlanmıştır. Yaptıran ise Gümülcine Sancak Yöneticisi Abdulkadir Kemali Paşa’dır. Bina dört katlı bir yapıya sahiptir. Aşağıdan yukarıya doğru her katta biraz daha daralmaktadır. Üçüncü katın üst kısmına yerleştirilmiş bir saat kadranı zamanı göstermekte ve bugün hala çalışırlığını sürdürmektedir.

Kulenin orijinal kitabesi halen üzerinde durmaktadır. En son olarak 1997-1998 yıllarında onarımdan geçirilmiştir. Kulenin çevresindeki sokaklarda Osmanlı mimarisiyle yapılmış dükkan ve evler görebilirsiniz.

Hearth of the City

Şehrin orta yerindedir. Burada yaprak dökmeyen ağaçların bulunduğu büyük bir park var. Parkta 15 metre yüksekliğinde kılıç şeklinde “Kahramanlar Anıtı” görülüyor. Bu anıt savaşlarda hayatını kaybeden Yunan askerleri anısına 1967 yılında dikilmiştir. Kılıç anıtının hemen karşısında buraya kadar gelmişken mutlaka uğramanızı önereceğimiz bir yer var. “Nedim Pastaneleri”. Evet bunlar tatlıları ile günümüzde bütün Batı Trakya ve hatta Yunanistan’da meşhur olmuşlar ve özellikle sucuklu lokumları harika.

Özellikle geceleri buradaki “Orta kare” yani “Plateia İrinis (Barış Meydanı)” öğrenciler tarafından hareketlendiriliyor. Bölgede ayrıca mağazalar, dükkanlar, süpermarketler, sinema kompleksi, kafeterya ve restoranlar bulunuyor. Parkın diğer ucunda küçük Aziz Paraskevi Kilisesi var.

Bizans Kalesi

Gümülcine içinde eski bir kalenin var olduğu Gümülcineliler tarafından bilinmektedir. Bu kalenin içinde II.Dünya Savaşından önce Yahudiler oturuyormuş. Burada bir de sinegogları bulunuyormuş.

Edinilen bilgilere göre bu kale 380-385 yılları arasında Bizans imparatoru I. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. Yan tarafta kapısı üstünde tuğladan örülmüş yazılar görülmektedir. Burada Epidosio ismi yazılıdır. Kale hakkında başka bir söylentiye göre ki bu Evliya Çelebi yazıtlarında öne sürülmektedir; Gümülcine kalesi, Gümülcin adında Çinli bir Yahudi tarafından yapılmıştır. Yahudi buraya gelmiş buranın havasını beğenmiş ve yaptığı kalenin çevresi yerleşim merkezi olunca da buraya Gülümcin’den “Gümülcine” ismi verilmiştir.

Kalenin kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır. Harap bir durumdadır. Yahudi havrası da harap bir halde ayakta durmaktadır. Buradan çıkarılan eserler ise Gümülcine Arkeoloji, Bizans ve Foklor Müzelerinde sergilenmektedir.

Gümülcine`de bulunan Türk mahalleleri

  • Harmanlık
  • Kırmahalle
  • Mastanlı
  • Yenimahalle
  • Yenicemahalle
  • Çayüstü
  • Serdarmahalle
  • Tabakhane Mahallesi (Tabağna)
  • Hamam Mahallesi
  • Kumara
  • Kozluköy Mahallesi
  • Poşpoş Mahallesi
  • Yarımçınar
  • Bağlar Mahallesi

Köyleri

Kardere (Drimi) Karacaoglan (Aratos) Büyük Müsellim (Mega Pisto)
Yukarı Aralıkburun (Ano Mitika) Yukarı Adadere (Ano Megali Ada) İricanhisar (Gratini)
Kalkanca (İfestos) Kafkasköy (Thriloriyo) Yabacıklı (Yamboli)
Hasköy (İtea – Hatisiyon) Kargılısarıca (Kalamokastro) Kalfa (Kalha)
Kozluköy (Karidya) Küçükköy (Kozmiyo) Aşağı Adadere (Kato Megali Ada)
Tuzcuköy (Kikidiyo) Büyük Sungurlu (Mega Kranovuniyo) Adadere (Megali Ada)
Kurtbeyli (Mesohori) Küçük Adaören (Mikri Ada) Küçük Sungurlu (Mikro Kranovuniyo)
Aralıkburun (Mitika) Yanıkköy (Nimfea) Dereköy (Pandrosso)
Murhan (Paradimi) Killik (Roditis) Sarancına (Sarakini)
Demircili (Siderades) Baraklı (Stilariyo) Semetli (Simvola)
Bulduklu (Tihiro) Çuhacılar (İfande) Yahyabeyli (Amaranta)
Seymen (Filakas) Ballahor (Vragia) Kalenderköy (Kalindirio)
Aşağı Sirkelli (Filira) Yukarı Sirkeli (Agra) Satıköy (Lambro)
Dundarlı (Drosia) Yeniköy (Skiada) Domruköy (Dokos)
Değirmendere (Darmeni) Payamlar (Plagia) Bulatkoy (Asomatos)
Haci Ören (Ano Virsini) Musacık (Mirtiski) Hemetli (Organi)
Koz Dere (Drania) Gerdeme (Kardamos) Keziren (Kimi)
Kuvanlık (Kovalo) Çalabı (Smigada) Eşekçili (Thamna)
Gebecili (Rizoma) Ayazma (Agiasma) Yuvacılı (Folea)
Sendelli (Dimi) Menetler (Skaloma) Basirliköy (Passos)
Kuzuren (Kato Virsini) Kozlukepir (Arriana) Sinirdere (Nevra)
Kurcali (Lykio) Kücük Müsellim (Mikro Pisto) Çepelli (Mishos)
Kayrak (Ardia)
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ