Lozan 24 Temmuz ve Yasalar Önünde Eşitlik

Batı Trakya

24 Temmuz deyince akıllara Lozan Barış Antlaşması geliyor hiç kuşkusuz. 1923’te genç Türkiye Cumhuriyeti ile diğer devletler arasında imzalanan Barış Antlaşması aynı zamanda Batı Trakya Türk Toplumu’nun da “doğum belgesi”dir.

Bu tarihi Batı Trakya Türkleri için daha da anlamlı kılan ikinci olay ise 1995’te yaşanmıştır. Batı Trakya Türklerinin liderlerinden Dr. Sadık Ahmet, 24 Temmuz 1995’te ailesiyle birlikte geçirdiği trafik kazası sonucunda hayatını kaybetmişti. Dolayısıyla 24 Temmuz’un anlamı 16 yıldan bu yana daha bir ağırlık kazandı. Böylesine ilginç bir tesadüf bu tarihi günü daha da “manidar” kılmaktadır.

Bundan 88 yıl önce imzalanan Lozan Barış Antlaşmasıyla, Batı’nın emperyalist düşüncelerle uygulamaya koymaya çalıştığı “şark meselesini” bir anlamda rafa kaldırdı veya bir başka yaklaşımla farklı bir mecraya soktu.

O zamana kadar Osmanlı İmparatorluğu topraklarının bir parçası olan Batı Trakya bölgesi ve burada yaşayan Müslüman Türkler de (ülkenin diğer bölgelerindeki yaşayan ve mübadelede tabi tutulan Türklerin aksine) bu antlaşmayla Yunansitan’a bırakıldı. Ama milli ve dini kimliğini ve kültürünü sürdürebilecek hakları garanti alan anlaşmanın altına imza atılarak bırakıldı. Bir başka deyişle “doğum belgesi” imzalandı.

Azınlığın “anayasası” niteliğindedir. Türk azınlığın, kültürünü, değerlerini, örf ve adetlerini yaşatabilmesi için gerekli olan “garantiler” Lozan’da verilmiştir. Türkiye ile Yunanistan arasında ve diğer imzacı devletler arasında imzalanan Lozan antlaşması bu anlamda Batı Trakya Türkleri için hukuki bir metin niteliğini de taşımaktadır. Bu antlaşma Batı Trakya Türklerinin haklarının Türkiye ve Yunanistan’ın güvencesine dahil edilmiş olduğunu da açıkça ortaya koymaktadır. Zaten ilerleyen yıllarda iki ülke arasında yapılan bazı ikili anlaşmalar da hep bu çerçevede olmuştur.

Lozan antlaşması Batı Trakya Türkleri açısından bir başka boyutuyla da çok önemli. Kültürel ve tarihsel anlamda Türkiye ile bağlara sahip olan Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu’nun bu özelliği, Lozan antlaşmasıyla uluslararası geçerlilik bakımından ve hukuki bakımdan da tescil edilmiş oldu. Bu ilişkilerin veya bağların ispata ihtiyacı yok belki ama bu konuda Batı Trakya Türklerini diğer azınlıklardan ayıran önemli bir noktadır Lozan Antlaşması. “Lozan’a gerek kalmadı, artık AB normları var, başka uluslararası metinler var” tezlerine bu açıdan bakmak da sanıyorum ki bazı ipuçları veriyor.

Gelelim işin bir başka boyutuna. Lozan Antlaşması büyük bir savaştan sonra imzalanan ve temelde Türkiye ile Yunanistan’ı son derece yakından ilgilendiren bir anlaşmaydı. Türkiye’ye göre “Kurtuluş Savaşı”, Yunanistan’a göre “Küçük Asya Felaketi”nden sonra imzalandı. Bir millet kendi kurtuluş mücadelesini verip, asırlarca devam eden acılara “dur” diyerek yeni bir devlete kavuşurken, diğer taraftan bir diğer millet ise “felaketi” yaşıyordu.

Ancak Lozan Antlaşmasıyla barışın altına imzalarını atan bu iki ülke yeni bir döneme de “merhaba” diyebilmişti. Savaştığı bir lider olmasına rağmen Yunanistan Başbakanı Eleftherios Venizelos, Mustafa Kemal Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterebilmişti. İlerleyen yıllarda Türkiye ile Yunanistan’ın da yeraldığı Balkan Paktı kurulmuştu.

1920’lerde, 1930’larda Türk azınlığı kabul etme konusunda “sorun” yaşamayan ülkemiz Yunanistan ilerleyen yıllarda ne yazık ki o noktadan hızla uzaklaştı. Ülke genelinde demokrasi anlayışı ilerlemiş olsa bile, Batı Trakya’da geriledi. Sonuç itibariyle bugün 88 yıl önce imzalanan Lozan Barış Antlaşmasının tanıdığı haklar bile tartışılır hale geldi.

Anlaşmalarla belirlenen özel “statü”nün garanti altına aldığı “azınlık hakları” bir yana, azınlığın mücadeleler sonucunda kazandığı “vatandaşlık hakları” alanında bile arzu edilen gelişme olmamıştır. “Yasalar önünde eşitlik” uygulamasının ilan edilişinin üzerinden neredeyse 20 yıl geçti. Ancak azınlık toplumu hala ekonomik alanda, sosyal ve toplumsal alanda hala çok geride. Şurası kesin ki; sadece “yasalar önünde eşitlik” uygulaması değil, devletin Batı Trakya Türklerine yaklaşımı tümden gözden geçirilmelidir. 

 

Ozan Ahmetoğlu, Gündem Gazetesi

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ