Yunanistan’ın isim inadı

Ayhan Demir

Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan, Kosova ve Arnavutluk ile sınırı bulunması sebebiyle Balkan yarımadasında merkezi bir konuma sahip olan Makedonya, eski Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’ni meydana getiren altı federe cumhuriyetten en hassasıydı. Buna rağmen, Makedonya Cumhuriyeti, eski Yugoslavya bünyesinden ayrılma sürecini sorunsuz tamamlayan tek ülke oldu.

Makedonya’da, 8 Eylül 1991 tarihinde yapılan referandumdan, yüzde 95,4 gibi yüksek bir oranla, bağımsızlığa “Evet” kararı çıktı. Makedonya Parlamentosu da, bu netice doğrultusunda, 17 Eylül 1991 tarihinde aldığı kararla, “Makedonya Cumhuriyeti” isimli yeni bir devletin kurulduğunu tüm dünya’ya ilan etti. Makedonya Cumhuriyeti’ni ilk tanıyan ve büyükelçilik seviyesindeki ilk diplomatik temsilciliği açan Türkiye, bu ülkeye, her alanda tam ve koşulsuz destek verdi. Komşuları ise, farklı nedenlerle ilk dönemde Makedonya Cumhuriyeti’ni tanımadılar. Çünkü Makedonya’nın, Yunanistan ile isim, Bulgaristan ile dil, Sırbistan ile sınır ve haleflik ve Arnavutluk ile bu ülkedeki Arnavutların talepleri sebebiyle anlaşmazlıkları bulunmaktaydı.

Makedonya, kendisini tanımayan komşularının birçoğu ile ilerleyen dönemlerde bir şekilde iletişim kurmayı başardı. Ancak güneydeki komşusu Yunanistan, bağımsızlığını ilan ettiği günden beri, Makedonya Cumhuriyeti’ni anayasal ismiyle tanımıyor. Yunanistan’ın, Makedonya Cumhuriyeti’nin bayrağı, anayasası ve adı hakkındaki yaklaşımı, bu ülkenin, diğer ülkeler ve IMF, Dünya Bankası, Avrupa Birliği ve NATO gibi uluslararası kurumlarca tanınmasını birkaç yıl geciktirdi.

İlk bakışta basit ve sembolik bir isim meselesinden ibaret gibi görünen bu tanımama kararı, çok daha köklü ve tarihi bir anlaşmazlıktan kaynaklanıyor. Bir başka ifadeyle Makedonya ile Yunanistan arasındaki isim sorunu, aslında, buz dağının su üstünde kalan küçük bir bölümü. İki ülke arasındaki asıl mesele; Makedonya’nın ismi, anayasası, bayrağı veya parasındaki simgelerden ziyade, Makedon ulusunun varlığıdır. Buz dağının su altında kalan büyük kısmını oluşturan bu meselenin kökeni ise, milattan önce dördüncü yüzyıla kadar uzanıyor.

Yunanistan yönetimine göre, “Slav kavimleri Balkan yarımadasına altıncı ve yedinci yüzyıllarda geldiklerine göre, bugünkü Makedonlar, eski Makedonlardan gelmiyorlar. Bu sebeple, “bugünkü Makedonların, Makedon ve Makedonya isimlendirmelerini kullanma hakları yok.” Yine Yunanlılara göre; “Üç bin yıldan beri Yunanistan’ın bir parçası olan Makedonya’nın, Büyük İskender’e kadar uzanan bir Helen geçmişi bulunuyor. Antik Çağdaki Makedonlar, Yunanca konuşan ve Yunan kültürüne sahip Kuzey Yunanistan halkıdır.” Buna karşılık Makedonlar da, “milattan önce 700 ve 800’lü yıllarda Ege Makedonya’sında ortaya çıkan Makedonlar, Yunanca konuşmadıkları gibi, Yunan kültürünün de bir parçası değildir.” Ayrıca Üsküp yönetimine göre, “Bugün, Vardar Makedonya’sında yaşayan ve tarihin etkileri sebebiyle Slav Makedoncası konuşan halkın önemli bir kısmı ile Ege Makedonyası’nda yaşayan ve aynı etkiler sebebiyle Yunanca konuşan halkın bir kısmı Antik Çağdaki Makedon Krallığı halkına mensup Makedonlardır.”

Görüldüğü üzere, Makedon ve Yunanlıların birbirinden farklı tezleri var. Bu tezlerden hangisinin doğru olduğu, tarih turnusolünden geçirilerek, rahatlıkla tespit edilebilir. Ancak bir devletin isim ve sınırlarını binlerce yıl önce yaşanmış olaylara göre belirlemek hiç de doğru bir yaklaşım değil. Bu yaklaşımdan yola çıkılacak olursa, Yunanlıların, Helenlerden gelip gelmediğini sorgulayan birçok çalışmaya da rastlanabilir. Ayrıca, Yunanistan’ın, “Greece” veya “Grece” ismini bir Boiotia kavminden aldığını hatırlatmakta fayda var. Günümüzde bu kavimin mensuplarından kimsenin hayatta olmayışı, Yunanlıların, Makedonlar gibi isim tartışmalarıyla mücadele etmek zorunda kalmamaları adına büyük bir şanstır.

Osmanlı Makedonya’sı

Makedonya, Büyük İskender İmparatorluğu’nun dağılması ile önce Roma İmparatorluğu’nun ve daha sonra, Roma İmparatorluğu’nun parçalanmasının ardından, Bizans İmparatorluğu’nu sona erdiren Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine geçti. Osmanlı Devleti, Makedonya topraklarına ilk olarak 1371 yılında girdi. 1372’de Köstendil, 1380’de Vardar’ın sol sahilindeki İştip, 1382’de Manastır ve Pirlepe ve 1385’te de Ohri fethedilmiştir. 1386 yılına gelindiğinde ise, Kuzey Makedonya’nın hemen hemen tamamı Osmanlılar tarafından fethedildi. Bu fetihler Birinci Murat zamanında başladı. Yıldırım Beyazıt döneminde, Makedonya’daki Sırp egemenliği tamamen ortadan kaldırıldı. Makedonya’nın, 1913 yılına kadar devam eden, Osmanlı egemenliğindeki beş buçuk asırlık dönem tarihteki en huzurlu yıllardı.

Osmanlı Devleti idaresindeki Makedonya; Üsküp, Manastır [Bitola] ve Selanik’ten oluşan bir vilayetti. Makedonya’nın, Osmanlı egemenliğinden çıkmasına sebep olan ilk olaylar, 1893 yılında kurulan Makedonya İç Devrimci Örgütü”nün [Vnatreşna Makedonska Revolucionerna Organizacija] Aya İlaya gününde 2-3 Ağustos 1903 gecesi, “Makedonya, Makedonyalılarındır” sloganıyla ayaklanmasının ardından başlamıştı. 1912-13 Balkan Savaşları’na kadar devam eden olayların ardından imzalanan Bükreş Antlaşması’yla Makedonya üç ayrı bölgeye ayrıldı. Vardar Makedonyası, Sırbistan sınırları içinde; Pirin Makedonyası, Bulgar devleti sınırları içinde; Ege Makedonyası ise Yunanistan devleti sınırları içinde kaldı. Bu üç bölge adına bugün tek değişen, Vardar Makedonyası’nın, Makedonya Cumhuriyeti sınırlarında bulunması.

Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Sırbistan’ın elindeki Vardar Makedonyası’nın tamamı, ittifak devletleri safında yer alan, Bulgaristan tarafından 1915 yılında işgal edildi. Ancak savaş sonunda, Makedonya topraklarının yüzde 50’si Yunanistan’ın, yüzde 40’ı Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı’nın ve yüzde 10’u Bulgaristan’ın eline geçti. Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı’na bırakılan topraklar, o dönemde “Güney Sırbistan” olarak adlandırılan, bugünkü Makedonya’ya karşılık geliyordu. Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, yerini Josip Tito’nun kurduğu Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’ne bıraktı. Makedonya ise, Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’ni oluşturan altı federe cumhuriyetten biri oldu.

Tito ve Makedon kimliği

Tito, Makedon milli kimliğini tanıma anlamına gelen bu kararla, Nazilere karşı mücadele eden Makedonları taltif etmek istiyordu. Böylece bölge, 1944 yılından itibaren “Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti” olarak adlandırıldı. Bu yeni oluşum hem Yunanistan’ı, hem de Bulgaristan’ı büyük ölçüde rahatsız etti. Her iki devletin tüm rahatsızlığına rağmen, mevcut siyasal durum yaklaşık elli yıl boyunca devam etti. Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti’nin, Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’ne mensubiyeti 8 Eylül 1991’de düzenlenen referandum sonrasında, bağımsızlığını ilan ederek federasyon ayrılmasıyla sona erdi. Ancak bu bağımsızlık kararı, komşuları Bulgaristan, Sırbistan, Arnavutluk ve en sert tepkiyi veren Yunanistan tarafından pek hoş karşılanmadı.

Yunanistan, kendi sınırları dâhilinde yer almayan bir Makedonya’yı Tito zamanından kalma bir komünist icadı olarak görüyor ve Makedonya’nın gerçek mirasçısının Yunanistan olduğunu öne sürüyor. Yunanistan’ın iddiasına göre, Tito’nun Güney Sırbistan’a bir Yunan ismi olan “Makedonya”yı vermesinin altında Yunan toprakları üzerinde hak iddia etme arzusu yatmaktaydı. Bu sebeple Yunanistan, Makedonya Cumhuriyeti’nin, Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya [Former Yugoslav Republic of Macedonia-FYROM] ismiyle tanınmasını talep ediyor. Ayrıca Makedonya’nın eski bayrağında, kırmızı bir fon üzerinde bulunan on altı ışınlı Vergina Güneşi’nin, Yunan milli sembollerinden biri olduğunu iddia ediyor. Ancak Yunanistan’ın, 1978 yılında bayrağından çıkardığı, Vergina Güneşi’ni milli sembol olarak benimsemesi çok ilginç bir durum. Çünkü Vergina Güneşi, büyük İskender’in babası II. Philippos’un kurduğu hanedanın sembolüydü. Bir başka ifadeyle, Yunanlılar yüzyıllarca bugün bulundukları topraklara hâkim olan ve nefret ettikleri Makedon efendilerin sembolünü sahipleniyor. Makedonya’nın hem Üsküp’ün uluslararası havalimanı, hem de Makedonya’nın ana otoyoluna büyük İskender adını verilmesinin Yunanlıları rahatsız ettiğini düşünürsek, bu sahiplenmenin garipliği daha iyi anlaşılabilir.

Yunanistan, Makedonya Cumhuriyeti isminin geçtiği, uluslararası arenadaki tüm siyasi, sportif, kültürel ve ekonomik faaliyetlerde bu ülkeye sıkıntılar çıkarıyor. Mesela, Makedonya Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan ettiğinde, Yunanistan’ın bu ülkeyle arasındaki sınırı kapatarak, Selanik limanı ile bağlantısını kesmesi sebebiyle iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler önemli ölçüde yara almıştı. Aynı şekilde 2009 yılında Polonya’daki Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda, Yunanistan’ın girişimleriyle, basketbolcuların formalarında Makedonya Cumhuriyeti’nin kısaltması olan MKD harflerinin kullanması engellenmişti.

Yunan Hükümetleri, Ağustos 1988’e kadar, kuzey Yunanistan bölgesine özellikle “Makedonya” ismini kullanmıyordu. Yunanistan, nedendir bilinmez, bu tarihten sonra bölgenin “Makedonya” olarak değiştirdi. Ardından, Makedonya’nın bu ismi kullanmakla kendi topraklarında hak iddia ettiğini ileri sürerek, 27 Haziran 1992 tarihinde “Makedonya Cumhuriyeti” ismini değiştirmesini talep etti. Ancak Makedonya yönetimi, bu talebi kabul etmedi. İki ülke arasındaki isim kavgası, o günden beri, şiddetlenerek devam ediyor. “Kuzey Makedonya”, “Yukarı Makedonya” veya “Vardar Makedonyası” şeklindeki coğrafi nitelemeler içeren isimler, Üsküp yönetimi tarafından reddediliyor. Atina yönetimi ise, Makedonya Cumhuriyeti ismini reddetmeye devam ediyor. Yunanistan halkı ise, yöneticilerinden pek farklı düşünmediği gibi, daha katı bir tutum sergiliyor. Yunan gazetesi Kathimerini ile yayıncı Skai tarafından yapılan bir anket, halkın yüzde 53’ünün, Makedonya’nın uluslararası platformda “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti”, ülke içinde ise “Makedonya” isimlerini kullanmasını ve ülkede konuşulan dilin de “Makedonca” olarak anılmasını kabul etmediğini gösteriyor.

Bir ülkeye geçici isim!

Makedonya, Yunanistan ile arasındaki isim tartışması sebebiyle, BM’ye ancak 8 Nisan 1993 tarihinde ve “Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya” geçici ismi ile üye olabildi. Ne var ki, Yunanistan için, bu yeterli değildi. Yunanistan’a göre, 17 Kasım 1991’de kabul edilen ilk Makedonya Anayasası, kuzey Yunanistan’daki Makedonları ayrılıkçı eylemlere kışkırtan ve Yunan toprakları üzerinde yayılmacı emeller güden maddeler içeriyordu. Özellikle 49’uncu maddedeki, “Makedonya Cumhuriyeti, komşu ülkelerde yaşayan Makedon milletine mensup kişilerin ve Makedon sürgünlerin statü ve haklarını korur, kültürel gelişimlerini destekler, onlarla ilişkileri teşvik eder” ifadesi Atina açısından çok tehlikeliydi. Bu sebeple, Yunanistan, uluslararası sahadaki mensubiyetlerini de kullanarak, Makedonya üzerinde baskı politikası uygulamaya başladı. Yunanistan’ın dayatmalarına daha fazla direnmeyen Makedonya, ABD’nin arabuluculuğunda, Yunanistan ile 13 Eylül 1995 tarihinde New York’ta imzaladığı Geçici Anlaşma [Interim Agreement] sonrasında, bayrağını ve anayasasındaki bazı maddeleri kaldırıldı. Makedonya, aynı anlaşma kapsamında bayrağını da değiştirdi. Yerine, kırmızı fon üzerinde altın renkli bir güneş bulunan bugünkü bayrağını benimsedi.

Makedonya Cumhuriyeti, BM Güvenlik Konseyinin üç daimi üyesi olan Rusya ve Çin de dâhil olmak üzere, 125 civarında ülke tarafından anayasal ismi ile tanınıyor. Bir diğer BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi Amerika Birleşik Devletleri ise, 2004 yılında, Makedonya’yı anayasal ismiyle tanımıştı. Makedonya, IMF ve Dünya Bankası kredilerine ancak, Yunanistan’ın yoğun tepki gösterdiği, bu tanınmanın ardından kavuşabilmişti. Diğer yandan, Yunanistan’ın 1990’lı yılardaki tutumunun 2000’li yıllarında tamamen değiştiğini görülmektedir. Diplomatik ilişiklerinin yanı sıra, Yunanistan’ın Makedonya ile yoğun ekonomik ilişkileri de söz konusudur. Makedonya’daki yabancı yatırımların büyük bölümü  Yunan işadamları tarafından yapılıyor. Yunanistan, Makedonya’da en çok yatırımı bulunan ülkeler sıralamasında ilk sırada yer alıyor. Makedonya’da yatırım yapan büyük Yunan şirketlerinin yayınladıkları finansal raporlarda Makedonya ismini kullanmaktan çekinmemeleri de altı çizilmesi gereken önemli bir ayrıntıdır.

Tüm sorunlara rağmen komşuları ile iyi ilişkiler kurmaya çalışan Makedonya, iki yıllık müzakerelerin ardından 9 Nisan 2001 tarihinde, AB ile İstikrar ve Katılım Anlaşması’nı imzalayan ilk Batı Balkan ülkesi unvanına kavuştu. Ancak Makedonya’nın bu adımı, Arnavutlar ile Makedonlar arasındaki etnik kutuplaşma ve sonrasındaki silahlı çatışmaların gölgesinde kaldı. Makedonya’daki Arnavut-Makedon silahlı çatışmasıyla birlikte, yirminci yüzyılın son çeyreğinde, Batı Balkanlar’da silaha sarılmamış bir etnik grup kalmamış oldu.

Makedonya nüfusunun yaklaşık 25’ini oluşturan Arnavutlar, azınlık değil, ülkenin kurucu milletlerinden biri olarak kabul edilmelerini ve haklarının anayasa ile koruma altına alınmasını istiyorlardı. Yaklaşık yedi ay devam eden çatışmalar,  uluslararası toplumun arabuluculuğu neticesinde, tarafların 13 Ağustos 2001 tarihinde imzaladığı Ohri Çerçeve Anlaşması ile sona erdi. Ohri Çerçeve Anlaşması, Makedonya’daki bu çatışmaları, NATO müdahalesi olmadan ve tarafların politik uzlaşması ile biten ilk Batı Balkan anlaşması olarak da tarihe geçmiş oldu. Makedonlar, Ohri Çerçeve Anlaşması ile ülkedeki Arnavutlara, âdem-i merkeziyetçi bir devlet içerisinde daha geniş  anayasal haklar verilmesini kabul ettiler. Bu doğrultudaki ilk adım, Makedonya Anayasası’nda bazı değişiklikler yapılması ve yerel yönetimlere daha fazla özerklik tanınması oldu.

2002 yılında yapılan seçimler neticesinde oluşan yeni Makedon Parlamentosu, yerel yönetimlere kültür ve bütçe gibi konularda daha fazla yetki veren yasanın yanında, otuzdan fazla yerel yasa tasarısını yasalaştırdı. İllerde, toplam nüfusunun yüzde 20’sini aşan, etnik gruplara ait diller, resmi dil nitelliğini kazandı. Ayrıca illerdeki trafik ve diğer işaretlerin, o ildeki nüfus yapısına bağlı olarak, birkaç dilde hazırlanmasına karar verildi. Aralık 2004’de ise, Makedonca ve Arnavutça olmak üzere, çift dilli pasaportların dağıtımına başlandı. Fakat atılan adımlara ve aradan geçen yıllara rağmen, hali hazırda, iki etnik grup arasında tam bir barış ve istikrar ortamının sağlandığını söylemek mümkün değil.

Yunanistan’ın çıkardığı sorunlar

2001 yılında bir iç savaşın eşiğinden dönen Makedonya haklarını birlikte tutan tek şey NATO ve AB perspektifi. Makedonya’daki koalisyon hükümetinin küçük ortağı, Arnavut Demokratik Bütünleşme Birliği ve muhalefetteki Makedonya Sosyal Demokrat İttifakı da, Atina ile olan anlaşmazlık yüzünden, Avrupa-Atlantik kurumlarına üyeliğin sekteye uğratılmaması için Başbakan’ı uyarmaları bu durumun en açık göstergesidir. NATO’nun Bükreş Zirvesi’nin hemen ardından Makedonya’da gerçekleştirilen bir anket neticesi de aynı mahiyettedir. Üsküp’teki Araştırma ve Politika Oluşturma Merkezi tarafından gerçekleştirilen anket, Makedonların yüzde 60’ının, NATO üyeliği karşılığında ülkenin isminin değiştirilmesine karşı olduğunu, ancak, yine halkın yüzde 78’inin Yunanistan ile görüşmelere devam edilmesini arzu ettiğini gösteriyor.

Makedonya’nın içerisine düştüğü çıkmazın fazlasıyla farkında olan Yunanistan, özellikle 2007 yılının ikinci yarısından itibaren, isim meselesini bu ülkenin olası NATO ve AB üyeliklerinde koz olarak kullanarak çözmek için güçlü bir kampanya yürütüyor. Aynı zamanda Makedonya, AB’ye aday ülke statüsü aldığı Aralık 2005’den beri, Brüksel ile üyelik müzakerelerini başlatma tarihi bekliyor. Hem AB, hem de NATO üyesi olan Yunanistan ise, kuzey komşusu ile arasındaki isim anlaşmazlığı çözülmediği takdirde, Nisan 2008’de Bükreş’te yapılan NATO zirvesinde olduğu gibi, bu ülkenin NATO ve AB üyeliğini engellemekle tehdit ediyor.

Yunanistan, mensubu olduğu AB’nin maddi imkânlarına yaslanarak, meseleyi tehdidin yanı sıra gayri ahlaki tekliflerle lehine sonuçlandırmaya da deniyor. Yunanistan eski Dışişleri Bakanı Dora Bakoyani’nin “Üsküp’ün, Makedonya haricinde yeni bir isimde uzlaşılması halinde, Makedonya’dan geçecek otobanın inşası için 75 milyon avro para yardımında bulunmaya hazırız” yönündeki sözleri bu gayri ahlaki teklifin sadece bir örneğidir.

Yunanistan’ın, NATO’nun Balkan Yarımadası’ndaki genişlemesine darbe vurulması, kuşkusuz, ittifaka üye ülkelerin diğer bölge ülkelerine bakış açısını ve bölge politikalarını da tartışmaya açacaktır. Atina’nın, NATO’dan sonra, Makedonya’nın AB yoluna da duvar örmesi, Yunanistan’ı NATO ve AB genişleme süreçlerini bloke eden, Balkan Yarımadası’nı istikrarsızlığa sürükleyen ülke konumuna sürükleyecektir. Balkan ülkelerinde, Yunanistan ile Makedonya arasındaki isim anlaşmazlığı meselesi üzerine, yapılan bir anketten ezici bir üstünlükle olmasa da, genel olarak Makedon tarafı haklı bulan sonuçlar çıkması bu beklentiyi doğrulamaktadır. Gallup araştırma şirketi tarafından yapılan bir anketin sonuçlarına göre, Arnavutluk halkının yüzde 65’i, Bosna-Hersek halkının yüzde 59’u, Kosova halkının yüzde 60’ı ve Sırbistan halkının yüzde 55’i, “Makedonya” isminin kullanılmasından yana.

Mevcut duruma bakıldığında, Makedonya’nın NATO ittifakı ve Avrupa Birliği’ne üyeliğinin, yalnızca bu ülke için değil, tüm bölgenin genel istikrarı için son derece önemli olduğu anlaşılmaktadır. Eğer Yunanistan’ın bu isim istismarı engellenmezse, Atina’nın veya başka bir başkentin farklı adımlar atması da mümkün hale gelebilir. NATO üyesi bir ülkenin, bir başka ülkenin katılımını sadece adını beğenmediği için engellemeye çalışması ve karar mekanizmalarını sekteye uğratması, gelecek adına soru işaretlerinin oluşmasına sebep olmaktadır. Mesela, NATO veya AB, üyelerinden birinin, başka bir üyenin anayasal adına veya o üyenin bir bölgesinin/şehrinin adına itiraz ederek, işleyişi kilitlemesine göz yumabilir mi? Bu sorunun yanıtı aynı zamanda, başta Balkanlar olmak üzere, tüm dünyada barış ve huzurun muhafaza edilip edilemeyeceğinin yanıtı olacaktır.

Yunanistan, demokrasi ve medeniyetin merkezi olma iddiasını devam ettiriyorsa, önce kendisiyle yüzleşmelidir. Yunanistan’ın Makedonya eski Büyükelçisi Dora Grosomanidou’yunun, 6 Temmuz 2007 tarihli, Financial Times gazetesinde yayınlanan şu sözleri, Makedonya meselesi başta olmak üzere, Yunan yönetiminin karşılaştığı tüm meselelerde pusulası olmalıdır: “Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti, BM üyelerinin yarısından fazlası tarafından anayasal adıyla tanındığı üzere, Yunanistan bu yeni realiteyle yüzleşmelidir.”

KAYNAKÇA:

  • Balkanlar El Kitabı, Cilt I-II, KaraM-Vadi Yayınları, Ankara, Mart 2007.
  • Balkanlar, Hugh Poulton, Sarmal Yayınevi, İstanbul, Nisan 1993.
  • Makedonya Sorunu Dünden Bugüne, ASAM Yayınları, Ankara, 2002.
  • Osmanlı Devleti’nin Makedonya Meselesi, Süleyman Kani İrtem, Temel Yayınları, İstanbul, 1999.
  • Tarihin İzinde Balkanlar ve ABD, Öncü Kitap, Yusuf Küpeli, Ankara, Nisan 2000.
  • Makedonya-Yunanistan isim kavgası: Buzdağının görünen kısmı, Can Karpat, AIA Türkiye ve Balkanlar Masası, Şubat 2006.
  • Seçim Sonrası Makedonya, Süleyman Baki, Temmuz 2008
  • Makedonya’nın Makroekonomik Durumu ve AB Üyeliği Açısından Bir İnceleme, Esfer Ali, Kasım 2006.
  • Makedonya Ekonomisinde Sirtaki, TÜRKSAM, Esfer Ali, Mart 2008.
  • Makedonya ile İlgili İsim Anlaşmazlığını Çözmenin Zamanı Geldi, Zoran Nikolovski, Southeast European Times, Kasım 2008.
  • Yunanistan’ın Makedonya büyükelçisi geri çağrıldı, Southeast European Times, Temmuz 2007
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
YAZARIN SON YAZILARI
Yunan Eziyeti - 11 Mart 2020 14:19
29 Ocak Olayları - 29 Ocak 2020 22:56
Yunan’ın yaptıkları - 15 Mart 2018 02:42
Yunan zulmü - 29 Kasım 2017 21:52
Yunan’ın Çamerya Soykırımı - 21 Haziran 2017 20:01
Yunanistan’da Ramazan Bayramı - 6 Temmuz 2016 01:18
Arnavutluk’ta Ramazan - 30 Haziran 2016 14:31
Bulgaristan’da Ramazan - 23 Haziran 2016 15:46
Yunanistan’da Ramazan - 15 Haziran 2016 14:09
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM
  1. servet dedi ki:

    güzel bir çalışma olmuş çalışmamda kullanacağım.

BİR YORUM YAZ